1. Giriş
- Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı ve Atatürk Sevdalısı yurtsever sağduyulu güzel insanlar herkese merhaba. Bugün çok mutluyuz. Çünkü Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 98’inci yıldönümünü geçmişte olduğu gibi büyük bir coşkuyla kutlamak istiyoruz. Çünkü şarkı ve marşlara geçtiği gibi “ EN BÜYÜK BAYRAM BU BAYRAM, HERKESE KUTLU OLSUN “ gibi haykırmak istiyoruz. Yüce önder Atatürk için en önemli ilke “ Cumhuriyetçilik “ olup, bu ilke olmadan diğer ilkeleri uygulamak asla olanaklı değildir. Ancak ne yazık ki coşkulu bir şekilde kutlayamıyoruz. Çünkü Atatürkçü düşünce sistemi ve Cumhuriyet devrimlerine düşman bir iktidar ve yandaşlarının bu kutlamalara çeşitli gerekçeler öne sürerek engellemeleri bizleri kahretmektedir. Bu üzücü durumun en tirajı komik tarafı ise 1945 yılından bugüne kadar iktidarda olan sağ görüşlü iktidar sahiplerinin Atatürk’ün demokrasiye olan ve milli egemenlik ilkesini içeren Cumhuriyet devrimleri sayesinde o koltuklarda oturduklarının bilincinde bile olmadıklarıdır. Atatürk bu devrimleri yapmasa ve Cumhuriyeti ilan ederek milli egemenliği yani demokrasiyi getirmeseydi bugün dış güçlere hizmet eden zavallı köleler olacaklardı. Gerçi bu Cumhuriyet devrimlerine düşmanca tavır alanlar ve emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet ederek ülkesine hainlik edenler, demokrasiyi bir araç olarak gördüklerini ve bu ideallerini gerçekleştirmek için kanlı mı, yoksa kansız mı olacağını bile hiç çekinmeden söylüyorlardı.
b. Gerçi siyasi iktidar Korona virüs salgını nedeniyle bu kutlamalara engel olmaya çalışsa bile, kendi yaptıkları siyasi etkinliklerine ve kutlamalarına asla engel olmamaktadırlar. Hatta bugün ülkemizde yaşadığımız siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları 20-30 yıl önce düşünemezdik bile . Cumhuriyetimizin bekasına, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkelerine uygun olmayan bu üzücü gelişmeler önümüzdeki günlerde milli birlik ve beraberliğimizi tehdit edecek şekilde gelişebilir, halkımız bünyesinde sosyal patlamalara, ayrışma ve bölünmelere neden olabilir ve çok sıkıntılı olaylar yaşayabiliriz. Bu nedenle bizler çok uyanık ve hazırlıklı olmalı ve Cumhuriyetimizin bizlere verdiği kazanımların bilinci içinde olmalıyız.
2. Cumhuriyetin anlamı, önemi ve yaşanan gelişmeler
a. Atatürkçü düşünce sistemi ve temel ilkelerinde “Cumhuriyetçilik” ana ilke ve esas değerdir. Cumhur halk demektir. Cumhuriyet ise halkın kendi egemenliği olan demokratik bir yönetim şeklidir. Çünkü Cumhuriyet, Atatürk İnkılabının bütün verimlerini temsil eden bir devlet ve hükümet şekli olarak değiştirilemez bir cevherdir. Bu ilke yeni Türkiye Devleti’nin temelidir. Bu yüzden 1924’lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında, meclislerce değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek bir ana kuruluş değeri ile korunmuş ve yerleşmiştir. Bu niteliği ile Cumhuriyet, devlet düzen ve yönetiminde şahsilik ve keyfiliğin hâkim olmasını önleyen en sağlam teminattır. Ayrıca Türkiye’de siyasal iktidarların el değişmesi ve dağılması bakımından sosyal yapı üzerine en kuvvetli şekilde etki yapan Atatürk ilkelerinden en önde gelenidir. Nitekim Atatürk’ün bütün konuşmalarından açık bir şekilde anlaşılacağı üzere Cumhuriyet, demokratik parlamenter düzendir. Şu kadar ki; Atatürk’ün bu ilke ile amaçladığı düzen, her yönüyle çağdaş bir Türkiye yaratmak için seçilmiş bir yol, bir sistemdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, Cumhuriyetçilik ilkesini halkçılık ve milliyetçilikten soyutlamaya imkân yoktur. Zira Cumhuriyetçilik gerçek mana ve hüviyetini bunlar sayesinde kazanmaktadır. Şu hâlde diyebiliriz ki, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Halkçılık bir başka deyişle millet olma, demokratik bir idareye kavuşma gayretleri ve ilkeleri birbirinden ayrılamaz bir bütündür.
b. Şimdi niçin Cumhuriyet sorusunu, Atatürk’ün bizzat kendi söylevlerinden aldığımız parçalarla cevaplamaya çalışalım;
“Cumhuriyet ahlâkî fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya ve tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir. Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir.” Yine bir başka söylevlerinde de “Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet, sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” diyerek Cumhuriyetin kesin emrini açıklarken “Benim için bir taraflık vardır: Bir tarafım. O da Cumhuriyet taraflılığı fikrî ve sosyal inkılâp taraflılığı. Bu noktada Yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi hariç düşünmek istemiyorum.” Özdeyişiyle Cumhuriyetçilere bir tek yolun varlığını kesin direktif olarak iletmekte idi.
c. Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği üzere, Cumhuriyet kurulmadan önce dava arkadaşlarından olan Rauf Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir ve bazı milletvekillerinin hilafetin kaldırılması yönündeki karşı duruşları bazı sorunların çıkmasına neden olmuştur. Ancak Atatürk bu olumsuz gelişmelere rağmen artık Cumhuriyeti ilan etme zamanının geldiğine kanaat getirmiş ve 28 Ekim gecesi Çankaya’da yemeğe alıkoyduğu arkadaşlarına “ Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz “ demiştir. Hükümet biçiminin kesinlikle Cumhuriyet olacağı önerisinin mecliste “ Yaşasın Cumhuriyet “ sesleri arasında kabul olunduğunu ve kendisinin 158 üyenin oy birliği ile Cumhurbaşkanlığına seçildiğini, padişahlığın sürdürülmesi ile Cumhuriyetin kurulması konusundaki görüş ve düşüncelerin geçiş dönemi sırasında birbiri ile durmadan çatıştığını örnekleri ile ortaya koymuştur. Bu gelişmeler neticesinde 03 Mart 1924 günü Halifeliğin , Din işleri ve Evkaf Vekaletinin kaldırıldığını, halife ve Osmanoğulları soyundan gelenlerin TC. ülkesinde oturmalarının kanunla süresiz olarak yasaklandığını belirtmiştir.
ç. Yukarıda verilen bilgiler ışığında halen içinde yaşadığımız dönemde ” Cumhuriyetçilik “ ve halkın egemenliği olan bu değerler ülkemizde artık kalmış mıdır? Atatürk’ün bize emaneti olan devrimlerin en önemlisi olan Cumhuriyetçilikten eser kalmış mıdır? Halkımız temel ilkelerimizin en önemlisi Cumhuriyetçilik hakkında ne kadar bilgili ve bilinçlidir. Halkımız Atatürk’ün kendisine verdiği haklarına sahip çıkabiliyor mu? Örneğin bu iktidar döneminde biz Cumhuriyet rejimi ile mi yönetiliyoruz? Yeni anayasa değişikliği ile hangi Cumhuriyet değerleri yok olup gitmiştir? Halkın egemenliği milletin demokratik yöntemlerle seçeceği milletvekilleri ile sağlanır. Ancak milletin vekillerini partilerin genel başkanları tarafından padişah ve krallık gibi seçilmektedir. Ayrıca belediye başkan ve meclis üyeleri de halk tarafından seçilmemektedir. Ne yazık ki Atatürk’ün kurduğu devrimlerin koruyucusu olması gereken tek umudumuz olan CHP’de bile milletin vekilleri ve belediye başkanları bazen genel başkanlık tarafından seçilmektedir.
d. Devlet yönetim şeklinde olması gereken yasama-yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olması gerekirken son derece düşündürücü ve üzücü bir şekilde tek adam tarafından yok edilmiştir. Cumhurbaşkanı halkın başkanı yani tüm vatandaşların cumhurbaşkanı demektir. Ancak Anayasa değişikliği ile parti başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte tarafsızlık ilkesi yok olmuştur. Yasama organı olan TBMM. i sadece şekil olarak varlığını sürdürmektedir. Yargıya müdahale artık ayyuka çıkmış ve monarşi yönetimlerindeki beşinci sınıf ülkelerde yaşanan olayların benzerini yaşamaktayız. Mahkemeler tarafından verilen bağımsız kararlar devletin başı ve iktidar yanlıları tarafından eleştirilmiş ve uygulanmamıştır. Ancak kendilerine uygun mahkeme kararları için yargıya müdahale edilemez gibi son derece komik uygulamalar halkın gözü önünde yaşanmaktadır. Ülkemiz tek kişinin yani Cumhurbaşkanının verdiği kararnamelerle yürütülmektedir. Devlet yönetimi siyasallaşmış ve yolsuzluklar gibi son derece hak ve hukuktan uzak uygulamalar halkımızı bezdirmiştir. Devletin en önemli organları ve güvenlik kurumları parti polisi ve ordusu haline getirilmiştir. Bu çok önemli kurumlarda olan uygulamalar son derece üzücü olaylara vesile olmuş ve halkın güven duyduğu kurumlar olmaktan çıkarılmıştır. Kısacası Atatürk’ün emaneti olan Cumhuriyete bu halk sahip çıkmamıştır. Kendisine yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmıştır. Bu halk kadını ve erkeğiyle kendisine sunulan demokrasi, hak, hukuk, adalet ve kısaca milli egemenliğin değerini ve önemini küçük kişisel çıkarlar için heba etmiştir. Ancak gelecek kuşakların yani kendi çocuklarının geleceğini karanlığa doğru yöneltmiş ve çekecekleri acıların bilincinde olmadan bedelini bizzat kendisi ve gelecek kuşaklar yaşayarak ödeyecektir.
e. Bu açıklanan bilgiler sonucunda bir hükme varıyoruz ki; Einstein adlı bilim adamının da dediği gibi “Evrende en büyük kötülük ve ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir “ Yani, kısaca ülkenin yönetim ve organizasyonunda akıl ve bilimin esas olduğu ATATÜRK’ ün düşünce sistemi ve ilkelerini uygulayan bir ülkenin insanlarının bu acıları çekmesi mümkün değildir. Biz ulus olarak bu son yıllarda çektiğimiz acıları hiç hak etmiyoruz. Eğer bir ülkedeki insanların arasında olması gereken temel ve ortak örtüşen değerlerde farklılıklar ve ayrışmalar varsa o ülkede çok kötü şeyler oluyor demektir. İleride çok büyük sıkıntılar yaşanacaktır demektir. Bunun sorumlusu da milli bilinçten yoksun cahil ve eğitimsiz kişilerdir. Buradaki birinci önceliğimiz; Atatürkçü Düşünce Sistemi ile son 70 yıl içerisinde ülkemizde yaşanan temel sorunlar ile perdenin ve aynanın arkasında oynanan emperyalist oyunların ve planlanan siyasetin gösterilmesi bağlamında, halkımızın aydınlatılmasını ve bilinçlendirilmesini sağlamaktır. Bir yazarımızın da dile getirdiği gibi “Eğer halkımız Atatürk’ün Nutuk eserini tam olarak okuyup anlasaydık, biz bugün düşmanı tanır, bu sorunları yaşamazdık ve vatanı sattırmazdık” diye belirtmiştir.
f. Bu bağlamda en önemli konunun ise bir bireyin ve gencin eğitiminde büyük önemi bulunan aile ve okullarda bu konuda gereken eğitimin ve bilgilendirmenin yapılmadığını belirtmiştir. Nutuk’un beni en çok etkileyen bölümü ise konuşmasının sonundaki “Gençliğe Hitabe “yi okuduktan ve “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur “sözlerini bitirdikten sonra Atatürk’ün gözyaşlarına hâkim olamayıp ağlamasıdır. Hala düşünürüm ki bütün ömrünü Türk Milletine adayıp, ülkesini düşman işgalinden kurtardıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş ülkeler seviyesine çıkarmayı hedefleyen, camilerde ezan sesinin susturulmasına izin vermeyen ve bu ülkedeki yurttaşlarımızın dinini ve ibadetlerini özgürce yapmasını sağlayan bu yüce önderimize ve ailesine ağza alınmayacak küfür ve hakaretleri yapan, bu din kisvesini kişisel çıkarları için kullanan zübük ve asalakları kınıyorum ve lanetliyorum. Burada söylenecek çözüme yönelik çok şeyler var. Bir an evvel kendi kişisel çıkarlardan uzaklaşıp milli birlik ve beraberlik içinde kenetlenmeliyiz. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partimizi halkın nezdinde tek seçenek ve umut haline getirmeliyiz. Gerçek Atatürk Sevdalısı yurtseverlerin moral ve motivasyonu düşmüş çaresizlik içindedirler.
3. Alınması gereken dersler ve çözüm önerileri
a. Sonuç olarak; bu makaleyi okuyup değerlendirecek insan sevgisi odaklı, Atatürk sevdalısı yurtsever bütün dostlarıma selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Siz dostlarımdan ricam bu makalemi uzun diye okumamazlık etmeyiniz. Hatta Bir Avrupa ülkesi vatandaşı olan bir yabancı arkadaşım benim Atatürkçü düşünceye olan bağlılığımı bildiği için benim Cumhuriyet Bayramımı kutladı. Çok mutlu oldum. Ancak iktidara yakın olan ve Cumhuriyetin kazanımlarından yararlanan insanların da bu kutlamalara katılmadığını üzülerek görmekteyiz. Bize düşen en önemli vazife, bu düşüncelerimizi öncelikle gaflet içinde olan ancak Atatürk’e biraz olsun sevgisi olan sağduyulu ve duyarlı yurttaşlarımızla bu düşüncelerimizi paylaşmalıyız. Bu tür bilgi ve belgeleri gerek sosyal medyada gerekse doğrudan iletişim kurarak konuşmalıyız. Lütfen bu tür görevleri yapmaktan çekinmeyin. Zaten Kurtuluş savaşı öncesinde Kuvva- ı Milliye ve Atatürk’e karşı olanlar çok iyi bir iletişim (Atatürk’ün de belirttiği gibi o zamanın en etkin iletişim aracı olan telgrafın telleri ve diğer iletişim araçları) sayesinde milli birlik ve beraberliği sağlamışlardır. Günümüzde de gelişen teknoloji ve internet sayesinde halkımız bilgilendirilmekte ve artık bu iktidara olan güven süratle azalmaktadır.
b. Ayrıca değerli dostlarım, kardeşlerim, yoldaşlarım ve aynı zamanda ülkemizde meydana gelen olaylara duyarlı sağduyulu Atatürkçü yurtsever insanlar, malumunuz olduğu üzere ülkemizde Cumhuriyetimize, huzur ve refahımıza, birlik ve beraberliğimize, ülke bütünlüğümüze yönelik her türlü yıkıcı, bölücü ve irticai tehditler karşısında içten ve dıştan kaynaklanan çok büyük sorunlar yaşamaktayız. Ne yazık ki hiç kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Ancak Atatürk bize “Gerçekçilik“ bütünleyici ilkesi bağlamında “ASLA GERÇEKLERİ KONUŞMAKTAN KORKMAYINIZ " diyor. Ama biz bunları yapmıyoruz.
c. Ayrıca ülkemizi düşman işgalinden kurtaran büyük asker ve Cumhuriyetimizin kurucusu başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum. Hepsinin ruhları şad olsun. Çünkü bu Cumhuriyet atalarımızın büyük bir fedakârlık ve özverisi ile kuruldu ve bizler de bu bağlamda büyük bir cesaret ve özveri göstererek Cumhuriyetimize ve ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine çıkaracak diğer ilke ve değerlerimize sahip çıkmalıyız. Yaklaşık bir asır önce başlanan devrimler devam ettirilseydi bugün biz bu sorunları asla yaşamazdık. Ben her platformda, konferanslarımda ve diğer etkinliklerde söylediğim gibi bu yaşanan sorunların sorumlusu bugün Atatürkçüyüm deyip, Atatürkçü düşünce sistemine ve ilkelerine sahip çıkmayan, sadaka kültürüne mahkûm olup kendi çıkarları için birilerinin adamı olan ve bir yerlere gelmek için her türlü zavallı tutum ve davranışlar sergileyen, akıl ve bilimden uzak, Atatürk’ün benim iki önemli eserimden biri dediği CHP’ni niçin ve hangi amaçla kurduğunu bilmeyen asalak ve zübükler yüzünden yaşıyoruz. Gerçek Atatürk Sevdalısı yurtseverlerin moral ve motivasyonu düşmüş çaresizlik içindedirler.
d. Atatürk'ün bütünleyici ilkelerinden olan Milli birlik ve beraberlik, Barışçılık (Yurtta barış, Dünyada barış), Akılcılık ve bilimsellik, Gerçekçilik ile İnsancıllık ve insan sevgisi gibi ilkelerini eğer yaşantımızda uygulamazsak, birçok hayal kırıklığı yaşamaya devam edeceğiz. Çocuklarımızın geleceği ve Cumhuriyetimizin bekası tehlikeye girecektir. Kurtuluş Savaşı'nda da ne yazık ki bu tür bencil ve sadece kendi çıkarlarını ön planda tutan korkak ve asalak insanlar vardı. Halkımızın bu duyarlılığına ışık tutmak ve çözüm önerilerini sunmak amacıyla bu anlattığımız olumsuzluklardan, yaşadığımız bu tehlike ve sıkıntılardan ülkemiz ancak ve ancak “Atatürkçü Düşünce Sistemi ve ilkeleri “ile kurtulur. Bizim yolumuz Atatürk ’ün yolu olmalıdır. İnanın ve ümitsizliğe asla kapılmayın. Rehberimiz Atatürk’ün Nutkunda belirtiği temel ilkeler esas olmalıdır. Asil Türk Milleti bunu başaracaktır. Artık ülkemiz düşebileceği en kötü ve olumsuz senaryonun sonuna gelmiştir. Gelecek nesiller ve çocuklarımız için büyük bir endişe duymaktayız. Ülkemin bütün yüreği güzel, sağduyulu, duyarlı ve Atatürk sevdalısı yurtsever insanlarına selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY