Gökhan Günaydın: ‘Merkez Bankası Başkanını Pazara Çıkmaya Davet Ediyorum’
-‘ENFLASYONUN VATANDAŞ EZDİĞİNİ NE UMURSUYOR NE DE GÖRÜYORLAR’
-18 MAYIS’TA SARAÇHANE’DE ÖĞRETMEN MİTİNGİ YAPACAĞIZ
SEÇKİNHABERTV- CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın Merkez Bankası Enflasyon Raporu Bilgilendirme toplantısında yaptığı açıklamalara değinen CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:
“Merkez Bankası Başkanı, ‘Yüzde 36 olan yılsonu enflasyon tahminimiz revize ediyoruz ve yüzde 38'e çıkartıyoruz’ diyor. Ben Merkez Bankası Başkanı'nın sözlerini somut olarak alıp CHP’nin bu konulardaki yaklaşımını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle ifade edelim, Mayıs ayı başında TÜİK dört aylık enflasyon toplamını yüzde 18.7 olarak tanımladı. İktisatçılar 6 aylık enflasyonun en az yüzde 25 olarak şekilleneceğini öngörüyorlar. Altı aylık enflasyon yüzde 25 olarak şekillenirse, yılsonu itibarıyla Merkez Bankası'nın yüzde 36 olan enflasyon tahminini yüzde 38'e çekmesinin piyasa koşullarına göre çok iyimser olduğunu ifade etmek isterim. Daha da önemlisi Merkez Bankası Başkanı, halen yüzde 70 düzeyinde olan gıda enflasyonunu yılsonu itibarıyla yüzde 35.5 olarak öngördüklerini söylüyor.”
‘MERKEZ BANKASI BAŞKANINI PAZARA ÇIKMAYA DAVET EDİYORUM’
CHP’li Günaydın, bahar ve yaz aylarında gıda fiyatlarının gevşemesi; sebze ve meyvenin ucuzlaması gerektiğine işaret etti. CHP’li Günaydın, şöyle devam etti:
“Ben Merkez Bankası Başkanını pazara çıkmaya, manavdan alışveriş yapmaya, kasaptan kırmızı ve beyaz et almaya davet ediyorum. Eskiden kırmızı et alamadığı için beyaz et alan, tavuk eti alan vatandaş, son zamanlardaki tavuk etindeki fiyat artışlarıyla artık beyaz et de tüketemeyecek duruma geldi. Ben şimdi soruyorum: Merkez Bankası Başkanına: Örneğin gıda enflasyonunun yüzde 70'ten yüzde 35'e indirmek için Merkez Bankası ya da hükümet nasıl bir önlem aldı ki buranın yarıya düşeceğini öngörüyor ve buranın üzerinden bir tahminde bulunuyor? Merkez Bankası Başkanı diyor ki; ‘Konut fiyatlarında bir yavaşlama var ve bu yavaşlamanın kira fiyatlarında da bir gevşemeye yol açacağını öngörüyoruz.’ Ben bu kez de Merkez Bankası Başkanını İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de görevlileri aracılığıyla bazı semtlerde kiralama yapma ve bunun verilerini hem öğrenme hem de kamuoyuyla paylaşmaya davet ediyorum. Kira fiyatlarını bırakın ev almayı, vatandaş artık kirasını ödeyemiyor. Dolayısıyla konut fiyatlarında bir gevşeme var, bu da kiraya yansıyacaktır öngörüsünün mantıkla bağdaşan bir durumunun olmadığını ifade etmek isterim.”
‘ENFLASYONUN VATANDAŞ EZDİĞİNİ NE UMURSUYOR NE DE GÖRÜYORLAR’
Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamalarından iktisadi politik okuma yapılması gerektiğine işaret eden CHP’li Günaydın; şunları kaydetti:
“Merkez Bankası Başkanı; ‘Para politikalarındaki kararlı duruşumuz enflasyona aşağıya doğru çekecektir’ diyor. Para politikalarındaki kararlı duruş dediğiniz, faizi yüzde 50 düzeyinde tutmaktan ibarettir. Başka bir para politikanız yok ve bu para politikasını destekleyen maliye politikası da yok. Evet, TL mevduatına geçiş hızlandı ve durum bundan ibaret, bunun dışında bir şey yok. Kredi faizlerinin geldiği durum itibarıyla iç talebin yavaşlamasından bahsediyor. Bunun Türkçesi şudur arkadaşlar, biz ‘dekoderlik’ yapıyoruz: Tüketici kredileri o kadar artmıştır ki, kimse tüketici kredisi kullanamaz ve dolayısıyla tüketici kredisini alarak harcama yapamaz. Bunu iç talebi daralmanın bir vesilesi olarak görüyor. Söylemediğini ifade edelim; kredi kartlarındaki faiz oranlarının arttırılması ve taksit miktarının daraltılması, vatandaşın temel ihtiyaçlarını kredi kartı üzerinden görebilmesi olanağını da ortadan kaldırıyor. Merkez Bankası Başkanı'na göre bu iç talebi baskılamak ve enflasyonu düşürmektir. Vatandaşın nasıl ezildiğini ne görmekte ne de umursamaktadır Merkez Bankası Başkanı, bunu da ifade edelim. Ve nihayet diyor ki: ‘Türk Lirası'ndaki reel değerleme, enflasyon beklentilerindeki düzelme ve aylık enflasyonun ana eğilimini düşürme etkisi yaratacaktır’ diyor. ‘Türk Lirası'ndaki reel değerleme’ sözcüğü ve söz dizimi kadar bence trajikomik bir cümle olamaz. Çünkü dünyadaki tüm para birimleri arasında Türk Lirası, Arjantin Pezosu ile beraber devalüe edilme, başka bir deyişle değer kaybetme rekorunu elinde bulunduruyor. Yani TL, bütün dünyada en yüksek devalüe edilen para birimi ama Merkez Bankası Başkanı; ‘TL'deki reel değerleme, enflasyon üzerinde bir baskı yaratmaktadır’ diyor.”
‘GEÇİNMEK İÇİN YAPILAN HARCAMALARA BASKI ENFLASYON DÜŞMEZ’
CHP’li Günaydın; kredilerin yükseltilip, parasal sıkıştırma üzerinden vatandaşların biraz daha ezilmesi durumunda yurttaşların herhangi bir harcama yapamayacağına dikkat çekti. CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:
“Yurttaşın yaptığı harcama zaten tatil harcaması değil, gidip bir yerde dışarıda yemek yiyemiyor. Yurttaş mutfak harcaması ile kendini geçindirmeye çalışıyor. Şimdi onu da engelleyerek, onu da baskılayarak enflasyonu düşüreceğinize yönelik bir politika izliyorsunuz. Bu da ancak neoliberal, vatandaşı düşünmeyen vahşi kapitalist bir yaklaşım olabilir. Bunun da altını çizmek lazım. TÜİK 4 aylık enflasyonu yüzde 18.7 olarak belirledi. TÜİK; Türkiye'de resmi kurumlar arasında yüzde 30 ile en güvenilmez kurumların başında gelmektedir. TÜİK'in enflasyon rakamlarına TÜİK'in çalışanları bile inanmamaktadır. Ben TÜİK Başkanını da Merkez Bankası Başkanıyla beraber el ele tutuşarak pazara çıkmaya ve fiyatları görmeye davet ediyorum.”
“DARALMA BÜYÜMEYİ BASKILAYACAK, İŞSİZLİĞİ ARTIRACAK’
Piyasadaki daralmanın iki etkisi olduğuna değinen CHP’li Günaydın; “Türkiye'nin büyümesini daha da baskılayacak ve işsizlik rakamlarını artıracak” diye konuştu. CHP’li Günaydın, şunları ifade etti:
“2024'e yüzde 3,3'lük bir büyüme öngörülüyor Türkiye için. Bunun yarattığı etki nedir? Şu anda geniş tanımlı işsizlik rakamı 9,6 milyondur arkadaşlar. Dar tanımlı diyerek makyajlı işsizlik rakamı ise 2 milyon 322 bin 919 kişi oldu. Burada benim içimi kanatan ve Türkiye'nin yaşadığı gerçekliği adeta yüzümüze vuran iki tane rakam var: 60-64 yaş grubunda işsiz sayısı yüzde 41.74 artmış. Bu ne demek biliyor musunuz? İş arayan, iş aradığı için İŞKUR'a başvuran insan demek. İŞKUR'a başvurmazsa zaten iş arıyor sayılmıyor. Yani bir insan 60 yaşını geçmiş, 60 ila 64 yaş grubunda iş aradığına göre geçinemiyor; ya tümüyle işsiz, ya emekli ve bunların da işsizlik oranı yüzde 41,74 artmış. 65 yaş üzerindeki kayıtlı işsiz sayısı da yüzde 33 artmış, 7000 küsüre çıkmış. Yani yurtdışında bu yaşlarda insanlar ülke ülke gezer ve yılların çalışmasının artık dinlenme zamanını yaşarken, bizde 60, 64, 65 ve üzeri yaşlardaki yurttaşlarımız iş arıyorlar ve iş bulamıyorlar. Ben Merkez Bankası Başkanını bu gerçeği hissetmeye davet ediyorum. Bu gerçeklik evinde 60 yaş üzerinde işsiz ve aç kalan yurttaş varlığını bize gösteriyor.”
‘200 TL BANKNOTUN SATIN ALMA GÜCÜ 3 LİRAYA DÜŞTÜ’
CHP’li Günaydın; 2009 yılında 200 TL banknotun hayatımıza girdiğini belirterek, “Ocak 2009 - Nisan 2024 tarihleri arasında tüketici enflasyonu bu memlekette yüzde 1271 oran olarak. Dolayısıyla 2009 Ocak'ında 200 TL olan satın alma gücü, 200 liralık bir banknotun an itibarıyla 3 TL'ye düşmüş durumdadır. Evet, gerçekten eserleriyle ne kadar övünseler azdır. Bir de bunun satın alma gücüne bakalım: 1 Ocak 2009'da 130 dolar satın alabiliyordu 200 TL'lik bir banknot, şimdi yalnızca 6.1 dolar satın alabiliyor. Bu Türkiye'nin yaşadığı acı gerçekliktir” değerlendirmesinde bulundu.
‘SİNAN ATEŞ İDDİANAMESİ HAYAL KIRIKLIĞI YARATTI’
CHP’li Günaydın; Sinan Ateş iddianamesinde tetikçiyi kaçıran aracın plakasının yer almasına karşın, söz konusu aracın kime ait olduğu bilgisinin yer almaması konusundaki sorular üzerine şunları ifade etti:
“Ben bir ceza avukatıyım, uzun dönem adliyelerde ceza duruşmalarına girmiş çıkmış bir arkadaşınızım. Bu iddianamenin kabul edilebilecek bir yanı yoktur. Çünkü soruşturma safhası sonrasında bir iddianame savcılık tarafından hazırlanır. Bu iddianame olayı olguları ile birlikte ortaya koyar. Sonra bir ağır ceza mahkemesi bu iddianameyi kabul eder, tensip düzenler ve yargılamaya başlar. Peki ben bu iddianamede olayın akışına ilişkin ne görebiliyorum? Örneğin tetikçiyi Ankara'dan İstanbul'a kaçıran bir araç var, bu aracın da bir plakası var ama bu plakanın kime ait olduğuna ilişkin bilgi iddianamede yok. Peki, ben nereye ulaşacağım buradan? Yani plakayı mı suçlu bulacağız, plakayı mı yargılayacağız? Bu plakanın sahibi kim? Bu plakanın, bu aracın Ülkü Ocakları Genel Merkezi önünde fotoğrafları var. Sahibi kim, kullanan kim, kime tahsisli? Ben bu soruların cevabını iddianamede bulamıyorsam, yargılama sırasında bunun cevabının bulunabileceğini nereden garanti edebilirim? Bu iddianameyi kabul eden ağır ceza mahkemesi heyetine soruyorum: Bu plakanın sahibinin kim olduğunu yazmayan savcıya iddianameyi iade ederek, "Bu plakanın sahiplik durumu araştırılsın ve sahibi kimse iddianameye yazılsın; böyle olmazsa kovuşturmaya geçemeyiz" demeyi hiç aklınıza getirmediniz mi? Dolayısıyla bunlar iddianame açısından hem ailenin hem de kamuoyunun yaşadığı hayal kırıklığını bize ifade etmektedir.”
‘SARAÇHANE’DE ATANMAYAN ÖĞRETMENLER MİTİNGİ YAPACAĞIZ’
CHP’li Günaydın; Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adıyla duyurduğu müfredat konusundaki tartışmaların anımsatılması üzerine de şunları ifade etti:
“Küçücük çocuklara bilimden, laik düzenden, nitelikli eğitimden tümüyle uzak, son derece yersiz bilgilerle doldurulmuş; ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ diyerek AKP'nin aklını tarif eden, oysa yurttaşın da 31 Mart'ta o akla gerekli dersi verdiği bir ortamda bir maarif modeli dayatması ile karşı karşıyayız. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Acaba Milli Eğitim Bakanının güvenilirliğine ilişkin bir anket yapılsa, AKP'li yurttaşlarımız da dahil olmak üzere devlet okullarına çocukları gönderenlerin bu eğitimden memnuniyet durumlarını bir ölçsek acaba ortaya nasıl bir tablo çıkar? Sadece o araştırmayı veliler ve öğrenciler üzerinden yapmayalım. Bir de öğretmenler üzerinden yapalım. Acaba mevcut çalışan öğretmenlerden kaçı hayatından memnun? Ve bir aşama daha, mülakatla bu sınava girmeye zorlanan öğretmenlere soralım: Yüzde 50'si yazılı sınav, yüzde 50'si mülakat olan bu sisteme adalet açısından güvenen bir kişi var mı? Tabii AKP koridorlarında yandaş ve destekçi bulup içeriye girmesini garantileyen bir avuç azınlıktan bahsetmiyorum, bir avuç elit AKP'liden bahsetmiyorum. Vatandaşın oğlu kızı olan öğretmene bu işi soralım, bundan memnun olan hiç kimse yoktur. 18 Mayıs günü Saraçhane'de Cumhuriyet Halk Partisi atanmayan öğretmenlerle ilgili bir miting yapacaktır. Mesele atanamayan öğretmen değildir, öğretmenden kaynaklanan bir sorun yoktur. Atanmayan öğretmen hem nitelik hem de nicelik itibariyle ortadadır. Biz bunların sesi olmaya devam edeceğiz.”