19 Mayıs; bir ulusun uyanışına ve yeniden ayağa kalkışına giden adımda, 38 yaşında genç bir komutanın ulusa kendini adadığı gündür. Kurtuluşa gidilen o yolda; zincirleme olaylar, TBMM açılışı ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar devam etmiştir. Bu cumhuriyeti koruma görevini, Atatürk, “Gençliğe Hitabe” ile Türk gençliğine vermiştir.
9. Ordu Müfettişi olarak Atatürk, Bandırma Vapuruyla 16 Mayısta İstanbul’dan yola 18 kişiyle birlikte başlayan bu yolculuğu, Samsun’a ayak basmasıyla Kurtuluş Savaşı’nı fiilen başlamasının ilk meşalesini ateşlemiş oldu. Kurtuluşa giden yolun mihenk taşları üzerinde, O’nun ifadesiyle, “Bir milletin uyanmasının” meşalesi o gün yakıldı. O ateş ki, bu ulusun bağımsızlığına, ulusal egemenliğine giden yolun başlangıcı oldu.
19 Mayısta, Atatürk’ün önderliğinde başlayan Kuvâ-yı Milliye ruhu; bir milletin küllerinden çıkıp, yeniden ayakta kalmasını sağlamıştır… Tabii ki o zamanda iç ve dış düşmanlar vardı. Bugün de, yarın da olacaktır. Ama asla pes etmedi, bu ulusun evlatları; ne Çanakkale’de, ne de yurdun dört bir tarafı işgal edildiğindi... İdam fetvası verildiğinde bile Atatürk de pes etmemişti. Çaresiz düşüncelere düştüğünde; ASLA YILMA, PES ETME… Atatürk gibi düşün…
21 Haziranda Amasya Genelgesi’yle; “Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Kararıyla da; tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk temelinin atıldığını gösteren tarihi bir belgedir.
Atatürk, 9 Temmuzda askerlik görevinden ayrılıp sivil unvanıyla Erzurum ve Sivas Kongreleriyle devam etmiş ve halkla kenetlenerek başlayan Kurtuluş Savaşı, 9 Eylül 1920 de düşman denize dökülerek sona ermiş ve bir ulus, küllerinden yeni devlet olarak doğmuştur.
Atatürk Nutuk’ta, “1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Umumî durum ve manzara: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde...” diye başlar ve şunları söyler: “Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da millî hâkimiyete dayanan kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak... İşte İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da, Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur... Türk’ün haysiyeti ve gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir. Öyleyse YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”
İlk kez 24 Mayıs 1935 yılında, “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlandı. 1938 yılında Atatürk’ün onayıyla da artık her yıl, gençlere armağan edilen19 Mayıs, bayram olarak kutlanmaya başlamıştır.
Bu cumhuriyeti daha ileriye, daha çağdaş medeniyetlere taşımak için, cumhuriyetin emanetçisi Türk gençliği, üzerine düşen görevi daima yerine getirecektir. Yerine getirirken de; ASLA YILMACAK, PES ETMEYECEK…
Atatürk, Gençliğe Hitabesinde dediği gibi; “Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.”
Cengiz ÇETİK