Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Köşe Yazarı
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
 

BARIŞ, HERKESİN YAŞAM HAKKINA SAYGI DUYMAKLA MI BAŞLIYOR NE?

Bir arkadaşım anlatmıştı; tanıdığı, Ilgaz Dağı eteğinde bir köyde yaşayan avcının, ayının eline düşüp te, öleceğini düşündüğü bir anda ayının onu bağışlayıp çekip gitmesi sonucu silahını atıp, avcılığı bırakıp nasıl yaban hayat savunucusu olduğunu... Ayı (The Bear) adlı filmi izlediğimde gördüm ki benzer bir olayı, filme konu olan kitabın yazarı da yaşamış. Filmin ana fikrini oluşturan yaşanmış olay şöyle: Ünlü bir ayı avcısı olan Kanadalı yazar, çıktığı avda bir ayıyla karşılaşır. Tüfeğini kaldırıp, nişan alıp tetiğe  basarken ayağının altındaki taş kayar, düşmemek için sendelerken elindeki silahı yardan aşağı, alamayacağı bir yere düşürür. Tetiği çekerken sendelediği için ayıyı can alıcı yerden vuramaz, ön ayağını üst kısmını sıyırıp geçen mermi ayıyı kızdırmıştır. Ayının saldırısına silahsız yakalanan avcı, kaçamaz. Ayı ile karşı karşıya geldiğinde korkudan tir tir titrer. Ayının öfkeli bağırışı ve bakışları altında ezilen  avcı, küçüldükçe küçülür. Bir şeyi düşünemez hale gelen avcını beynindeki katletmeyi şehvete dönüştüren tüm vahşi düşünceler sıfırlamış durumdadır artık... Ayı ona bakar, o da ayıya "lütfen beni öldürme" dercesine... Ayı, bir şeyler anlatmaya çalışan bakışlarıyla avcıyı öldürmekten beter bir duruma düşürmüştür. Sonra da sırtını dönüp ormanın içinde kaybolur. Avcı, kendine geldiğinde ilk yaptığı iş silahı ve avcılığı bırakmak olmuş. Beynindeki, boşalan öldürme içgüdüsü, yerini yaban hayatı korumaya adanmış bir mücadeleye bırakır, bu alanda ünlü bir aktivist olur. Yazdığı ve filme dönüştürülen romanıyla da yaban hayatı korumanın aslında insanlığı korumak olduğu konusunda farkındalık yaratan bir çalışmaya imza atar. İnsanlar ayıların yaşam alanlarını işgal edip yerleştikçe, ayıların tepkisini çektiler. Bu haklı tepkiyi tehdit olarak algılayan yeni yerleşimciler, gördükleri yerlerde ayıları silahla öldürmeye başladılar. Ayılar da fırsat buldukça, işgalcileri öldürdüler. Kana kan intikam bu böylece devam etti. Kana doymayanların vahşetini, ayıların konuşarak çözme şansları yoktu ama bunu anlatacak insanlara ihtiyacı vardı. Nasıl mı? Her iki hikayede olduğu gibi; kendisini öldürmek isteyenleri öldürmeyerek, "burası benim yaşam alanım, barış içinde, birlikte yaşayacaksak, benim yaşam hakkıma saygı duymayı öğreneceksiniz" mesajını benzer tecrübeyi insanlığın bilincine taşıyacak çalışmalar yaparak… Ayılar böyle düşünmüş müdür bilmek mümkün değil ama bilebildiğimiz bu iki olayın olumlu sonuç vermesi, insanda, ayı aklının işlediği izlenimi veriyor. Mesut Karakoyunlu
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2021 - Cumartesi

BARIŞ, HERKESİN YAŞAM HAKKINA SAYGI DUYMAKLA MI BAŞLIYOR NE?

Bir arkadaşım anlatmıştı; tanıdığı, Ilgaz Dağı eteğinde bir köyde yaşayan avcının, ayının eline düşüp te, öleceğini düşündüğü bir anda ayının onu bağışlayıp çekip gitmesi sonucu silahını atıp, avcılığı bırakıp nasıl yaban hayat savunucusu olduğunu...

Ayı (The Bear) adlı filmi izlediğimde gördüm ki benzer bir olayı, filme konu olan kitabın yazarı da yaşamış.

Filmin ana fikrini oluşturan yaşanmış olay şöyle:

Ünlü bir ayı avcısı olan Kanadalı yazar, çıktığı avda bir ayıyla karşılaşır. Tüfeğini kaldırıp, nişan alıp tetiğe  basarken ayağının altındaki taş kayar, düşmemek için sendelerken elindeki silahı yardan aşağı, alamayacağı bir yere düşürür. Tetiği çekerken sendelediği için ayıyı can alıcı yerden vuramaz, ön ayağını üst kısmını sıyırıp geçen mermi ayıyı kızdırmıştır. Ayının saldırısına silahsız yakalanan avcı, kaçamaz. Ayı ile karşı karşıya geldiğinde korkudan tir tir titrer. Ayının öfkeli bağırışı ve bakışları altında ezilen  avcı, küçüldükçe küçülür. Bir şeyi düşünemez hale gelen avcını beynindeki katletmeyi şehvete dönüştüren tüm vahşi düşünceler sıfırlamış durumdadır artık... Ayı ona bakar, o da ayıya "lütfen beni öldürme" dercesine...

Ayı, bir şeyler anlatmaya çalışan bakışlarıyla avcıyı öldürmekten beter bir duruma düşürmüştür.

Sonra da sırtını dönüp ormanın içinde kaybolur.

Avcı, kendine geldiğinde ilk yaptığı iş silahı ve avcılığı bırakmak olmuş. Beynindeki, boşalan öldürme içgüdüsü, yerini yaban hayatı korumaya adanmış bir mücadeleye bırakır, bu alanda ünlü bir aktivist olur.

Yazdığı ve filme dönüştürülen romanıyla da yaban hayatı korumanın aslında insanlığı korumak olduğu konusunda farkındalık yaratan bir çalışmaya imza atar.

İnsanlar ayıların yaşam alanlarını işgal edip yerleştikçe, ayıların tepkisini çektiler. Bu haklı tepkiyi tehdit olarak algılayan yeni yerleşimciler, gördükleri yerlerde ayıları silahla öldürmeye başladılar. Ayılar da fırsat buldukça, işgalcileri öldürdüler. Kana kan intikam bu böylece devam etti. Kana doymayanların vahşetini, ayıların konuşarak çözme şansları yoktu ama bunu anlatacak insanlara ihtiyacı vardı.

Nasıl mı?

Her iki hikayede olduğu gibi; kendisini öldürmek isteyenleri öldürmeyerek, "burası benim yaşam alanım, barış içinde, birlikte yaşayacaksak, benim yaşam hakkıma saygı duymayı öğreneceksiniz" mesajını benzer tecrübeyi insanlığın bilincine taşıyacak çalışmalar yaparak…

Ayılar böyle düşünmüş müdür bilmek mümkün değil ama bilebildiğimiz bu iki olayın olumlu sonuç vermesi, insanda, ayı aklının işlediği izlenimi veriyor.

Mesut Karakoyunlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.