1. Genel Konular.
a. Yüreği insan sevgisi odaklı, ülke sorunlarına duyarlı, Atatürk Sevdalısı yurtsever dostlarım. Herkese selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Acımız çok büyük ve Kıbrıs Türk’ünün mücahidi, bağımsızlık ve özgürlük davasının lideri, Atatürk sevdalısı, yüreği güzel insan ve de KKTC nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş' ın ölümünün 10’uncu yıl dönümünde onu minnet ve şükranla anıyoruz. Türk ulusu olarak başımız sağ olsun. Allah rahmet eylesin ve ruhu şad olsun. Ben mesleğim gereği bu yüreği çok yumuşak, insana değer veren ve ömrünün büyük bir kısmını Kıbrıs davasına adayan, yılmaz mücahidi kahraman Cumhurbaşkanımız ile değişik ortamlarda bulundum ve uzun soluklu sohbet etme olanağı buldum. Bundan dolayı çok şanslıyım. Ancak Kıbrıs davasının ve Türk toplumunun diğer lideri olan 1959 ve 1960 Zürih ve Londra Antlaşmaları ile kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Yrd. Fazıl Küçük beyefendiyi Kıbrıs’ta görev yaparken çıkardığı gazete binasının önünde tahta bir sandalyede otururken uzaktan görmeme rağmen iletişim kurup, sohbet etme olanağı bulamadığım için çok üzülürüm. Zaten ilerlemiş yaşından dolayı da kısa bir süre sonra da kendisini kaybetmiştik. Onu da bu nedenle rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun ve hizmetleri asla unutulmayacaktır.
b. Şimdi bu makalemi yazarken önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Yurttaşlarımızın aşağıdaki konulardaki bilgi ve ilgisi ne kadardır? diye bir araştırma yapsak yeterli bilgiye sahip olduğumuzu ve asla gereken duyarlılığın gösterilmediği açıkça görülecektir.
(1) Kıbrıs adasının tarihi, Türkiye açısından önemi ve Atatürk’ün Kıbrıs ile ilgili söylediği sözler ile bizlere bıraktığı vasiyet niteliğindeki vazife nelerdir? Kıbrıs’ta Rumlar ve ENOSİS (Kıbrıs adasının Yunanistan’a katılması) idealini gerçekleştirmek için kurdukları EOKA terör örgütü tarafından yapılan katliamlar nelerdir? Bu katliamlara tepki vermek amacıyla TÜRKİYE tarafından alınan kararla Türk savaş uçakları tarafından taciz uçuşları yapılması ve bu görev esnasında uçağı vurulan ve yaralı olarak Rumlara esir düşen ve yapılan işkenceler sonunda şehit olan Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel hakkındaki gelişmeler nelerdir?
(2) Kıbrıs Barış harekâtı (20 Temmuz 1974) hakkında halkımız yeterli bilgiye sahip midir? Savaş sonrası meydana gelen gelişmeler ve 15 Kasım 1983 yılında KKTC’nin kurulması sonrasında yapılan iki Toplumlu görüşmeler ve halen gelinen son durum nedir?
2. Kıbrıs adasında tarihi süreç içerisinde meydana gelen gelişmeler
a. Kıbrıs Türk halkının çektiği acılara ben çocukluğumdan başlayarak tanık olmuştum. Daha çocuk yaşındayken akşam eve gelen babama sormuştum nereden geliyorsun diye? Kıbrıs’ta 1964 yıllarında Türk toplumuna yapılan katliamlar, Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımızı çok üzüyordu. Babam da bana “ Kıbrıs’ta ya taksim ya ölüm mitingine katıldım “ demişti. Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımız Türkiye’nin bu katliamlara müdahale etmesini bekliyorlardı. Ancak Türk Ordusunun durumu bu harekâtı yapacak yeteneğe sahip değildi. Rum radyosunun “ bekledim de gelmedin “ şarkısını söylemesini hiç unutamıyorum. Antalya’da yaşayanlar bu radyoyu rahatlıkla dinliyorduk. Antalya Lisesi 2’nci sınıfında okurken 20 TEMMUZ 1974 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit’in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ nin yaptığı Kıbrıs Barış Harekâtı ile Kıbrıs Türkü’ nün özgürlüğüne kavuşmasında çok büyük hizmetleri vardır. Rumların Muratağa ve Sandallar köylerinde yaptığı katliamların ve özellikle uçağı Rum bölgesinde düşen pilotumuz Cengiz Topel’e yapılan işkencelerle şehit edilişi daha dün gibi aklımdadır. Bugün Türkiye’de birçok okul, mahalle ve caddelere Cengiz Topel adının verilmesi bu nedenledir.
b. Bu bağlamda yaşamımda büyük yer tutan Kıbrıs ile ilgili anılarımı ve Türkiye açısından siyasi ve stratejik önemini sizlerle paylaşmak istiyorum. Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs adası Doğu Akdeniz’in kontrolü bakımından siyasi, ticari, askeri ve dini bakımından çok büyük bir stratejik öneme sahiptir. Anadolu’nun güneyinde Türkiye’ye uzaklığı 65 Km. ve Yunanistan’a uzaklığı ise 770 Km.dir. Genelde ülkemizde adı Yeşil ve Cennet ada ile Yavru Vatan olarak da adlandırılır. Rumlar tarafından büyük bir zulme ve insanlık dışı davranışlara maruz kalan Kıbrıs Türk halkının ve Rumlar tarafından oldubitti ile Yunanistan’a bağlanmak istenen ( ENOSIS ) Kıbrıs’a 20 Temmuz 1974 tarihinde Kahraman Türk Ordusunun kara, hava, deniz, uçar birlik, hava indirme ve amfibi harekâtlarının birlikte yapılması ile baskın tesiri ile başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve harp tarihine örnek bir harekât olarak geçmiştir. Bu Zaferin dünyada büyük yankıları olmuş ve Türkiye ambargolarla karşılaşmıştır. Halen her iki toplumun varlığını esas alacak şekilde bir barış tesis edilemeden toplumlar iki ayrı devlet olarak yaşamaya devam etmektedir.
c. Yüce önder Atatürk’ün Türk Ulusuna ve siyaset adamlarına mutlaka elde bulundurulmalıdır dediği ve vasiyet ettiği gibi Kıbrıs’ta çok uyanık olmalıyız. Bu harekâta emeği geçen başta tüm komutanlarımıza ve silah arkadaşlarıma, Kıbrıs Türk mücahitlerine, şehit ve gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Ruhları şad olsun. Bu harekâtın yapılmasına cesaretle karar veren ve diplomasinin bütün safhalarını başarılı bir şekilde uygulayan başta Bülent Ecevit ve tüm devlet erkânı ve askeri komutanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
3. Cumhurbaşkanı Sn. R. Raif Denktaş ile ilgili anılarım
a. Rauf Raif Denktaş kendisi Londra’da hukuk eğitimi almış ve aynı zamanda siyasetçi ve yazardır. KKTC’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanlığını 1983’ten 2005’e kadar toplamda 21 yıl 5 ay 9 gün süreyle yapmıştır. Doğum tarihi 27 Ocak 1924 ve Baf, Kıbrıs doğumludur. Kendisi 13 Ocak 2012 tarihinde Lefkoşa’da ölmüştür.
b. Kendileriyle yaşamım boyunca unutamayacağım anılarım oldu. Onları ileride anılarımı yazmak zamanı geldiğinde tüm halkımla paylaşacağım. Çünkü ülkemizde kamu ve özel tüm birimlerde bir konumu olup ulaşılmaz ve halktan kopuk ve ukala davranışlarıyla karşılaştırdığımızda ne kadar insan sevgisi odaklı bir kişilik ve karaktere sahip olduğuna tanıklık etmiştik. Kendilerini 1983-1985 yılları arasında çok zor dönemlerde tanımıştım. Üsteğmen rütbesiyle Kıbrıs'ta görev yaptığım dönemde ve hatta KKTC’nin bağımsızlığının ilanı ve devlet olarak 15 Kasım 1983 tarihindeki kuruluşunu, savaş psikolojisi ortamında birlikte yaşadık. Kıbrıs’ta yapılan bir düğünde birlikte bulunduk ve düğünde hiçbir protokol kurallarına uymayan doğal ve babacan davranışlarıyla beni çok etkilemişti. Düğüne herkesten önce gelmesi, kendisine ayrılan masada güler yüzlü ve sıcak yaklaşımlarına çok şaşırmıştım.
c. Kıbrıs’ın benim yaşamımda yeri çok büyüktür. Çünkü savaştan 9 yıl sonrasında 1983-1985 yılları arasında iki yıl görev yaptım ve bir topçu subayı olarak çok büyük deneyimler kazandım. İlk çocuğum olan oğlum 14 Ocak 1984 yılında Lefkoşa’da doğdu ve kadere bakın ki oğlum 2004-2009 yılları arasında Magosa’daki Doğu Akdeniz Üniversitesi’ nde okudu. Ben de ailemle oğlumun mezuniyet törenine katılacaktım. Kendisini ölmeden önce ziyaret etmek istiyordum. Cumhurbaşkanı Denktaş 'ın başyaveri ve Harbiye’den okul arkadaşım Kıbrıslı Kurmay Albay Naci Erçal kardeşimin planlaması ile tahminen 02 Temmuz 2009 da Lefkoşa’ daki evlerinde kendilerini ailemle birlikte ziyaret etmiştik. Beni evinde kapıda ayakta bekleyerek karşılamasını, insani değerlere verdiği önemi asla unutmayacağım ve saygıyla bütün ömrüm boyunca kendisini anacağım.
d. Kendisinin deniz aşığı olduğunu öğrendiğim için Ankara'dan gümüş bir yelkenli alıp hediye etmiştim. Hatta çoğu kişinin bilmediğini değerlendirdiğim bir anısını anlatmıştı. Sn. Denktaş’ın ailesi Rauf Denktaş ile kız kardeşini ilkokul eğitimi için Ankara’ya göndermişler, ancak ben deniz çocuğu olduğum için Ankara’ya hiç alışamadım ve ancak bir yıl kaldık ve sonrasında tekrar Kıbrıs’a döndük demişti. Yaklaşık iki saatlik sohbetimiz esnasında aramızda tarihi ve çok önemli birkaç konuya değindik. Kendisi Cumhurbaşkanı olarak 1984 yılı sonbaharında Güzelyurt bölgesinde yapılan Topçu atışlarımıza gelmişti. Ben de Üsteğmen rütbesinde Gözetleyici Sb. olduğum için bana arazide gösterdiği hedefleri topçu silahları ateş altına alıyorduk. Bu aramızda geçen anılarımızı hatırlattım ancak artık yaşı ilerlediği için hatırlayamadı. Sanki baba oğul gibi ben ve ailemle sohbet etti. Dışarıda Denktaş ile görüşmek için İngiliz milletvekilleri gelmişti ve sıra bekliyorlardı. Bir kez olsun sohbetimizi kesmedi. Kendisine bu sohbet esnasında önemli bir soru sordum. Kendisine " Sayın Cumhurbaşkanım bir konuyu çok merak ediyorum. Gerçi ben basından biraz olsun konuya vakıfım. Sizin AKP iktidarı ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilişkileriniz nasıl? Uyumlu çalışabiliyor musunuz? Ortak çıkarlarda birlikte hareket edebiliyor musunuz?” diye sormuştum. Ancak bana verdiği yanıt tarihe geçecek olup, ileride bu olumsuz gelişmeler ve yaşananlar çok sorgulanacaktır. Sonra bana cevaben " Ben bulunduğum konum itibariyle buna cevap veremem. Ancak ben sana önemli bir şey söyleyeceğim. Artık sen bu sözlerimden gereken yorumu yaparsın “ demiş ve devamında “ Ben Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'ye geldiğimde bana makam aracı bile vermiyordu. Sağ olsun bana makam aracını Genel Kurmay Başkanlığı veriyordu” diye sözlerine devam etmişti. Kıbrıs mücahidi ve bu davanın önderi, Atatürk sevdalısı ve Türklük davasının fedaisine, Türkiye’nin Başbakanı böyle davranıyordu. Ben de bu yapılan çirkin ve son derece üzücü olayı sizin takdirlerinize sunuyorum. Kendisini büyük bir saygıyla anıyorum. Sayın Denktaş' ın Türk ulusunun her bireyinde güzel anılarla ve kalplerinde büyük bir onurla yaşayacağına inanıyorum. Ayrıca bizzat kendi yazdığı kitaplarından üç adet hediye etmişti. Her yurttaşımızın ibretlik belgesi olan bu kitaplarını okumasını öneriyorum. Ne yazık ki kendisini 13 OCAK 2012 tarihinde kaybettik. Kıbrıs’ta anıt mezarının yapılmasındaki gecikmeler bizleri çok üzmektedir. Bir an önce bu sorun çözülür diye umut ediyorum.
4. Sonuç olarak; savaşta kazandığımız büyük kazanımları gaflet ve dalalet içindeki beceriksiz ve bilgisiz siyasetçiler yüzünden bu kazanımlarımızı masada emperyalist güçlerin etkileriyle kaybetmekteyiz. Çok yazık ki halkımız ve gençlerimiz konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmayıp ve duyarsız davranmak suretiyle bu konuya gereken önemi vermemektedirler. Okullarda ise bu tarihi bilgiler verilmemektedir. Kıbrıs Türk toplumu çok büyük acılar çektiler. Tarih ne yazık ki aynen tekerrür etmektedir. Geçen yıllarda Antalya’da Türk-Yunan İlişkileri ve Kıbrıs sorunu hakkında konferanslar vermek suretiyle halkımızı bilgilendirmeye çalışmıştım. Gerçekten izleyenler bu konulardaki yapılan hataları ilk defa duyduklarını söylediler. Umarım gelecekte aynen 1908 yılında Girit adasının elimizden alındığı gibi kötü ve üzücü olayları yaşamayız.
Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY