Gerilim Tipi Baş Ağrılarından Modern Yöntemlerle Kurtulun
Günlük yaşamda sık görülen ve her yaşta ortaya çıkabilen sağlık sorunları arasında baş ağrısı önemli bir yer tutuyor. Pek çok insan baş ağrısı durumunda bilinçsizce kullanılan ağrı kesiciler ile ağrıyı dindirmeyi ve günün kurtarmayı amaçlıyor. Ancak uzmanlar bu konuda dikkatli olunmasını öneriyor. Gerilim tipi baş ağrıları da baş, yüz ve boyun çevresinde tekrarlayıcı ataklarla hayat kalitesini düşürebiliyor. Bu nedenle gerilim tipi baş ağrılarının doğru tedavi yaklaşımları ile kontrol altına alınması önem taşıyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Sefer Varol, gerilim tipi baş ağrısı ve alınması gereken önlemleri anlattı.
En sık 20 yaş grubunda görülüyor
Gerilim tipi baş ağrısı toplumda en sık görülen baş ağrısı tipleri arasında bulunmaktadır. Bu tablo en sık 20 yaş civarında görülür ancak hastalık her yaşta ortaya çıkabilir. Primer, sekonder ve tersiyer olarak 3 grupta incelenen baş ağrıları, bireylerde yaşam boyunca sıklıkla görülebilmektedir. Ülkemizde sıklığı oranı 31.7 olarak tespit edilen gerilim tipi baş ağrısı, primer baş ağrıları grubunda yer almaktadır. Hafif ya da orta şiddette görülen gerilim tipi baş ağrılarının, fiziksel aktivite ile kötüleşmesi beklenmemektedir ve bireyler günlük yaşam aktivitelerine devam edebilmektedir. Hastaların yaklaşık 10’unda baş ağrısı zonklayıcı olabilir, 80’inde ise kaslarda gerginlik saptanmaktadır. Depresif duygu durum, anksiyete bozukluğu, fibromiyalji, miyofasyal ağrı sendromu da ağrıya eşlik edebilir.
Kendi içerisinde 4 sınıfa ayrılıyor
Günlük yaşamın stresi, heyecanı ve paniği bazı zamanlarda anlık baş ağrılarına ve alın kısmında ince bir sızıya neden olabilmektedir. Bir işle meşgulken o gün içerisinde su içmemek, bir olguyu aşırı düşünmek, kasılma, gerilme ve pek çok neden gelip geçici baş ağrılarına sebebiyet verebilmektedir. Ancak tüm baş ağrıları aynı türde değildir. 2018 yılında yapılan Uluslararası Baş ağrısı Derneği sınıflamasına göre gerilim tipi baş ağrısı 4 sınıfa ayrılmaktadır. Bu 4 sınıf kısaca şunları içerir;
1. Seyrek epizodik, 30 dakikadan uzun ve 7 günden kısa süreyle, ayda ortalama 1 günden (yılda 12 günden) az olan, en az 10 baş ağrısı atağı şeklindedir. Baskılı ya da sıkıştırıcı karakterde, hafif veya orta şiddette, rutin fiziksel aktivite ile kötüleşme görülmemektedir.
2. Sık epizodik, 30 dakikadan uzun ve 7 günden kısa süreyle, 3 aydan uzun süre ayda ortalama 1-14 gün olan, en az 10 baş ağrısı atağı şeklindedir. Baskılı veya sıkıştırıcı karakterde, hafif, orta şiddette, rutin fiziksel aktivite ile kötüleşme görülmemektedir.
3. Kronik, saatler ya da günler süren ya da hiç geçmeyen baş ağrısı, 3 aydan uzun süre, ayda 15 gün veya daha fazla olacak şekiledir. Yine aynı şekilde baskılı veya sıkıştırıcı karakterde hafif ya da orta şiddette günlük yaşamda aksamalara neden olmaktadır.
4. Olası, gün içerisinde birbirinden farklı faktörlere bağlı ortaya çıkabilecek gerilim tipi baş ağrısı türüdür.
Tedavinin ilk basamağı stresi azaltmak
Tedavi ilaçlı ve ilaçsız olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilmektedir. Baş ağrısı atakları sırasında oral yolla kullanıma uygun (ağızdan alınan) bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Kronik gerilim tipi baş ağrısı koruyucu tedavide antidepresan ilaçlardan faydalanılır. İleri yaş ve obezite hastası kişilere yarardan çok zarar verebilmektedir. Sersemlik hissi, ağız kuruluğu, idrar retansiyonu ( mesane dolu olmasına rağmen idrar yapamama), taşikardi ( kalp çarpıntısı) gibi yan etkileri bulunmaktadır. İlaç dışı tedavilerden akupunktur, gevşeme teknikleri, masaj gibi uygulamalar seçilebilmektedir. Bilinenin aksine Botulinum toksin uygulamasının tedavide yeri bulunmamaktadır. Stres faktörünü azaltma veya kontrolünü sağlamanın ise tedavide önemi büyüktür. Anksiyeteyi tetikleyen ve gerginlik seviyesini artıran stres, baş ağrısı nedeni olabileceği gibi kronik ağrıları da tetikleyebilmektedir. Atak esnasında ılık duş ve istirahat önerilmektedir. Bazı bireylerde ise tedavi amaçlı oksipital sinir blokajı uygulaması yapılabilmektedir. Bu uygulama ile başın arka kısmında kalan ve ağrı oluşan bölgenin tedavi edilmesi amaçlamaktadır. İnce uçlu bir iğne yardımı ile oksipital sinirin kafatasından geçtiği yere uygulama yapılmaktadır. Son dönemlerde sıkça kullanılmaya başlayan bu tedavi sayesinde hastaların yaşam konforu da artmaktadır.