Prof. Dr. Ümit Özdağ, Zafer Partisi'ne yönelik baskı, tehdit ve yıldırma operasyonlarına karşı basın açıklaması yaptı.

SeçkinHaberTv- Prof. Dr. Ümit Özdağ: Zafer Partisi’nin sarı muhalefet olmaması, iktidara taviz vermemesi, Saray rejiminin milli güvenlik tehdidinin ötesinde milli varlık tehdidi yaratan yanlış sığınmacı ve kaçak politikalarını sert bir şekilde eleştirmesi Saray rejimini yormuştur. Saray böyle bir muhalefete alışkın değildir. Saray rejimi kendisine küfredilmesini, hakaret edilmesini, AK Parti’ye destek veren kitlelerinin ötelenmesine dayanan bir muhalefeti tercih etmektedir. Oysa Zafer Partisi Azerbaycan savaşında Erdoğan’ın doğru politika izlediğini rahatlıkla söyleyebilmektedir. Rusya-Ukrayna savaşında izlenen politikanın başarılı olduğunu söylemekte ancak yanlışları da en açık dille ortaya koymaktadır.

Zafer Partisi’nin bütün imkansızlıklara, baskılara, ambargolara rağmen büyümeye devam etmektedir. Partimizin oy oranı yüzde 7’yi geçmiştir. Bunu en iyi Erdoğan’ın bildiğini biliyorum. Çünkü ben de rakamları Saray’dan alıyorum. Saray’a verilen son anket, yüzde 7’yi geçmişiz.

Partimizi olayların içine çekmek için bazı komploların yapıldığı haberlerini aldık ve alıyoruz. Bu çerçevede 13 Eylül 2023’te ÖZGÜR-DER (Özgür Düşünce Eğitim Hakları Derneği) tarafından bir bildiri yayınlanarak, İstanbul-Fatih Saraçhane’de “IRKÇILIĞA HAYIR” mitinginin düzenleneceği duyuruldu. Bu duyuruyu müteakip bazı malum gazeteler ve yayın organları (Yeni Akit, Yeni Şafak Gazetesi) Zafer Partili olduğunu iddia ettiği MÜDAFAA HAREKETİ adlı grubun bir bildiri yayınladığını, ırkçılık karşıtı mitingi basma çağrısı yaptığını, sokak olaylarına zemin hazırlandığını, bu nedenle de MÜDAFAA HAREKETİ yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Parti sözcümüz Uğur Batur bir açıklama yaparak Zafer Partililerin bu mitinge gitmemesi için çağrıda bulundu. Bunun üzerine Müdafaa Hareketi başka bir yerde miting çağrısı yaptı. Bu ikinci mitinge de destek verilmemesi çağrısında bulunduk. Zafer Partisi olay çıkacak ortamlara çekilmek isteniyordu. Buna imkan vermedik. 18 Eylül’de Müdafaa Hareketi üyesi olduğu söylenen 4 kişi gözaltına alındı.

Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 216/1 maddesindeki 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme', 217/A-1 maddesindeki 'Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' ve 213/1 maddesindeki 'Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit' suçlamasıyla GÖZALTINA ALMA, ARAMA ve kişisel bilgisayar, telefon gibi dijital materyallere ELKONULMA işlemleri gerçekleştirildi.

21 EYLÜL 2023 ise Müdafaa Hareketi mensubu olduğu söylenen 4 kişiden 3’ü serbest bırakıldı 1 kişi tutuklandı. Daha sonra tutuklanan da serbest bırakıldı. Bizim tutuklanan arkadaşlarımızın tutukluluğu 85. gününe geldi ve devam ediyor.

03 OCAK 2024’te ilk duruşma yapılacak. Bütün Zafer Partililer 3 Ocak’ta orada olacağız. Bütün il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, Zafer Gençliği orada olacak. Arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız.

11 Aralık’ta Kayseri İl Başkanımız Av. Hacı Ali DEMİRKAYA ile Samandağ Kurucu İlçe Başkanımız Suphi YILDIZ, hiçbir sebep yok iken gözaltına alındı. Bu arkadaşların biri Kayseri’den, diğeri Samandağ’dan Ankara’ya getirildi ve ifadeleri emniyet birimleri ve Soruşturma Savcısı tarafından alındı. Ve dün her ikisi de adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.

Paylaşımlarla isnat edilen suçlar arasında “illiyet bağı” yok. Paylaşımlarda isnat edilen suçlara delil teşkil edecek hiçbir suç unsuru bulunmuyor. Ancak en önemli husus şu. Düzenleme “Halkı kin ve düşmanlığa sevk” iddiası ile dava açılamaz. Çünkü yasada halk ile kastedilen “halk” Türk halkıdır. Türk halkının bir kısmını diğer kısmına karşı kin ve düşmanlığa sevk etmek suçtur.

Yargıtay’a göre “Halk veya toplum, bir milleti oluşturan çeşitli kesimlerden veya meslek gruplarından oluşan insan topluluğuna denir.” Ülkemizde yaşayan Suriyeliler, Afganlar ve diğer milletlerden insanlar “halk” tanımı içinde yer almıyorlar. Hiçbir savcı kafasına göre yasa koyucunun Türk halkı tanımını değiştirip 13 milyon sığınmacı ve kaçağı Türk halkının içine katamaz.

Boşnaklara hakaret ederek yasada tanımlandığı anlamda “halkı kin ve düşmanlığa tahrikten” 10 ay hapis cezası alan Rasim Ozan Kütahyalı şimdi “Devlet için kavgalara karışmam. Yarın Ümit Özdağ’a karşı bir operasyon olur” diye yorumlar yapabiliyor. Sen kimsin? Devletin içindeki ayrışmayı Rasim Ozan biliyorsa o nasıl bir devlet?

Öte yandan Ergenekon operasyonlarında FETÖ kumpaslarının psikolojik harp elemanı Zihni Çakır adlı tetikçinin de son günlerde Zafer Partisi’ne yönelik kumpas çalışmalarında yoğun yer aldığını görüyoruz. Yurtdışına kaçan FETÖ’cü sözde deniz yarbay, soru çalıp kurmay olan sınıfından bir casusun Zafer Partililerin yakında hapse gireceklerine dair paylaşımlar yaparak partimize saldırdığı bugünlerde Zihni Çakır’ın sahaya inmesini not ediyoruz.

Bu hukuksuz soruşturma ve yargılama süreci, “sığınmacı” ve “kaçaklar” sorununa, milli güvenlik kaygısı ile yaklaşan bütün yurttaşlar üzerinde “psikolojik baskı” oluşturmakta, adeta kamu vicdanı susturulmaya çalışılmaktadır. Oysa toplumun büyük çoğunluğunda, bu soruna yönelik olarak artık “görüş birliği” oluşmuş, halkımızın yüzde 90’ı sığınmacı ve kaçakların ülkelerine geri gönderilmesini istemektedir. Ne yapacaksınız? Yüzde 90’ın hepsini hapse mi atacaksınız?

27.08.2023 tarihinde İzmir Alsancak Kordon’da 2 Filistinli, eşiyle vakit geçiren 25 yaşındaki genç bir kadının gizlice videosunu çekerken yakalanmış ve bu sapıkları, kadının eşi ve arkadaşları yakalayarak polise teslim ederken orada bulunan Cumhuriyetin 100.yılı nedeniyle 26-30 Ağustos arasında Atatürk heykelinde sürekli bayrak nöbeti tutan Zafer Partili gençler de kendilerine yardım etmiştir. Bu 2 Filistinli sapığın yakalanma ve polise teslim edilme anlarını videoya alan Konak ilçe başkanımız, söz konusu video kaydını tarafıma ulaştırmış ve ben de bunu sosyal medya hesaplarımdan paylaşmıştım.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, 25 yaşında genç bir kadının gizlice videolarını çeken bu 2 sapkın hakkında iddianame hazırlayıp yargılanmalarını ve ceza almalarını sağlaması gerekirken; benim hakkımda iddianame hazırlayarak benim cezalandırılmamı talep etti. Savcılığın beni itham ettiği suçlama ise, Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim durumun özetidir. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, kendi beyanlarına göre, daha 2 gün önce ülkemize gelen ve ilk işi genç kadınların gizlice videolarını çekmek olan şahısların değil, bunu insanlara ulaştırdığım için benim cezalandırılmam gerektiğine karar vermiş.

Olayın daha vahim tarafı ise, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, bu sapkınların telefonunda yapılan incelemede, daha birçok Türk kadınının gizlice çekilmiş fotoğraf ve videoları tespit edildi. Sapıklığı alışkanlık haline getirmiş oldukları anlaşılan bu şahıslardan biri, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımda düzenlenen iddianamede müşteki olarak yer alırken, ben şüpheli oldum. Tımarhaneye döndü burası.

Şimdi gelelim bana atfedilen suçlamalara: Bu olanları sosyal medya hesaplarımdan paylaşarak Türk Milleti’nin haberdar olmasını sağladığım için yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan dava açıldı. Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu 18.10.2022 tarihli düzenlemeyle TCK’ya eklendi. Zaten bu düzenlemenin tek amacı da Zafer Partisi’ni susturmak, sindirmek ve sığınmacı-kaçaklar konusundaki gerçekleri Türk Milletinin öğrenmesine engel olmaktı.

Bu sapkınlardan birisinin, polise teslim edilirken çekilen video kaydını paylaşmam sebebiyle de özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dava açıldı. Dosyadaki diğer müşteki, yani benden şikayetçi olan ise olayın mağduru olan 25 yaşındaki genç kadın. Nasıl yani diyeceksiniz. Olayın trajikomik tarafı da burada. Gizlice fotoğrafı çekilmek suretiyle tacize uğradığı için hakkını korumaya çalıştığım kadın, video kaydında sesi duyulduğu için benden şikayetçi oldu. Görüntüsü yok, adı yok, kim olduğu belli değil. Arka planda sesi duyulmuş. Şikayetçi olma sebebine gelince; olay günü Filistinli bu 2 sapığın polise teslim edildiği sırada, vatandaşlar olaya müdahale etmiş ve polislerin de olduğu esnada sapıklardan birinin saçı çekilerek polis aracına vatandaşlar tarafından bindirilmişti. Benim de bahse konu görüntüleri paylaşmamın ardından, olay yerindeki polisler görevi ihmal suçlamasıyla açığa alınmış ve karakoldaki diğer polisler de bu kadına benden şikayetçi olması için baskı yapmışlar. Durum bu kadar açık. Çok ayıp beyler, çok ayıp. İzmir’deki polis arkadaşlar yaptığınız çok ayıp. Bütün gazetecileri, muhabirleri, kameramanları da tutuklayın o zaman! Sizin mantığınıza göre bu insanlar sabahtan akşama kadar suç işliyor. Amacınız beni, Zafer Partisi’ni ve daha genelde Türk Milliyetçilerini susturmaksa bizleri susturamayacaksınız. Daha önce de söyledim, öldürmeden susturamazsınız! Biz neyin kavgasını verdiğimizi biliyoruz.

Türkiye bir fetret döneminden geçiyor. Siyasi, ekonomik, kültürel fetretten bahsediyoruz. Zihinler bir fetret döneminden geçiyor. Diyarbakır’a AK Parti’nin kayyum yönetimi 12 kilometrelik bir bulvara Şeyh Sait ismi veriliyor. Madem bir vatan haininin ismini bulvara verecektiniz neden kayyum atadınız? Onu HDP de yapardı.

Zafer Partisi her türlü hukuk görünümlü siyasi baskılara rağmen Türk Milletinin birliği, dirliği için vermiş olduğu mücadeleden vazgeçmeyecektir.