Gökhan Günaydın: ‘TBMM Adına Kara Bir Gün Yaşandı’

SEÇKİNHABERTV- CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de yaptığı basın toplantısında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’li Günaydın, TBMM’de 30 Ocak 2024 tarihinde kara bir gün yaşandığını ifade etti. Günaydın, şunları dile getirdi:

“Aslında hem Meclis'in kendi faaliyetleri açısından hem de Türkiye'nin kalan anayasal düzeni açısından asla onaylanmayacak, kabul edilemeyecek gelişmeleri Meclis'te biz bizzat yaşadık, canlı yayınlarla da halkımız, milletimiz bunu çok açık izledi. 14 Mayıs 2023 günü milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay, sürmekte olan Gezi davası çerçevesinde ortaya çıkan Yargıtay-Anayasa Mahkemesi yetişmesi kapsamında dün Millet Meclisi'ne gelemeden milletvekilliği düşürülen bir milletvekili olarak tarihe geçti, aslında kendi hukukunu koruyamayan Meclis de bir anlamda tarihe geçti.”

Gezi davasının geçmişine bakılması gerektiğine işaret eden Günaydın, şunları ifade etti:

“Gezi'yle ilgili olarak başlatılan soruşturmada 30 Ocak 2014 tarihinde kovuşturmaya yer yoktur kararı verildi. Sonra 27 Şubat 2014 tarihinde bir kez daha soruşturmaya yer yoktur kararı verildi. Buna rağmen kovuşturma başlatıldı, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 18 Şubat 2020 tarihinde Gezi davası sanıklarının tamamı için beraat kararı verdi. Şimdi biz eğer 18 yılların, müebbetlerin havada uçuştuğu bir davadan söz ediyorsak, neden 9 yıl evvel iki kez üst üste kovuşturmaya yer yoktur kararı verildi ve neden yalnızca bundan 4 yıl evvel bu sanıklar beraat ettiler? Hepimiz biliyoruz ki bu dava hukuki bir dava değildir, bu dava siyasi bir davadır. Gezi bir direniştir, bir halk protestosudur. Ortaya çıkan kamu zararı ve benzer görüntülerin yargılanan arkadaşlarımızla ilişkisine dair ne bir kanıt ne de bir tanık beyanı söz konusu değildir. Adeta sanıktan delile gitme yöntemiyle siyasi bir öç alma işi gerçekleştirilmektedir.

‘MECLİS PİNPON TOPU GİBİ BİR MAKAM MI?’

Bugün yaşananların ana nedeninin Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve Anayasa Mahkemesi arasında kabul edilemez bir durumdan kaynaklandığına işaret eden CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:

“Yargıtay'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ‘Sen nasıl olur da benim kararımı okunmazsın’ ile başlayan ve asla birbirini denetleyen ve birbirinden bağımsız erklerin yatay hiyerarşisine uymayan söylemini hatırlatalım. Peki, bu sözlere muhatap olan ve bugüne kadar bu kararı okumayan Numan Kurtulmuş'un tavrı neydi? Numan Kurtulmuş, geçmişte Mustafa Şentop'un düştüğü duruma düşmemek, Meclis'i de o duruma düşürmemek için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru sonrasında hak ihlali kararı verip vermeyeceğini bekledi. Meclis, mahkeme kararlarının okuma mercii midir? Meclis, mahkeme kararları arasında pinpon topu gibi gidip gelecek bir organ mıdır? Bu duruma düşmemek için okutmadı ve bu okumama kararı Yargıtay'dan bir ayar olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi duvarlarına çarptı. Sadece Meclis Başkanı değil, bütün milletvekillerinin buna karşı çıkması gerekiyordu. AKP-MHP grubunun herhangi bir şekilde bir kaygısı, bir tereddüttü, bir üzüntüsü olmadı.”

‘SORUMLULUKTAN KAÇAN BİR TBMM BAŞKANI’

Meclis Başkanının Bekir Bozdağ’ın başkanvekili olduğu zaman yurtdışında olmayı tercih ettiğine işaret eden CHP’li Günaydın, “Evet, bu mükemmel zamanlamayı yaptınız. Bekir Bozdağ Meclis başkanlık kürsüsünde başkan vekili olarak oturuyor, siz de Birleşik Arap Emirlikleri'ndesiniz. Soruyorum ben; Bekir Bozdağ'a bir şey sorma gereği hissetmiyorum, Bekir Bozdağ'ın müktesebatı belli, yaptıkları belli, bugün de yapmak zorunda kaldıkları da belli. Numan Kurtulmuş, siz bu kararı okuturken Birleşik Arap Emirlikleri'nde saklanınca sorumluluktan kaçmış mı oluyorsunuz? Numan Kurtulmuş bu işin bir parçası değil diye mi memleket bakıyor? Yalnızca sorumluluktan kaçan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde saklanan bir Meclis başkanı olarak maalesef tarihe geçtiniz.”

‘BOZDAĞ AKP GRUP BAŞKANVEKİLİNİN EMİR ERİ Mİ?’

CHP’li Günaydın dün saat dün saat 14:45'te Başkanlık Divanı arkasında toplantı yapıldığını belirterek, şunları dile getirdi:

“Bekir Bozdağ çağırdı grup başkanvekillerini ve 14:55'te bize dedi ki: ‘Ben bu kararı okutacağım.’ Başladı bu kararın neden hukuki olduğunu anlatmaya. Dedik ki: Ne anlatıyorsunuz bize? Anlattıklarınızın hukukta da yeri yok, yıllar süren bir tartışmayı burada bitirecek haliniz de yok. Siz bunu Meclis açılmadan beş dakika evvel bize söyleyerek bir oldubittiye mi getirmeye çalışıyorsunuz? AKP'nin Grup Başkanvekili saat 11:30'da televizyon kanallarında ‘Bu karar bugün okutulacak, bunu planlıyoruz’ deme hakkını ve yetkisini nasıl alıyor? Sen AKP Grup Başkanvekilinin emir eri misin yoksa Meclis Başkanvekili misin? Bu sorular ağır sorulardır arkadaşlar ve bu sorulara yanıt verilmesi lazım, bu soruların altında kalınmaması lazım. Bütün bunlara rağmen kararı okuyacağını ifade etti. ‘Hiç olmazsa çarşambaya, perşembeye bırakın, gruplar bunun için hazırlık yapsın’ dedik ama bunu derken de biliyorduk, muhalefet ortak bir strateji geliştiremesin derdindeler. TBMM Salı günleri saat 15:00'te toplanır. Tutanak burada gösteriyor, kaçta toplandı? 15:12'de toplandı. Çünkü biz Danışma Kurulunu terk ettikten sonra AKP Grup Başkanvekili ile yeniden istişare etme gereği duyuyor. Yani muhalefet partilerinin talebine göre ben bunu çarşambaya, perşembeye bırakayım mı yoksa bugün okutayım mı? Bu, Meclis adına gerçekten utanılacak bir durumdur, bunu ifade edeyim.”

‘KARAR OKUNAMADI, HUKUKEN YOK HÜKMÜNDE’

CHP ile diğer muhalefet partilerinin çabası olmasa TİP’e söz hakkı bile verilmeyeceğini kaydeden Günaydın, şunları ifade etti:

“Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararını okutmaya çalışıyor. Yargıtay'ın Meclise yazı yazma hakkı ve yetkisi var mı? Eskiden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı durdurduğuna yönelik yazı yazıyordu, bu Meclis'i bir bilgilendirmeydi. Bu sefer Yargıtay ne yapıyor? ‘Ben bu kararı verdim, bu kararı okuyacaksınız’ diyor, tıpkı daha evvelki kararında belirttiği gibi Meclis'e talimat veriyor. Yargıtay'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne böyle bir yazı gönderme hakkı ve yetkisi yoktur, bunu da ifade edelim. Hepinizin gözleri önünde oldu, yazılı ve görsel basını takip etti; katibe Yargıtay'ın kararını verdi ve okunmasını istedi. Arkadaşlar kayıtlarınız da varsa çıkartın, bu sözleri duyan oldu mu? Bu sözler yazılı ve görsel basının kameralarına, ses kayıt cihazlarına, stenograflara ulaştı mı? Çünkü o anda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunan milletvekilleri haklı itirazlarını öne sürüyorlardı, sıra kapaklarına vuruyorlardı ve Meclis Başkanlık Divanı'na doğru yürüyorlardı. O gürültü arasında katip üyenin okuduğu Yargıtay kararı duyulmadı. Dolayısıyla hukuken okunmuş bir karar yoktur. Biz bugün açılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunda bu okumanın gerçekleşmediği ve dolayısıyla okumanın hukuken yok sayılması, okumadan önce Meclis'in kapandığını kabul edilmesine yönelik bir usuli itirazımızı dilekçeyle Meclis Başkanlık Divanı'na sunacağız ve bu çerçevede bunun bir usul tartışmasına sahne olmasını talep edeceğiz. Meclis Başkanlığı'nın bu konudaki tavrını da göreceğiz.”

‘AYARINI BOZDUĞUNUZ KANTAR GÜNÜ GELİR SİZİ DE TARTAR’

İçtüzük kapsamında Bozdağ’ın sükunet sağlanmadığı için birleşimi kapattığını ancak Yargıtay kararını okuttuğuna işaret eden CHP’li Günaydın, “Bekir Bozdağ, aynı ortam varken sükûnet sağlanmadan nasıl oluyor da bu kararı okutuyor? 68’inci maddenin 2'nci fıkrası 10 dakika evvel hüküm doğurmuyor da 10 dakika sonra mı hüküm doğuruyor? Dolayısıyla ortada açık bir hukuksuzluk vardır” dedi. Günaydın, şöyle devam etti:

“14 Mayıs 2023’ten itibaren milletvekili seçilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasama faaliyetinde bulunması gereken Şerafettin Can Atalay, Silivri'de hükümlü durumdadır. Bu, Türkiye'nin ayıbıdır. Konu Şerafettin Can Atalay meselesinin çok üzerinde derin bir Anayasa krizidir. Türkiye'de bu Anayasa'nın maddelerini dilerse uygulayan, dilemezse uygulamayan bir rejim vardır ve bu çerçeve Türkiye'yi bir demokratik anayasal hukuk devleti niteliğinden maalesef çıkartmıştır. Ama şunu ifade edelim, meşhur bir atasözü ile bitirelim: Ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar. Anayasal düzenden uzaklaşırsanız, siz de bir hukuksuzluğun ortasında ne zaman kalacağınızı bilemezsiniz. Biz Türkiye'nin böylesine büyük bir kaosun içerisinde olmasını istemiyoruz, kurallarıyla ve kurallarıyla çalışan bir demokratik devlet olmasını talep ediyoruz. CHP’nin bu konudaki mücadelesi de aynen devam edecektir.”

‘MUHALEFETE MUHALEFET ETMEME TAVRINI SÜRDÜRÜYORUZ’

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in grup toplantısında CHP’ye yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine Günaydın, şunları söyledi:

“Biz muhalefete muhalefet etmeme tavrımızı sürdürüyoruz. İYİ Parti nerede duracağına kendisi karar verir. Biz İYİ Parti'nin kurumsal kimliğinin verdiği kararları hiç bir zaman eleştirdik, ne yapmak isterlerse kendileri yaparlar dedik. Artık halkımız, milletimiz partiler arasındaki yapılan anlaşmalardan bıkmış durumda ve buna da herhangi bir saygı duymuyor. Dolayısıyla bir Türkiye İttifakı sürecinin biz yürütücüsüyüz. Ne demek Türkiye İttifakı? Yani partilerle bir görüşme yapmanın artık anlamı yoktur. Biz olanı biteni halkımıza gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz. Halkımız zaten vicdanıyla, aklıyla ve melekeleriyle beraber bunu fark ediyor. Dolayısıyla sandıkta bir ittifakı halkımızla beraber partilerinden bağımsız olarak kuracağız. Dolayısıyla bu tartışmaların hiçbir şekilde içine girmek istemiyorum. Bir afişin nasıl asılacağına ilişkin ilkeler, kurallar, ticari ilişkiler bellidir. Bu ticaretin gereğini yerine getiren, özel sektör tarafından yönetilen çok sayıda afiş ortamını, outdoor ortamına afişlerini asar. Ne Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin, ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, ne İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Ankara, İstanbul ve İzmir'in bütün outdoor'larını ve afiş mekanlarını kontrol etme durumu yoktur. Bunların önemli bir bölümü ticareten kapatılan ya da açık tutulan yerlerdir. İYİ Parti de bu gerekleri yerine getirir, kendisini tanıtır. Biraz evvel de söylediğim gibi iktidar partisiyle ilişki kurar, başka yerlerle ilişki kurar, onların bileceği işlerdir. Biz hiçbir zaman bunu eleştirdik ama cumhurbaşkanı adayı ilan ettiğin, Fatih'e benzettiğin ve Türkiye'nin kurtuluşunun reçetesi olarak tanımladığım Sayın Ekrem İmamoğlu'nu, Sayın Mansur Yavaş'ı bugün beğenmeyip karşısına aday çıkartmak, kendisini engellemekle itham etmek yine İYİ Parti'nin kurumsal kimliğinden çıkan kararlardır. Biz buna da saygılıyız. Halkımız dediğimiz gibi geçmişte olanları ve bugün olanları birlikte değerlendirecektir.”

‘ADAY OLANLARA VE PARTİLERİNE BAŞARILAR DİLERİZ’

CHP’nin yerel seçimler konusunda diğer siyasi partilerle görüşüp görüşmediği sorusu üzerin Günaydın, “Biz bütün siyasal partilerle basına açık, şeffaf bir ilişkiyi sürdürüyoruz. Burada bazen Meclis gündemi konuşuluyor, bazen Türkiye gündemi konuşuluyor, bazen yerel seçim gündemi konuşuluyor; bugün de konuşuruz, yarın da konuşmaya devam ederiz. Ancak gördüğünüz gibi hani bizi bir şeyle suçluyorlardı: "Onunla kapalı konuşma yapıyorsun." Benzer zaman dilimlerinde kimin kiminle, hangi meşru olmayan ilişkileri yürüttüğünü biliyoruz. Bunu biz açıklamaktan da aslında uzak durmaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız tümüyle şeffaftır, tümüyle saydamdır, tümüyle basına açıktır. Bütün bunların yanında elbette DEM de diğer tüm siyasal partiler gibi kendi kararlarını alır, istediği yerde adaylarını çıkartır, bunlar kendilerinin verecekleri kararlardır. Biz sabırla nihai kararını oluşmasını bekleriz. 17 Şubat, Yüksek Seçim Kurulu'na listelerin verilmesi için son gün. Ondan 1 hafta sonra da liste zaten kesinleşecek. Yani Türkiye kamuoyu en geç 3 hafta içerisinde bu tartışmaları bitirecektir. Aday olan arkadaşlarımıza ve onların temsil ettiği partilerin tamamına başarılar dileriz. Kim ülke için, kenti için yararlı olacaksa yurttaşımız zaten seçimini ona göre yapacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

‘ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA SONUNA BİR MİTİNG PLANLIYORUZ’

CHP’li Günaydın, Atalay’ın parlamento üyeliğinin düşürülmesi konusunda bundan sonra ne yapacaklarına ilişkin sorulara da şu yanıtı verdi:

“Henüz kesin olarak kararlaştırılmış olmakla birlikte Sayın Genel Başkanımızla ön konuşmasını yaptık. Muhtemelen önümüzdeki hafta sonuna bir miting planlanacak. Daha doğrusu daha evvel planlanmış ve gelen şehit haberleri nedeniyle ertelemek zorunda kalınan miting, bir sonraki hafta için planlanacak. Ayrıca şubat ayıyla birlikte tüm adaylarımız sahaya çıkıp zaten her ilçede, her ilde gerekli saha çalışmaları dibine kadar götürülecek. Şunu da söyleyeyim; işte ‘30 milletvekili istifa ederse erken seçime zorlanır’ şeklinde bazı açıklamaları görüyoruz. Arkadaşlar, 2 ay sonra Türkiye'de 31 Mart 2024 tarihinde seçimler var zaten. Yani gündemden bu kadar kopmayalım. 31 Mart 2024’te siyaseten bu cepheyi dağıtmak ve arkasından Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimine giden yolunu açmak ve bunun için de hem Meclis'te hem sokakta eşgüdüm halinde en etkili çalışmaları yapmak ortak hedefimizdir an itibariyle. Bu yalnızca bir CHP mitingi değildir, Türkiye'de demokrasiye inanan herkesi davet edeceğiz. Parti bayrakları değildir mesele olan, mesele ülkenin demokrasisinin yaşamasıdır. Mitingimizi daha evvel böyle planlamıştık. Erteleyip de önümüzdeki haftaya planladığımız mitingin de bu çerçevede olacağından hiç kuşku yoktur. Kaldı ki dün ortaya çıkan gelişme sonrasında da yine diğer muhalefet partileriyle görüşmelerimizi sürdürdük, bugünkü Meclis'te yapacağımız stratejiyi de birlikte planladık.”

‘130 MİLLETVEKİLİMİZİN TAMAMIYLA 11 İLDE DEPREMİ ANACAĞIZ’

CHP’li Günaydın, 5 Şubat itibarıyla CHP’nin 130 milletvekilinin tamamının depremde önemli hasar gören ve yıkılan 11 ile görevlendirileceğini kaydetti. CHP’li Günaydın; şunları kaydetti:

Milletvekillerimiz, 6 Şubat sabahı sabaha karşı ve öğleyin ortaya çıkan her iki depremin hem anmasına katılacaklar, hem mezarlık ziyaretlerini gerçekleştirecekler hem de bölgedeki son duruma ilişkin tespitlerini yapacaklar. 5 Şubat günü deprem bölgesine gidip 6 Şubat'ta bu çalışmalara katılacaklar. Bu çerçevede 10 ya da 11, yani cumartesi ya da pazar günlerinden bir tanesinde de Ankara'da bir miting planlıyoruz. Ankara'nın seçilmesinin sebebi de şudur: Bu bir söylediğimiz gibi anayasal darbedir, içinde Yargıtay vardır, Anayasa Mahkemesi vardır, Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Bunların tamamı da Ankara'da yerleşiktir. Bu çerçevede krizin doğduğu yerde miting yapmanın anlamlı olduğunu düşündüğümüz için miting Ankara'da gerçekleştirilecektir.”