Geleceğimiz, radyasyon kuşatması, siber saldırısı tehdidi altında ve biz, birçok çevre konusunda olduğu gibi bu konuda da maalesef sadece seyrediyoruz.
Çevremizdeki baz istasyonları güçlü radyasyonlar yayıyor ve bundan da hepimiz bir şekilde etkileniyoruz. Radyasyonun vücudumuza girerek verdiği etkiye “Sar Değeri” deniliyor. Şimdi birçoğumuz bunları zaten biliyoruz diyebilir. Ama ya bilmediklerimiz, ya bizlerden gizlenen nice zararları varsa, o zaman ne olacak?
Yurtdışından ithal edilen cep telefonları, tabletler ve laptopların “Sar” değeri, yani insan vücuduna verdiği zarar derecesi ile ilgili kontrol yapılıp raporlaştırıldı mı?
Dünyanın etrafına yerleştirilecek uydularla gün gelecek radyasyonsuz hiçbir gizli yer kalmayacak ve “Nesnelerin internetiyle” saldırılar çok daha tehlikeli aşamalara ulaşabilecek. Uzaktan uçak düşürme, tıbbi cihazları uzaktan istediği gibi bozarak cinayetler yapabilme, elektromanyetik dalgalarla doğa olaylarını tehlikeli hale getirebileceğini iddia edenler var. Eğer bunun gerçeklik payı varsa, elektromanyetik terör tehdidi altında dünyanın birçok yeri, hatta Türkiye bile bu tehditle karşı karşıya kalabilir...
Elektromanyetik siber saldırılar ünlü kişilere, politikacılara beyni etkileyen frekansla (2400 Mhz-2,4 Ghz) zihinlerine zarar verebilecekleri iddia ediliyor. Mikro fırınlarda suyu titreştiren frekans olan 2400 Mhz kullanılmaktadır. Şimdi, insan (beynindeki suyu titreştirerek) davranışlarına zarar verdiği bilinirken, cep telefonlarında, Wi-fi de neden bu frekans kullanılıyor?
Peki, çocuklarımızı ve kendimizi bu tehlikelerden korumak için ne yapmalıyız?
Tabii sağlıklı bir gelecek için biz büyüklere büyük görevler düşüyor. Bizler cep telefonlarını sadece haberleşme aracı olarak kullanalım, ipli kulaklıklarla konuşmayı alışkanlık haline getirelim. “Sar değeri” düşük telefonları tercih edelim. Çocukların uyuduğu odada ve bilgisayar yakınlarında kaktüslü bitkiler veya tuz taşı bulunduralım. Uyuyacağımız zaman cep telefonlarını (Wi-fi de) açık bırakmayalım. Peki, akıllı tahta projeksiyon cihazlarıyla ders işlerken, çocukların radyasyona maruz kalmasına sizce ne demeliyiz?
Geleceğimiz elektromanyetik tehditler altında ve birçoğumuz çevre konusunda olduğu gibi bu konuda da birbirimize bakıyoruz; belki gittikçe büyüyen bu soruna çözüm bulacak iradeyi kendimizde göremediğimizden, belki de idarecilerimizin bizleri koruyacağını düşündüğümüzden ya da bilim adamlarının bizi bir mucizeyle kurtarabileceği düşüncesinden. Her şeyi görüyor, biliyor, ama elimizden bir şey gelmez düşüncesiyle, umutlarını karartmış, çaresizce sonunu bekleyen kanserli hastalar gibi seyrediyoruz…
Yazık, çok yazık!
Cengiz Çetik