Halkın sağlığını tehdit eden ürünlerin, en başta GDO'lu olanların Türkiye'ye sokulması ve satılmasına HAYIR demeliyiz. Sağlığımızı ve geleceğimizi karattırmamak için, gözünü para hırsı çevirmiş kişilere meydanı bırakmamak için, sağlıklı bir gelecek için, GDO'lu ürünlerin ithalatına ve kullanılmasına tepki göstermeliyiz, göstermezsek, seyirci kalarak suça biz de ortak oluruz.
Türkiye mısır üreten bir ülke, buna rağmen ithal edilmesini, hem de sağlığımızı tehdit eden ürünlerin ülkemize getirilmesini sadece seyrediyoruz. Bizim ülkemizden, başka bir ülkeye ihraç edilen ürünler arasında GDO'lu olsa, hangi ülke satın alır? “Hiçbir ülke” seslerini duyar gibiyim. Peki, biz niye alıyoruz, yabancı ülkelerin bize dayattığı GDO'lu ürünleri biz de almayalım.
Peki, nedir bu sağlığımızı tehdit eden GDO'lu madde ve insan sağlığını nasıl etki ediyor?
Son yıllarda ülkemizde ithalatına izin verilen genetiği değiştirilmiş ürünlerin neredeyse tamamı mısır ve soyadır. Mısır ve soya yetiştirilirken GLİFOSAT adlı tarım zehri kullanılıyor. Mısır ve soya olarak ithal edilen ürünler aynı zamanda hayvan yemi olarak da kullanılanlar var. GDO'lu yemlerle beslenen tavuklarda, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda KANSEROJEN kalıntıları etlerinde ve sütlerinde birikerek, bunları tüketen insanlara geçebiliyor. Sonuçta bu tür zehrin bulunduğu ürünleri tüketenlerin vücut sıvılarında, idrarında bu maddenin kalıntılarına rastlanabilir. Böylelikle vücut KANSER vakalarına açık hale gelerek zamanla hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Tabii bu yolla, şehir hastanelerine yeni hastalar da artarak gidiyor. İthalatçı kazanıyor, hastane kazanıyor, halk ise sağlığını kaybediyor.
Şirketlerin kar hırsı için, halkın sağlığı tehdit edilmemelidir.
Dünyada GDO'lu ürünlerin ekimi için Biyoteknoloji şirketleri; küçük çiftçileri zengin edecek, maliyet düşecek, yüksek verim alınacak sözleriyle kandırarak, GDO'lu tohumları birer birer ülkelere gönderdiler. Bu ülkelerin %88 üzerinde Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde (ABD, Arjantin, Paraguay, Brezilya gibi ülkelerde) ekimi yapılmaktadır. AB ülkelerinde GDO lu ürünler yavaş yavaş üretimi yasaklanmaktadır.
Türkiye'de GDO'lu ürün yetiştirmek yasak ise yurtdışından getirmek de YASAK olmalıdır.
Ulusal tarım politikamızı yeniden gözden geçirmezsek gelecekte yabancıların GDO'lu ürünlerinin açık açık pazarlandığı ve halkın sağlığı tehdit edilen ülke olmaktan kurtulamayız.
1950'li yıllarda ABD ile yapılan anlaşmalarla Türkiye dışa bağımlı hale getirilerek soya yetiştirilmesi engellendi. Ülkemiz tarım ülkesiyken, üretmeyen, ithal eden ve ithal ettikçe de daha çok dışa bağımlı olan ülke olduk. Türkiye tarımda dışa bağımlılıktan kurtulmadıkça, ülke olarak hep ekonomik sıkıntılar çekmeye mahkûm oluruz. ŞİMDİ ARTIK SINIRLAMA KALDIRILIYOR. TÜMÜYLE İNSANLARIMIZIN SAĞLIĞI KORUMASIZ.
Marketlerde satılan gıda ürünlerinin etiketi üzerinde, özellikle “GDO Bulunmadığı”na dair ifade olmalıdır. Halk sağlığı açısından bu şarttır ve acilen yapılması gerekir. Aksi halde, bu tür ürünleri bilmeden alıp hastalananlardan KİM sorumlu olacak; habersiz alan mı, uyarmadan satan mı, yoksa bu tedbiri almayan yetkililer mi? KİM?
Cengiz ÇETİK