Gamze Taşcıer: Tüm Duyarlı Yurttaşlarımızı 30 Haziran’da Gebze’de Bizimle Birlikte Olmaya, Seslerimizi Hep Birlikte Yükseltmeye Davet Ediyoruz- Videolu Haber

SEÇKİNHABERTV-Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, “Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntıların ve hayat pahalılığının giderek daha fazla hissedildiği bu dönemde, adil bir yaşam ve hakça bölüşüm için 30 Haziran'da Gebze'de bir araya geliyoruz. 'Geçinemiyoruz' mitinginde, asgari ücretle yaşam mücadelesi verenlerin, hayat pahalılığının ağır yükünü taşıyanların ve yıllardır emek verip karşılığını alamayan tüm yurttaşlarımızın, atanmayan öğretmenlerimizin, devletin her kademesinde mülakat mağduru olan yurttaşlarımızın, kâğıt toplayan emekçilerimizin, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin, istihdamdan dışlanan kadınların, güvencesiz çalıştırılanların, MESEM’lerde emeği sömürülenlerin sesine ses olacağız. Tüm duyarlı yurttaşlarımızı 30 Haziran’da Gebze’de bizimle birlikte olmaya davet ediyoruz.” dedi.

CHP Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, CHP'nin 30 Haziran'da Kocaeli Gebze'de yapacağı "Geçinemiyoruz Mitingi" öncesinde Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında, “2024’ün başında asgari ücrete yapılan yüzde 49’luk zamla Alman Hans’ı kıskandırmışlardı. Sonra, yılın ilk 5 ayında yüzde 75’i aşan enflasyon nedeniyle hayat her geçen gün pahalılaştı ama Hasan’ın asgari maaşı aynı kaldı. Hans, Hasan’ı kıskana dursun, Hasan’ın alım gücü o tarihten bugüne yaklaşık 3 bin 900 lira eridi. Hasan’ın sofrasından 425 adet ekmek, 11 kilo kıyma, 24 kilo pirinç ve 30 kilo tavuk eti eksildi. 2024’ün ilk üç ayında toplam kredi kartları borcu 1,4 trilyon lirayı aştı, takibe düşen kredi kartları patladı. 2023’ün ilk üç ayında 11,7 milyar lira olan takipteki kredi kartı borçları, 2024’ün ilk üç ayında yüzde 120 arttı. Buna karşılık dar gelirlinin, emekçinin ücreti artmadı. Dolayısıyla henüz doğmamış çocuğuna kadar borçlanan her bir dar gelirlinin sesi de, nefesi de, çaresi de biz olacağız.” ifadelerini kullandı.

Taşcıer'in açıklaması şöyle:

Şahsım devletine göre Türkiye Yüzyılı’ndayız.

Ulaşımdan sağlığa, eğitimden enerjiye, teknolojiden turizme büyük düşünüyor, büyük oynuyoruz.

EMEK REJİMİ BUGÜN DERİN BİR KRİZDEDİR

Evet, Türkiye yüzyılına şahsım devletinin penceresinde bakarsak, onların paralel evreninde her şey güllük gülistanlık. Oysa milletimizin gerçeği bambaşka.

Çalışma hayatında yaşanan hukuksuzluklar, yasaklar, keyfilikler, insan yaşamı yerine sermayenin çıkarına odaklanan ve üretimi değil de tüketimi önceleyen politikalar nedeniyle emek rejimi bugün derin bir krizdedir.

Ekonomik krizin alım gücünde yarattığı büyük aşınma milyonlarca işçiyi, emekliyi, memuru eziyor. Yaşam umudunu tüketiyor.

MİLLETİMİZ FAKR-U ZARURET İÇİNDE HARAP VE BİTAP DÜŞMÜŞTÜR

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk emperyalizme karşı milli mücadele ateşini yakmak üzere Samsun’a çıktığında, ülkenin o günlerde içinde bulunduğu durumu, “ulus yorgun ve yoksul bir durumda” diyerek anlatıyordu.

Ne yazık ki, 105 yıl sonra yine aynı noktaya geldik.

Emperyalist odaklarla yandaş, garanti döviz ödemelerinden beslenen faiz baronlarıyla candaş, cemaat ve tarikatlarla yoldaş olan Şahsım devletinin inşa ettiği hibrit rejimle bugün milletimiz fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüştür.

Karşımızdaki tablo cumhuriyetin temel değerleriyle kavgalı olanların, demokrasiyi amaç değil araç olarak görenlerin, aydınlanmadan değil de ortaçağın bağnaz karanlığından beslenenlerin eseridir.

HERKESİ SEFALETTE ORTAKLAŞTIRAN EN KARANLIK GÜNLERİ, BİRLİKTE YAŞIYORUZ.

Türkiye’nin dört bir tarafında mutsuzluğun ve umutsuzluğun kök saldığı, geleceksizliğin milyonlarca yurttaşımızı esir aldığı; öğrencinin, emeklinin, kamu görevlisinin, beyaz ve mavi yakalı çalışanın, kadının ve gencin yani emeğiyle geçinmeye çalışan herkesi sefalette ortaklaştıran, en karanlık günleri, birlikte yaşıyoruz.

İnsanlarımızın ekonomik anlamda zorluklarla boğuşması geleceğe dair umutlarını azaltıyor ve toplumdaki genel memnuniyetsizliği de her geçen gün artırıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi, şahsım devletinin siyasal keyfiliğiyle her geçen gün derinleşen adaletsizliğin ve eşitsizliğin farkındadır. Yurttaşlarımızın içine itildiği kör karanlığa karşı sessiz kalmamız da mümkün değildir.

GEBZE’DE, MİLYONLARIN ORTAKLAŞTIĞI “GEÇİNEMİYORUZ” FERYADINA SES OLACAĞIZ

Ülkemizde eşitlik, özgürlük ve toplumsal refahın hakça bölüşümü için önüne geçilemez bir değişim talebi yükselmektedir.

31 Mart’ta değişim talebinin güçlü bir yansıması olarak, halkımız, Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir umut olarak gördüğünü açıkça ilan etmiş, güçlü desteğini sandığa yansıtmış ve sorunların çözümünün Altı Ok’ta olduğunu beyan etmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi, bu talebin bayrak taşıyıcısı olarak geniş halk kitlelerine; ezilen, hor görülen, ötekileştirilen ve mağdur edilen kim varsa sahip çıkmaya kararlıdır.

Bu sorumlulukla, uzun yıllardır budanan ve giderek hibrit bir otoriter rejime dönüşen demokrasiyi yeniden canlandırabilmek için iktidarın yanlışlarını dile getiriyoruz.

Bugüne kadar düzenlediğimiz Milli Eğitim, Emekli, Çay Üreticileri ve Buğday üreticileri mitingleriyle toplum adına denetleme, uyarma ve itiraz mekanizmasını kararlılıkla yürüttük.

Şimdi de, emek kenti Gebze’de, milyonların ortaklaştığı “geçinemiyoruz” feryadına ses olacağız.

Örneğin asgari ücretle geçinemeyenlerin sesi, sesimiz olacak. 2024’ün başında asgari ücrete yapılan yüzde 49’luk zamla Alman Hans’ı kıskandırmışlardı. Sonra ne oldu? Yılın ilk 5 ayında yüzde 75’i aşan enflasyon nedeniyle hayat her geçen gün pahalılaştı ama Hasan’ın asgari maaşı aynı kaldı. Hans, Hasan’ı kıskana dursun, Hasan’ın alım gücü o tarihten bugüne yaklaşık 3 bin 900 lira eridi. Şahsım devleti oralı olmadı. Hasan’ın sofrasından 425 adet ekmek, 11 kilo kıyma, 24 kilo pirinç ve 30 kilo tavuk eti eksildi.

Elbette bugün açlık endeksine tabi 6,5 milyon asgari ücretlinin hiçe sayılan yaşam hakkı için ses olacağız.

HENÜZ DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUNA KADAR BORÇLANAN DAR GELİRLİNİN SESİ DE, NEFESİ DE, ÇARESİ DE BİZ OLACAĞIZ

Bir gerçek var ki, yıllardır süregelen şatafat, israf ve yolsuzluk ekonomisi, seçim ekonomisiyle birleşince ortada kalan bir diğer kesim dar gelirliler oldu.

Sadece bir örnek vereceğim.

2024’ün ilk üç ayında toplam kredi kartları borcu 1,4 trilyon lirayı aştı. Bu rakam 2023’ün sonunda 1.1 trilyon lira idi. Yani 3 ayda dakikada 1,7 milyon lira borçlandık.

Bu borcu, bu maaşlarla döndürmek mümkün mü? Elbette değil.

Doğal olarak takibe düşen kredi kartları patladı. 2023’ün ilk üç ayında 11,7 milyar lira olan takipteki kredi kartı borçları, 2024’ün ilk üç ayında yüzde 120 arttı.

Buna karşılık dar gelirlinin, emekçinin ücreti artmadı. Dolayısıyla henüz doğmamış çocuğuna kadar borçlanan her bir dar gelirlinin sesi de, nefesi de, çaresi de biz olacağız.

İŞSİZLERİN, YOKSULLARIN DA SESİ BİZ OLACAĞIZ

Asgari ücretliler, düşük gelirli çalışanlar ve tek gelirli aileler kadar bir diğer yakıcı sorunumuz da yoksullar. Bugün Türkiye’de 18,2 milyon yoksul vatandaşımız var. Bunların 7 milyondan fazlası da çocuk. Ve yoksulluğun en büyük sebebi de ne yazık ki kronik işsizlik. Şahsım iktidarında geniş tanımlı işsizlik tarihi zirve yaparak 11 milyona dayandı. Son bir yılda işsizler ordusuna 1 milyon 204 bin kişi daha katıldı. Resmi işsizlerin yüzde 90’ı işsizlik sigortasından faydalanamıyor. İşsizlerin, yoksulların da sesi biz olacağız.

ŞAHSIM DEVLETİ, EMEĞE GÖZ DİKTİ

Tablo bu iken iktidar, “veriler güzel” diyebiliyor. İktidarın güzel dediği verilere biraz daha detaylı bakalım. EPDK raporuna göre 2023 yılı içerisinde toplam 1 milyon 564 bin 360 müşterinin doğalgazı geçici olarak kesilmiş. 1 milyondan fazla abone doğalgaz faturasını zamanında ödeyememiş. Faturalara zam geldi ancak asgari ücret yerinde saydı. Isınamayanların karnını doyurmasının da imkânı yok. Veriler ortada.

Açlık sınırı mayıs ayında 20 bin liraya yükseldi. Yoksulluk sınırı 60 bin liraya çıktı. Yılın ilk beş aylık döneminde açlık sınırı 3 bin 443 lira, yoksulluk sınırı 12 bin 368 lira arttı.

Yoksulluk sınırı son bir yılda ise 28 bin 201 liralık artış kaydetti. Asgari ücret değişmedi.

Bildiğiniz üzere kamuda tasarruf tedbirleri yayımlandı. İtibardan tasarruf etmeyi aklının ucundan geçirmeyen şahsım devleti, emeğe göz dikti.

İTİBAR İÇİN 76 BİN 452 ASGARİ ÜCRET TUTARINDA BİR BEDEL KEYFİ OLARAK HARCANDI

Bakın sarayın uçakları var. Yetmez bir de kiralanan uçak ve helikopterler var. 2024’ün ilk beş ayında hava araçlarına devletin ödediği kira bedeli 1 milyar lirayı geçti. Bu rakam 2023’ün ilk beş ayında 636 milyon liraydı. Ödenen kiralar yüzde 58 arttı ama asgari ücret sabit kaldı.

Yine şahsım devletine egemen olan şatafat ve ihtişamın göstergesi olan temsil ve ağırlama giderleri 2024’ün ilk beş ayında 1.3 milyar lirayı geçti. Bir başka ifadeyle itibar için 76 bin 452 asgari ücret tutarında bir bedel keyfi olarak harcandı.

Temsil ve ağırlamaya harcanan tutar geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 169 arttı ancak asgari ücret artmadı.

Artan hayat pahalılığı öğrencilerin yaşamlarını daha da zorlaştırdı. Gençler, ulaşım, yemek, yol ve kira giderleri için çalışmak zorunda kaldı. Öğrenciler için barınmanın yanı sıra beslenmek bile hayal olurken, şahsım devleti yine yanıltmadı.

Devletin bütçeden taşıt kiralarına aktardığı pay bu yılın ilk 5 ayında geçtiğimiz yıla oranla yüzde 64 artarak, 1.6 milyar liraya ulaştı. Şahsım devleti, beslenemeyen öğrencilere el uzatmak yerine çorba dağıtan CHP’li belediyelerle uğraştı.

YILIN İLK 4 AYINDA YAPILAN ŞEHİR HASTANELERİNE ÖDENEN MİKTAR 98 MİLYAR LİRAYI GEÇTİ

Gelelim sağlık sistemine.

Bakınız randevu alamadığımız, alabilirsek çalışacak doktor bulamadığımız, bulabilirsek ileri tetkikler için aylarca sıra beklediğimiz Şehir Hastaneleri, bütçedeki en büyük kara delik olmaya devam ediyor.

Yılın ilk 4 ayında Kamu Özel İşbirliği ile yapılan Şehir Hastanelerindeki faaliyetler için ödenen miktar 98 milyar lirayı geçti. Sağlık Bakanlığı’nın toplam harcamaları içinde yüzde 16’ya ulaşan bu kalem, ayda 10 bin liradan 9.8 milyon emekli ödeneğine denk geliyor.

3 BİN LİRA BAYRAM İKRAMİYESİ, ARTIK SADAKA STATÜSÜNDEDİR

İktidarın geride kalan 22 yılda piyasacı bir anlayışla, emek karşıtı politikalarla tahkim ettiği Sosyal Güvenlik Sistemi, bugün sadece ekonomik ömrünü doldurmakla kalmamış, aynı zamanda siyasi, ahlaki ve vicdani bakımdan da iflas etmiş ve sürdürülemez bir noktaya gelmiştir.

16 milyon emeklimizin bugün içine itildiği sefalet düzeni, ayan beyan ortadadır.

Şahsım kabinesinin, tabiri caizse davul zurna ile ilan ettiği, tam sayfa ilanlarla emeklilere müjdelediği 3 bin lira bayram ikramiyesi, artık sadaka statüsündedir. Elbette sadaka değil hakkımızı istiyoruz diyen emeklilerimizin de sesi biz olacağız.

Değerli Basın mensupları; takip ettiğiniz üzere şahsım devletinin müjdelerden sorumlu kabine üyesi olarak görev yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, dün “Asgari ücrete ara zam yok, emekliye refah payı verilemeyecek” yönünde bir açıklama yaptı.

İktidarın bu yöndeki ısrarlı iradesinin elbette siyasi bir bedeli olacaktır. Ancak şunu vurgulamam gerekiyor: Güçlü devletin temelinde, mutlu bir toplum vardır. Bu nedenle bir iktidarın başarısı, sadece ekonomik büyüme ile değil, vatandaşlarının genel refah ve mutluluğu ile ölçülür. Mevcut asgari ücret ve emeklilerin içine itildikleri sefalet düzeni şahsım devletini mutlu edebilir.

Ancak Birleşmiş Milletlerin her yıl yayımladığı Dünya Mutluluk Raporuna, dikkat çekmek isterim.

• Gelir düzeyi,

• Sosyal destek,

• Sağlıklı yaşam süresi,

• Özgürlükler,

• Nepotizm

• Yolsuzluk algısı gibi temel unsurlardan yola çıkarak ülkelerin mutluluk seviyelerini ortaya koyan bu rapor, iktidarların başarı karnesidir.

Büyük bir üzüntü ve kaygı ile belirtmeliyim ki, şahsım iktidarında 143 ülke arasında 98'inci sırada yer alan Türkiye, sınıfta kalmıştır.

ADİL BİR YAŞAM VE HAKÇA BÖLÜŞÜM İÇİN 30 HAZİRAN'DA GEBZE'DE BİR ARAYA GELİYORUZ

İşte tüm bu sebeplerle, ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntıların ve hayat pahalılığının giderek daha fazla hissedildiği bu dönemde, adil bir yaşam ve hakça bölüşüm için 30 Haziran'da Gebze'de bir araya geliyoruz.

'Geçinemiyoruz' mitinginde, asgari ücretle yaşam mücadelesi verenlerin, hayat pahalılığının ağır yükünü taşıyanların ve yıllardır emek verip karşılığını alamayan tüm yurttaşlarımızın, atanmayan öğretmenlerimizin, devletin her kademesinde mülakat mağduru olan yurttaşlarımızın, kâğıt toplayan emekçilerimizin, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin, istihdamdan dışlanan kadınların, güvencesiz çalıştırılanların, MESEM’lerde emeği sömürülenlerin sesine ses olacağız.

Tüm duyarlı yurttaşlarımızı 30 Haziran’da Gebze’de bizimle birlikte olmaya, seslerimizi hep birlikte yükseltmeye davet ediyoruz.