Kadim bir kültürümüz var. Anadolu gibi birlikte, barış içinde yaşama tecrübesi olan yurdumuz var.
Acıyı bal eylemiş tolerans ve hümanizma mayamız da var. Ezene karşı ezilenin yanında direnişlerimiz var. Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vermiş, Cumhuriyet kurmuş onurlu bir tarihimiz var.
Güzel insanlarımız, cennet gibi vatanımız var. Böyle bir zenginliği barışa, huzura, kardeşliğe, refaha dönüştürecek demokratik bir iradeyi neden sürdürülebilir kılamıyoruz?
Dini ve devleti ele geçirmiş tek adamların saltanatı; barışın, kardeşliğin, huzurun ve refahın önünde baraj oldukça, yaratılan iklim insanlığa felaket üretmeye devam edecek gibi görünüyor.
Kibir, kin ve nefretle kirletilmiş zihinleri açmak, düşmanlaştırmayla buzlaştırılmış gönülleri çözmek, menfaat ilişkileriyle çürütülmüş ahlaki yapıyı düzeltmek yerine camilerde kurtuluşun önderi, Cumhuriyetin mimarı M. Kemal Atatürk'e kin ve nefret kusan dinci siyasetin destek görmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Öyle düşünüyor ve inanıyorum ki; siyasi alanda laik ve demokratik düzen hâkim kılınmış olsa... #HerŞeyGüzelOlacak ve de bunun, "salât edin" diyen dinin emriyle de çelişmediği görülecektir. Bu kadar basit olan çözümün önündeki tek engel her türlü kötülüğe zemin hazırlayan dinci siyaset mi ne?
Not: Salât’ı sadece dar anlamı namaz ve dua olarak değil, yardımlaşma, dayanışma ve hakça paylaşma anlamında kullandım. İhsan Eliaçık, "salât’ın zıt anlamı, hırsızlıktır" der.
Mesut Karakoyunlu