Çevremizde yaşayan bedensel ve zihinsel olarak yaşam mücadelesi veren insanlar ve onların ailelerinin ömür boyu yaşadıklarını kaçımız fark edip, onları anlayabiliyoruz? Onlar, her gün bir önceki günden fazla farkı olmayan bir yaşam içinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bazen dışlanmışlığı hissedip köşelerine sessizce çekilebiliyorlar, bazen de hırçınlaşarak tepkisini çekinmeden gösterebiliyorlar. Onların eğitim gördüğü okullara kaçımız gidip, yaşantılarını görüp, onları tanımaya, fark etmeye çalıştı…
John Kabat-Zinn’e göre “Farkındalık; Yargısız bir şekilde şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla, dikkatinizi toplayabilmektir.”
Aynaya bakarak kendimizi tanıyabilir miyiz?
Empati yaparak, karşımızdakini ne kadar hissedebiliyoruz?
Ne kadar insanız; çevremizde, olaylarda, hayatımızda?
Hiç fark yaratabildik mi şu dünyada kendimize?
Ya yaşadıklarımızın farkına vararak yaşarız ya da farkına varmadan gelip geçeriz dünyadan. Ya geçmişe kaçarız anılarımızla ya da geleceğin hesaplarını umutlarını toplarız hayallerimizle…
Kolaydır aslında geçmişte yaşanılanlarla avunmak…
Düşüncelerimiz ve duygularımız arasında geçen her anımız; bizim yaşamımıza, geleceğimize şekil verir, gidişimizi ve duruşumuzu yönlendirir.
Negatif düşüncelerden ne kadar arınabilirsek, o kadar hayatın içinde, kendimizi, çevremizi tanıyabilir ve anlayabiliriz. Kendimize dönebildiğimiz kadar, çevremize de dönebiliriz.
Paul Walery “Kendimizden ne kadar habersiz olduğumuzu, yazdıklarımızı tekrar okurken anlarız.”
Deprem farkındalığını, depremle iç içe olan ülkemizde yaşayan herkese fark ettirebilmeliyiz ve hissettirmeliyiz…
Farkındalık yaratabilmek, fark ettirebilmek yalnız sözde değil, aynı zamanda kendimizi tanıyarak olur. Öyleyse, yaşayarak, yaşatarak, hayata ve kendimize fark ettirerek, fark yaratalım…
Cengiz ÇETİK