Kazakistan'da şu günlerde yaşanan halk isyanın kökeninde, tek adam yönetimlerinin doğası gereği saraylarda şaşaalı yaşamının halkın nasıl yoksullaştırdığını fark edemeyecek kadar halktan uzak olmaları mı yatmakta ..bunu anlatan bir yönetim tecrübesini paylaşmak istiyorum.
José Alberto Mujica Cordano, Uruguaylı bir siyasetçi ve çiftçidir.
Eski bir solcu gerilla olan Mujica, 1970'lerde ve 1980'lerde askeri diktatörlük sırasında 12 yıl hapis yattı.
Sol partilerin Geniş Cephe koalisyonunun bir üyesi olan Mujica, 2005'ten 2008'e kadar Hayvancılık, Tarım ve Balıkçılık Bakanı ve daha sonra Senatör olarak görev yaptı.
Birleşik Cephe'nin adayı olarak 2009'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı ve 1 Mart 2010'da Başkan olarak göreve başladı. 2015.yılına kadar süren başkanlığı sırasında
Aylık 12 bin dolar maaşının %90'ını hayır kurumlarına bağışlayan Mujica, dünyanın en fakir devlet başkanı olarak anılmaktadır.
Mujica'yı daha iyi tanımak için 2015 yılında Türkiye'ye geldiğinde gazeteci Çınar Oskay'la yapyığı söyleşinden birkaç alıntı sunmak istiyorum.
"Neden inatla başkanlık sarayında oturmayı reddettiniz sorusuna, "Düşündüğün gibi yaşarsan, yaşadığın gibi düşünürsün. Bir devlet başkanının halkının nasıl yaşadığını görmesi gerekir," diye yanıt verir.
Mütevazı yaşantısı üzerine sorulan bir soruya ise şöyle yanıt veriyor:
"Zengin olmak isteyen insan eninde sonunda ruhunu şeytana satar. Bu çağımızın bir hastalığı…"
Sanki şeytandan uzak durdum de gibi...
Bu yanıtları okuyunca bazılarımızın ağız alışkanlığı olarak "darısı başımıza" dediğinizi duyar gibiyim.
Ancak bu dilek, sözün kökenine inildiğinde talebi şansa indirgiyor
Bizim yurttaş olarak istemimiz şansa bırakılmayacak kadar hayati değerde.
Çünkü kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.
José Alberto Mujica Cordano da birleşik demokrasi cephesinin adayı olarak başkanlık seçimini kazanmış, Uruguay'ın 40. Cumhurbaşkanı olmuştur.
Saçılan darıdan bize de düşer denilmemiştir.
Mesut Karakoyunlu