Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Köşe Yazarı
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
 

ÖNCE YEMEN, SONRA ÇANAKKALE..YA ARKADA BIRAKTIKLARI…

  Hikaye; Finike/ İncirağacı köylülerinin önce Yemen, sonra da Çanakkale Savaşıyla kesişen tarihi ile geride bırakılanların dramını konu alıyor. Bu drama kaynaklık eden, birkaç mezar taşıyla günümüze ulaşabilmiş, ilk adı Kıranlık olarak anılan bir mezarlık ve o günü yaşamış insanların yakınlarının anlattıkları. Mezarlığın adının neden “Kıranlık” olduğu sorulduğunda alınan yanıtlar; anıların ötesinde, Osmanlı’nın Hasta Adam dönemine de ışık tutuyordu. Bu gün için unutulmuş.. ama dedeleri, büyük anneleri, o mezarlıkta yatan üçüncü/dördüncü kuşaktan bazı köylülerin, sorunca hatırladıkları; Osmanlının son yıllarıdır. Köylerde eli silah tutan kim varsa askere alınıp cephelere gönderiliyor. Geride kalanlar, yaşlı, sakat, kadın kız ve çocuk… Eşleri, kardeşleri Yemen ellerinde savaşırken, özellikle kırsalda, geride kalanlar da yoksulluk ve salgın hastalıklarla savaşıyorlardı. Bugünkü Sahilkent Mahallesini içine alan arazi, o günlerde İncirağacı olarak anılıyor. Köy; Torunlar, Kiremitlik ve Sapacak mevkilerinden oluşuyor. Köyün yetişkin ve gençleri Arap çöllerinde; Trablusgarp ve Yemen’de.. yıllar geçmiş; şehit mi, gazi mi yoksa sağ mı bilen yok. Sağ kalanlar daha sonra Çanakkale cephesine gönderiliyorlar. Nüfus, kadın kız, sakat, yaşlı ve çocuklardan ibaret. Yoksulluk, kıtlık ve açlık; yaygın sıtmanın yanında, salgın hastalıklara neden oluyor. Halkın “kıran” diye ifade ettiği tifo ve kolera salgını toplu ölümlere neden oluyor. Yaşlılar ve çocuklar toprağı kazıp, mezar açacak kadar güçlü olmadıkları için cenazelerini, çukur açması kolay olan, bugünkü Kum mevkiindeki kum tepeciğine gömüyorlar. Özellikle Kiremitlik ve Sapacak mevkiinden getirilen onlarca cenaze, mezarlık olarak seçilen bu yere defnediliyor. Bu nedenle Kıranlık olarak adlandırılan mezarlık, daha sonraki yıllarda kışlakçı yörüklerin ölülerini defnettiği bir mezarlığa dönüşüp, bugünlere bir şekilde geliyor. Geliyor ama henüz kabir görüntüsünü kaybetmemiş birkaç mezar ve üzerinde isim bulunmayan mezar taşlarıyla… Bundan 7-8 yıl önce, arsa rantı yüksek olan Mezarlığın bulunduğu yerde, mezarları yok eden bir çalışma başlatıldığına tanık olduk. Harfiyatla mezarlık dolduruluyor, son kalıntılar da yok edilecek şekilde harfiyat dozerle dağıtıloyordu. Mezarlık düzleştirilerek sanki bir inşaat alanı yaratılıyor gibiydi... Bu manzara, her Çanakkale Savaşı’nı anma günlerinde, kürsüden destan yazdık diye hamasette sınır tanımayanların, söz konusu arsa rantı oldu mu, eşleri, çocukları ülkesi için can verip,şehit olanların geride bıraktıklarının ölüsüne saygı bir yana mezarlarını bile yok edecek kadar vicdansızlığını sergiliyordu. Bu saygısızlığı, bundan yaklaşık 5-6 yıl önce, mezarlığın hikayesini anlatarak, bir basın açıklamasıyla kınamıştım; ölüsüne saygı duymayanlar, insana saygı gösterirler mi sorusuyla… Ekteki fotoğraf, bu konudaki yaptığım açıklamanın A Gazetesi haber küpürü… Demek istemem o ki; yaşam çok boyutlu, çok katmanlı ve biz olaylara bütünlükçü bakamıyoruz, şehitleri anıyoruz ama onların geride bıraktıkları hiç aklımıza gelmiyor. Geride kalanların neler yaşadığını, bu sırada nelerle savaştıklarını, nasıl öldüklerini bilgimiz ve ilgimiz dışında. Hamasete gelince önde koşuyoruz. Haksız rant söz konusu olunca şehitlerimizin yakınlarının mezarlarına göz dikiyoruz. O zaman, bu şehitlerin geride kalanlarının anılarına saygısızlık olmuyor mu? Mesut Karakoyunlu
Ekleme Tarihi: 19 Mart 2024 - Salı

ÖNCE YEMEN, SONRA ÇANAKKALE..YA ARKADA BIRAKTIKLARI…

 
Hikaye; Finike/ İncirağacı köylülerinin önce Yemen, sonra da Çanakkale Savaşıyla kesişen tarihi ile geride bırakılanların dramını konu alıyor.
Bu drama kaynaklık eden, birkaç mezar taşıyla günümüze ulaşabilmiş, ilk adı Kıranlık olarak anılan bir mezarlık ve o günü yaşamış insanların yakınlarının anlattıkları.
Mezarlığın adının neden “Kıranlık” olduğu sorulduğunda alınan yanıtlar; anıların ötesinde, Osmanlı’nın Hasta Adam dönemine de ışık tutuyordu.
Bu gün için unutulmuş.. ama dedeleri, büyük anneleri, o mezarlıkta yatan üçüncü/dördüncü kuşaktan bazı köylülerin, sorunca hatırladıkları;
Osmanlının son yıllarıdır. Köylerde eli silah tutan kim varsa askere alınıp cephelere gönderiliyor. Geride kalanlar, yaşlı, sakat, kadın kız ve çocuk… Eşleri, kardeşleri Yemen ellerinde savaşırken, özellikle kırsalda, geride kalanlar da yoksulluk ve salgın hastalıklarla savaşıyorlardı.
Bugünkü Sahilkent Mahallesini içine alan arazi, o günlerde İncirağacı olarak anılıyor.
Köy; Torunlar, Kiremitlik ve Sapacak mevkilerinden oluşuyor.
Köyün yetişkin ve gençleri Arap çöllerinde; Trablusgarp ve Yemen’de.. yıllar geçmiş; şehit mi, gazi mi yoksa sağ mı bilen yok. Sağ kalanlar daha sonra Çanakkale cephesine gönderiliyorlar.
Nüfus, kadın kız, sakat, yaşlı ve çocuklardan ibaret.
Yoksulluk, kıtlık ve açlık; yaygın sıtmanın yanında, salgın hastalıklara neden oluyor.
Halkın “kıran” diye ifade ettiği tifo ve kolera salgını toplu ölümlere neden oluyor.
Yaşlılar ve çocuklar toprağı kazıp, mezar açacak kadar güçlü olmadıkları için cenazelerini, çukur açması kolay olan, bugünkü Kum mevkiindeki kum tepeciğine gömüyorlar.
Özellikle Kiremitlik ve Sapacak mevkiinden getirilen onlarca cenaze, mezarlık olarak seçilen bu yere defnediliyor.
Bu nedenle Kıranlık olarak adlandırılan mezarlık, daha sonraki yıllarda kışlakçı yörüklerin ölülerini defnettiği bir mezarlığa dönüşüp, bugünlere bir şekilde geliyor.
Geliyor ama henüz kabir görüntüsünü kaybetmemiş birkaç mezar ve üzerinde isim bulunmayan mezar taşlarıyla…
Bundan 7-8 yıl önce, arsa rantı yüksek olan Mezarlığın bulunduğu yerde, mezarları yok eden bir çalışma başlatıldığına tanık olduk. Harfiyatla mezarlık dolduruluyor, son kalıntılar da yok edilecek şekilde harfiyat dozerle dağıtıloyordu.
Mezarlık düzleştirilerek sanki bir inşaat alanı yaratılıyor gibiydi...
Bu manzara, her Çanakkale Savaşı’nı anma günlerinde, kürsüden destan yazdık diye hamasette sınır tanımayanların, söz konusu arsa rantı oldu mu, eşleri, çocukları ülkesi için can verip,şehit olanların geride bıraktıklarının ölüsüne saygı bir yana mezarlarını bile yok edecek kadar vicdansızlığını sergiliyordu.
Bu saygısızlığı, bundan yaklaşık 5-6 yıl önce, mezarlığın hikayesini anlatarak, bir basın açıklamasıyla kınamıştım; ölüsüne saygı duymayanlar, insana saygı gösterirler mi sorusuyla…
Ekteki fotoğraf, bu konudaki yaptığım açıklamanın A Gazetesi haber küpürü…
Demek istemem o ki; yaşam çok boyutlu, çok katmanlı ve biz olaylara bütünlükçü bakamıyoruz, şehitleri anıyoruz ama onların geride bıraktıkları hiç aklımıza gelmiyor. Geride kalanların neler yaşadığını, bu sırada nelerle savaştıklarını, nasıl öldüklerini bilgimiz ve ilgimiz dışında.
Hamasete gelince önde koşuyoruz.
Haksız rant söz konusu olunca şehitlerimizin yakınlarının mezarlarına göz dikiyoruz.
O zaman, bu şehitlerin geride kalanlarının anılarına saygısızlık olmuyor mu?
Mesut Karakoyunlu
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.