Cengiz ÇETİK- Şair, Yazar, Öğretmen
Köşe Yazarı
Cengiz ÇETİK- Şair, Yazar, Öğretmen
 

Elveda bir defterimin son sayfası, sana elveda…

Bak, koparıyorum bugün senin son sayfanı. İşte kopardım bile. Ne de kolaymış koparmak. Koparırken çıkardığın ses içimi “cız” etti. Bir an ürperdim. Ama yine de kopardım gitti işte. İçimden bir parça da koptu sanki… Hani günlerce örgü örenlerin ördüğü gibi, içime ördüğüm bağlar var ya. İşte o bağların bazılarını kopardım bugün…  Sırtımda olmayan, içimde olan yükleri azalttım bugün; acı çekme pahasına da olsa. Hafifledim bir an, içimdeki düşüncelerin yükü gidince. Rahatladım birden, sanki bir boşlukta uçar gibi. Bir tüyün rüzgârda uçması kadar, özgürlüğü hissettim içimde. Niye, aylarca kendime işkence çektirdim. Bu kadar kolaydı da ben neden kendime eziyet ettim zihnimde. Söyle düşünceli, düşüncesiz beynim; iyiyi kötüyü tartan beynim. Bunu neden tartamadın. Uyuttun, narkozda uyutur gibi. Sevgi defterime; süslü sözcükleri yazdırıp, kandırdın beni. Hani bazen peşinde koşarsın, gözünde büyüttüğün şeylerin; günler, aylar, yıllarca; sonra ardına dönüp baktığında; bir arpa boyu yol gitmişsin. O zaman neden kendini hırpalıyor, yıpratıyorsun diye, niye kendine sormuyorsun. Hemen aklınıza gelmesin; “bir çubuğa bir hayvanın(adını ben söylemeyeyim, siz yerine ne yazarsanız yazın) çok sevdiği bir yiyeceği bağlarsın, hayvancağız çubuğun ucundakini yakalamak için koştukça koşar. Ama nafile yakalayamaz. Çünkü ona paralel çubukta hareket etmektedir. Sonunda pes eder hayvancağız. Bu seferde adam getirir, o yiyeceği önüne atar. Hayvan, bir yiyeceğe, bir adama bakar; hangisini yesem acaba der gibi.” Gerçek hayatta da her şey oyun içinde oyunlarla, med-cezir gibi gidiş gelişlerle yaşanır gider. Taa ki biri bu oyundan sıkılıncaya, bıkıncaya kadar… Ve o an, ip birden kopar. İçindeki bağlardan biri sökülür. Çünkü karşılıklı güven yoktur. Karşılıklı saygı yoktur. Art niyetli davranışlar vardır. Ve gün gün erir gider farkında olmadan… Duygular körelir, sevgiler doğduğu gibi ölür. Sanmayın sevgiler ölümsüzdür. Bir sevgi doğar, büyür, gelişir ve yaşar; yaşattığın sürece. Sevgiyi beslemezsen, doğduğu gibi ölür. Bazen yavaş yavaş, bazen de intihar gibi, keskin bir bıçak darbesi gibi, kangrene dönmüş bir yer gibi; kesip atıverirsin. Tabii keserken, yüreğinden de o parçanın acıları yüzüne vurur. İçinde büyüttüğün aşk acısı, seni derinden yıkar bir süre… Sonra her şeyi zaman içine bırakırsın. Bazen yeni bir sevgi doğar. Ve yeniden başlarsın o dönencenin içinde dönmeye. Geçmişten ders almadan, dalıp gidersin yeni hayalinin peşine… Taa ki aynı sayfaya gelip uyanınca, aklın başına gelir. Ama iş işten geçmiş, yine içinde bir derin yara kalmıştır. Ve artık yeryüzünde gerçek aşkların olmadığına inanırsın. Sevgi vardır içinde, ama o ölümsüz aşk yoktur. Sadece olduğuna inanan beyinler vardır. Onlarda olmadığını anladığı an; içte bir deprem yaşar. Bazen artçı şoklarla kendine gelir, bazen de öldürücü şekilde yıkıp gider yaşayanı…  Bugün artık uyanma zamanı. Sabah oldu. Gecenin o ışıklı, aldatıcı, kandırıcı sahte anı yok. Güneş doğmuş ve gerçekler bütün çıplaklığıyla karşında, gizli ve saklı hiçbir şey kalmamış. Yeni bir defterle, yeni bir sayfaya ve yeni bir güne “merhaba” deme zamanıdır yaşanan. Bugün, ayların verdiği yorgunluğun bedeli olacak belki de… Belki de kapalı bir gözün açılması. Adı ne olursa olsun yaşananın; bir kararın yaşama uygulanmasıdır hissedilen. Duygusallığın verdiği yıkımlara bir son deme zamanıdır, şu an yaşanan… Bazen, öyle bir an gelir ki içimizden şu sözcükler sıralanır, dizilir satır aralarına; akıp gelen bir su gibi; Elveda; son sayfamın, son tümcesi ve son noktası…  Elveda! Cengiz ÇETİK Aşktan ve Hayattan Damlalar- Resimli deneme- ekitap'taki bir yazımı paylaşıyorum, seslendirme videosuyla birlikte... https://www.youtube.com/watch?v=ADDONr0Ka4E
Ekleme Tarihi: 24 Ağustos 2021 - Salı

Elveda bir defterimin son sayfası, sana elveda…

Bak, koparıyorum bugün senin son sayfanı. İşte kopardım bile. Ne de kolaymış koparmak. Koparırken çıkardığın ses içimi “cız” etti. Bir an ürperdim. Ama yine de kopardım gitti işte. İçimden bir parça da koptu sanki…

Hani günlerce örgü örenlerin ördüğü gibi, içime ördüğüm bağlar var ya. İşte o bağların bazılarını kopardım bugün…

 Sırtımda olmayan, içimde olan yükleri azalttım bugün; acı çekme pahasına da olsa. Hafifledim bir an, içimdeki düşüncelerin yükü gidince. Rahatladım birden, sanki bir boşlukta uçar gibi. Bir tüyün rüzgârda uçması kadar, özgürlüğü hissettim içimde. Niye, aylarca kendime işkence çektirdim. Bu kadar kolaydı da ben neden kendime eziyet ettim zihnimde. Söyle düşünceli, düşüncesiz beynim; iyiyi kötüyü tartan beynim. Bunu neden tartamadın. Uyuttun, narkozda uyutur gibi. Sevgi defterime; süslü sözcükleri yazdırıp, kandırdın beni. Hani bazen peşinde koşarsın, gözünde büyüttüğün şeylerin; günler, aylar, yıllarca; sonra ardına dönüp baktığında; bir arpa boyu yol gitmişsin. O zaman neden kendini hırpalıyor, yıpratıyorsun diye, niye kendine sormuyorsun. Hemen aklınıza gelmesin; “bir çubuğa bir hayvanın(adını ben söylemeyeyim, siz yerine ne yazarsanız yazın) çok sevdiği bir yiyeceği bağlarsın, hayvancağız çubuğun ucundakini yakalamak için koştukça koşar. Ama nafile yakalayamaz. Çünkü ona paralel çubukta hareket etmektedir. Sonunda pes eder hayvancağız. Bu seferde adam getirir, o yiyeceği önüne atar. Hayvan, bir yiyeceğe, bir adama bakar; hangisini yesem acaba der gibi.” Gerçek hayatta da her şey oyun içinde oyunlarla, med-cezir gibi gidiş gelişlerle yaşanır gider. Taa ki biri bu oyundan sıkılıncaya, bıkıncaya kadar…

Ve o an, ip birden kopar. İçindeki bağlardan biri sökülür. Çünkü karşılıklı güven yoktur. Karşılıklı saygı yoktur. Art niyetli davranışlar vardır. Ve gün gün erir gider farkında olmadan…

Duygular körelir, sevgiler doğduğu gibi ölür. Sanmayın sevgiler ölümsüzdür. Bir sevgi doğar, büyür, gelişir ve yaşar; yaşattığın sürece. Sevgiyi beslemezsen, doğduğu gibi ölür. Bazen yavaş yavaş, bazen de intihar gibi, keskin bir bıçak darbesi gibi, kangrene dönmüş bir yer gibi; kesip atıverirsin. Tabii keserken, yüreğinden de o parçanın acıları yüzüne vurur. İçinde büyüttüğün aşk acısı, seni derinden yıkar bir süre…

Sonra her şeyi zaman içine bırakırsın. Bazen yeni bir sevgi doğar. Ve yeniden başlarsın o dönencenin içinde dönmeye. Geçmişten ders almadan, dalıp gidersin yeni hayalinin peşine…

Taa ki aynı sayfaya gelip uyanınca, aklın başına gelir. Ama iş işten geçmiş, yine içinde bir derin yara kalmıştır. Ve artık yeryüzünde gerçek aşkların olmadığına inanırsın. Sevgi vardır içinde, ama o ölümsüz aşk yoktur. Sadece olduğuna inanan beyinler vardır. Onlarda olmadığını anladığı an; içte bir deprem yaşar. Bazen artçı şoklarla kendine gelir, bazen de öldürücü şekilde yıkıp gider yaşayanı…

 Bugün artık uyanma zamanı. Sabah oldu. Gecenin o ışıklı, aldatıcı, kandırıcı sahte anı yok. Güneş doğmuş ve gerçekler bütün çıplaklığıyla karşında, gizli ve saklı hiçbir şey kalmamış. Yeni bir defterle, yeni bir sayfaya ve yeni bir güne “merhaba” deme zamanıdır yaşanan. Bugün, ayların verdiği yorgunluğun bedeli olacak belki de… Belki de kapalı bir gözün açılması. Adı ne olursa olsun yaşananın; bir kararın yaşama uygulanmasıdır hissedilen. Duygusallığın verdiği yıkımlara bir son deme zamanıdır, şu an yaşanan…

Bazen, öyle bir an gelir ki içimizden şu sözcükler sıralanır, dizilir satır aralarına; akıp gelen bir su gibi; Elveda; son sayfamın, son tümcesi ve son noktası…

 Elveda!

Cengiz ÇETİK

Aşktan ve Hayattan Damlalar- Resimli deneme- ekitap'taki bir yazımı paylaşıyorum, seslendirme videosuyla birlikte...

https://www.youtube.com/watch?v=ADDONr0Ka4E

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.