Zafer Partisi Sözcüsü Uğur Batur, Türkiye gündemine ilişkin partisinin görüşlerini paylaştı.
SeçkinHaberTv- Uğur Batur: Bugün öncelikli olarak hala tutuklu bulunan Türk milliyetçisi gazeteci arkadaşlarımızdan bahsedeceğim. Evet, inanması zor ama hala tutuklular. Ortada toplu suç yok. Paylaşımlarda suç unsuru yok. Doğru düzgün delil yok. Kuvvetli suç şüphesi yok. İsnat edilen suçlar ile yapılan paylaşımlar arasında illiyet bağı yok. Tüm bunlar olmamasına rağmen hala tutuklular. Üstelik onlara atfedilen suçlar gerçekten en ağır şekilde gerçekleşmiş bile olsa yatarı en fazla 3-6 ay arası olabilecek bir suçtan ve maalesef bu arkadaşlarımız davaları görülmeye başlamadığı halde yaklaşık iki aydır tutuklu. Yani davayı görmeye başlamayacaksın ama bu insanları suçsuz bir halde, bu suçun yatarı kadar içeride tutacaksın. Bu ülkede durum artık bu kadar vahim. “Hataya Arap torağıdır” diyenler sokaklarda gezip yargılanmazken, “Türkiye Türklerindir” dedi diye bu arkadaşlarımız cezaevinde. Canının istediğini tutuklayıp cezaevine koyacaksın sonra o bekleyecek ki davası görülüp suçsuzluğu ispatlansın da salıverilsin. Ama biz, Zafer Partisi olarak bu arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar susmayacağız, daha büyük cesaretle ve daha büyük yüreklilikle haykıracağız. Her gün artık bizden bunlarla ilgili söylemler duyacaksınız. Bu arada unutmadan; hukuku her canın istediğinde işine geldiği gibi değiştirip düzenlersen senin ihtiyacın olduğunda da ortada seni adil yargılayacak bir hukuk bulamazsın.
Hukuksuzluk ve kanunsuzluk demişken yeni gasp yasasına da değinmeden geçemeyeceğim. Evet, yeni “GASP” yasası. Uzun uzun değil ama kısaca bazı maddelerini okuduğumda sizler de niye bu yasayı böyle adlandırdığımı anlayacaksınız. “Riskli yapı tespiti Kentsel Dönüşüm Başkanlığı veya idarece resen yapılabilecek.” “Riskli yapı tespitinin, gerekmesi halinde mülki idare amiri tarafından verilecek yazılı izne istinaden yeterli kolluk kuvveti marifetiyle kapalı kapılar veya alanların açtırılması suretiyle yapılabilmesine imkân sağlanacak.” Sen olsan da olmasan da ben buna baktım bu çürük diyebilecek. “Maliklere e-Devlet Kapısı üzerinden bildirim yapılacak ve ilgili muhtarlıkta 15 gün süreyle ilan edilecek.” “Muhtarlıkta yapılacak ilanın son günü hak sahiplerine tebliğ edilmiş sayılacak.” Yangından mal kaçırır gibi 15 günde el de koydu. “Yapılara verilen elektrik, su ve doğal gaz gibi hizmetlerin durdurulması konularında Bakanlığa verilen görev ve yetkiler Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca kullanılacak.” Elektriğini, suyunu doğalgazını da kesti. “Riskli yapıların yıktırılması konusunda Bakanlığa verilen görev ve yetkiler de bundan sonra Kentsel Dönüşüm Başkanlığınca kullanılacak.”
Yıkım kararı da çıktı. “Kanun kapsamındaki yapıların tahliyesinin engellenmesi durumunda; mülki idare amiri tarafından verilecek yazılı izne istinaden yeterli kolluk kuvveti marifetiyle tahliye yapılacak.” Seni çıkmazsan kolundan tutup atma hakkını da aldı. “Başkanlık veya idare tarafından yapılan veya yaptırılan riskli yapı tespit, tahliye ve yıktırma masrafları, hisseleri oranında maliklerden tahsil edilecek.” Evini yıktıracağı gibi bir de bunun masrafını senden tahsil etti.
Genel Başkanımız. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın da belirttiği gibi, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu aslında kendisi bir afet.” İktidar ile anlaşmanız halinde; 500 m2’lik yıkılan evinizin veya işyerinizin karşılığında size çok uzaklarda bir yerde 50 m2lik bir ev/işyeri dahi verilebilir. Aradaki fark ise size ödenmeyebilir hatta üstüne borçlu da çıkarılmanız mümkün. Anlaşırsanız yeni ev yapılana kadar nerede ve nasıl yaşayacaksınız o da belli değil. ‘Sen bunu yık, git de ne yaparsan yap’ diyebilecekler. Kanunda sizlere kira yardımı veya yapım yardımı gibi sağlanacak şeylerden bahsedilmiş ama bunlar verilebilir de verilmeyebilir de. Madde metninde: ‘verebilir, yapabilir’ denmiş. Her şey onların inisiyatifine bırakılmışken sizce verirler mi?
Yıkım için dava açsanız bile, çokça sayıda dava açılacağından ve dava görülene kadar ev hızlıca yıkılacağından engel olmanız da zor olacak. İktidarla yeni ev yapımı üzerine anlaşamazsanız da arsa parasını alıp, gideceksiniz ki orada da yine tespit (zorunluysa) ve yıkım bedelini siz ödüyorsunuz. Yani artık devir tam da bu devrin müteahhitti olan bir zatın, TV reklamında söylediği gibi bir devir oldu; “Ben yaptım oldu.”
Bakın, tüm bu toplantıda anlattıklarım aslında hukukun üstünlüğünün bir ülke için ne kadar önemli olduğu ile alakalı. Hukukun olmadığı bir ülkeye ne yatırımcı gelir ne de gelen yatırımcılar o ülkede kalmaya devam eder.
Bakın, HONDA, FORD, MAZDA, VOLKSWAGEN, LG, HSBC, BP… Bu markalar birer birer ülkeyi terk etti. Büyük markalar bir ülkeyi iki sebepten dolayı terk eder. Biri hukuk, diğeri savaş tehlikesi. Biz, Zafer Partisi olarak Hukukun üstünlüğü için her zaman mücadele ettik ve bu mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Ve yine biz Zafer Partisi olarak, bu kadar sığınmacı ve kaçağın ülkemiz için büyük bir güvenlik sorunu olduğunun, bunlarla beraber ülkeye hangi grupların ve/veya ajanların sokulduğunun bilinmediğinin altını sürekli çizdik. Bunları anlattık ki çok geç olmadan gerekli tüm önlemler alınsın.
Tüm anlattıklarımız dikkate alınsın ki, Suriye’nin yaşadıklarını yaşamayalım.
Tüm anlattıklarımız dikkate alınsın ki, büyük markalar ülkemizden kaçmak yerine ülkemizde yatırım yapmak için can atsın.
Tüm anlattıklarımız dikkate alınsın ki, gençler ülkeleri için kaygılanarak söyledikleri söylemler için tutuklanmasın.
Tüm anlattıklarımız dikkate alınsın ki, büyük emeklerle yetiştirdiğimiz gençler, ülkelerine hizmet etmek yerine, başka ülkelerde çalışıp o ülke halkına hizmet etmesin
Tüm bu anlattıklarımız dikkate alınsın ki, hükümet gücünü, insanları evinden etmek yerine ev sahibi yapmak için kullansın.
Ülkemizde HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN TARTIŞILMADIĞI, BARIŞ VE HUZUR DOLU nice günler görmek dileğiyle…