28 Şubat'ta sorun değilken üniversitelerde türban sorun haline getirildi. Ne olursa olsun kabul edilemez bir durumdu. AKP siyasetçilerinin dilinde pelensek olan bu olay, inanç özgürlüğü üzerinden siyasete 22 yıldır araç yapılıyor. Sanki Türkiye'de hala başörtüsü sorunu devam ediyormuş gibi... Bu konudaki hassasiyetleri kıyameti koparırken, neden Alevilere kıyamet yaşatanlar korunur, kollanır?
Cumhuriyet dönemi de dahil yüzyıllardır süren Alevi inancı üzerindeki kıyımlar, engellemeler, dayatmalar, yok saymalar, aşağılamalar ve ötekileştirmelere değinmeyenlerin, inanç özgürlüğü akıllarına geldiğinde sadece türban zulmünden söz etmeleri samimi olabilir mi? İnanç özgürlüğü söylemden ibaret, bitmiş bir sorunu gündemde tutarak, türbanı sadece oy alma aracı olarak kullanıyorlar, çünkü tüm inançlara eşit ve aynı mesafede durmuyorlar. Suudi Selefi inancına dayalı bir toplum yaratmak için bütçeden diyanete birçok bakanlıktan daha fazla para veriyorlar. Sünni inancına göre örgütlenmiş, Öğrenci bulamadıkları imam hatipleri Fen liselerinden daha fazla kaynak aktarıyorlar, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan Alevi yurttaşların vergilerini de kullanarak...
Tüm bunlar zulüm değil mi? 28 Şubat'ta, benim aklıma, 400 yıldır süren bu zulüm geliyor.
Bu zulmün devamından oy olarak nemalananlarla türban karşıtlığı ile değil, Alevi inancı başta olmak üzere tüm inançlara özgürlük şiarıyla mücadele edebiliriz, diye düşünüyorum. Bugün bile türban konusu siyasete malzeme oluyorsa, bu. Konuyu, herkese ayrımsız inanç özgürle talebiyle değil sadece türban karşıtlığına takılarak tartıştığı için mi ne?
Mesut Karakoyunlu