“Kim, kimin elinde?
Kim, kimin cebinde?
Kim, nasıl zengin olmuş?”
Nereden Buldun? diye eskiden üç kuruşun hesabı sorulur, bilirdik ya da bildiğimizi sanırdık. En azından, şuradan, buradan yarım yamalak bilgiler yürütürdük. Yürütürdük de, bazılarının yürütmesi gibi değildi, bizim yürütmemiz. Biz kokuşmuşluktan, tozdan, buluttan değil; tuzun kokmasından çekinir korkardık. Bazı şeylerin kokusu bir şekilde giderilir, toz, bulut gibi olanlar bir şekilde dağılır, açılırdı. Ama tuz bir kere koktu mu, onu bir dünya gelse, kokusunu gideremezdi. Bir bozuldu mu insan denilen canlının; ahlakı, karakteri, huyu, suyu bir daha düzen tutmaz, dikiş olmaz. Bir evin, bir ülkenin, bir dünyanın gidişi de dürüstlük, doğruluk, ahlak ve temiz sevgiden geçmeli. Biri gitti mi bunlardan, zincirleme, çorap söküğü gibi hepsi bozulur, gider...
İnsan olan insan; insanca değerleriyle insandır. Yüzü insan olan her beden, insan olmayabilir. Yüzünde insan maskesi olup, vampir olan yaratıklar da vardır, ne yazık ki dünyada. Bukalemun tipli olanlar da yeryüzünden hiç eksik olmuyor maalesef…
Timsah gözyaşlı olanlar da yok mu?
Bu kadar insan bedeninde farklı hayvan ruhlarıyla yaşayanlar, bu dünyanın sonunu hızlandırmıyor mu sizce?
Doğayı yok edenler de onlar değil mi?
Silah tüccarları insanlığın yok edilişinde onlarda payını almıyor mu?
Çevreye zarar veren fabrikalar, para hırsıyla doğayı yok edenler, insanların sağlığıyla oynayan ilaç şirketleri, gıdaların genetiğiyle oynayanlar, hepsi hepsi bu zincirin halkalarından değil mi?
Bu zincirin halkalarından bir diğeri de asalak yaşayanlardır. Kimse onlara dur diyemiyor, pastadan paylarını alan bir zincirin halkaları olarak birbirlerini kolluyor, kirlenmişlilikleri boyayarak gizlemeye çalışıyorlar. Onlar ki, kirli paralarıyla, kara paralarıyla insanların, insanlığının içini oymak için birbiriyle yarışan, şeytan tanımından daha şeytanlaşmış olanlardır. Kimse onlara sormuyor, "Bu değirmenin suyu, kaynağı ne, nereden buldun bu paraları?”
Piyangodan mı kazandın? Diyen yok.
Miras mı kaldı? Diye araştıran yok.
Birinin adına taşeronluk mu yapıyorsun? Diye soran yok.
Peki, bazıları, dün üç kuruş maaş alırken, bugün dev bir şirketin sahibi nasıl olup devleşiyor?
Arkasında kim var?
Paranın kaynağı neresi? Diyen yok.
Almış başını gidiyor her şeyi…
Ya işte, bu dünyanın çivisi çıkmış da kimsenin haberi yok…
Kimse ahlaktan, edepten, etiklikten, gururdan, onurdan söz etmeden; inanca sığınıp, pembe sözlerle avutuyorlar. Ahlaka dayanmayan inanç var mıdır dünyada?
Öyleyse her türlü ahlaksızlığa hayır demek, her şeyden önce insan olmanın koşulu olmalıdır bence...
O halde, negatifliklerle dolu bu dünyada doğru bir şey yapın bir olsun ve dökün eteklerinizdeki gerçekleri...
Nereden buldunuz, bir anda o kadar parayı?
Nereden?
Cengiz Çetik