Geçmişte Atatürk heykellerine saldırı düzenleyenler, dinci ideolojinin kullanışlı müritleri idi. Bu işi din adına yaptıklarına inanırlardı. Kabul etmesek de bu böyleydi ve cehaletle açıklanabilirdi.
Ama bugün demokratlara, vicdanlı insanlara ve Atatürk heykellerine, saldıranlar, inek hırsızları, Osmanlıcılığı ve bekacılığı kazanç haline getirenler, uyuşturucu kullanıcıları, serseri ve lümpen tiplerden oluşuyor. Yani bu tipler, eylemlerini para için yapıyorlar, dayandıkları ne inanç ne de ideoloji... Düşünceleri, iktidarın söylemlerinden görev çıkararak gerçekleştirdikleri saldırının cezasız kalacağını bilmeleri, böylece parti içinde kazanacakları itibar ve de bu itibarla iktidarın nimetlerinden yararlanma fırsatını değerlendirmektir....
Aslında bu tiplerden bir b+K olmaz ama kaos yaratmak için kullanışlı tipler. Bu anlamda tehlikeli..
Bana göre yapılması gereken toplumun vicdanına seslenerek AKP'nin, kişiliksiz, değerleri olmayan, serseri tiplerle işbirliği yaptığını afişe etmek, denize düşenin yılana sarıldığı gibi serseri, lümpen tiplere ihtiyaç duyduğunu göstermek olmalı...
Bunlar üzerinden düşmanlıklar üreterek ülkenin ana gündemi olan işsizlik, yoksulluk, geçinememe gibi konuları unutturmak istediklerini ısrarla anlatmak olmalıdır.
Bazı görsellerde ve yorumlarda gördüğüm gibi bunlara din ve dincilik üzerinden tepki vermek tam da AKP'nin istediği olur ki buna izin vermemek gerekir diye düşünüyorum.
Çünkü, türban meselesini kaşıyarak ürettikleri mağduriyetle, din ve din karşıtları olarak büyük bir cephe oluşturdular.
Bu cepheden aldıkları güçle Cumhuriyetin taşıyıcı kolonlarını yıkarak, ülkemizde yaşayan halkların kaderini tek adamın iki dudağının arasından çıkan kararlara mahkûm ettiler.
Şu an elimizde kalan Cumhuriyetin ruhunu temsil eden ve yanmaya devam eden bir meşale var...
Samsun'da olay üzerine alevlenen bu meşale AKP'yi ürkütse de
Kurulan tüm tuzaklar, yapılan tüm saldırılar bu ruhu yok etmeye, bu meşaleyi söndürmeye dönük, bunu unutmamamız gerekir.
Elimizde kalan tek dayanağımız Cumhuriyetin ruhu ve yanmaya devam eden meşalesidir.
Bu ruhu korumak ve saçtığı ışığı yaymak için tuzak olacak bir din tartışması içine toplumu sokmamak gerekir diye düşünüyorum.
Çünkü asıl mücadele, ahlaken bozulmuş bir idari çürümeyi devam ettirmeye çalışan siyasi irade ile.. toplumu; paylaşımda, katılımda ve tanınmada adaleti sağlayacak akli ve vicdani bir irade arasında geçen mücadeledir.
Dini tartışmaların içine düşerek bu meşru mecradan sapmamak gerekir inancını taşıyorum.
Mesut Karakoyunlu