Hitler döneminde, üstün ırk söylemi, usta hatip faşist Hitler tarafından kürsüde seslendirildiği zaman alanı dolduran yüz binlerce insanın alkışları yeri göğü inletiyordu.
Hitler’in egosunu şişiren bu alkışlar, üstün Alman ırkı için ötekilerin yok edilmesine olur veriyordu.
Bu insanlık dışı ırkçı politika, Avrupa’da milyonlarca insanın ölümüne, inanılmaz maddi ve manevi kayıplara neden olurken, yükselen uluslararası tepki, Hitler faşizminin sonunu da beraberinde getirdi.
Her ne kadar Hitler dönemiyle birebir olmasa da benzerlik taşıyan, ülkemizi yöneten tek adam zihniyeti, demokrasinin gereği olan muhalefet partilerini ve toplumun diğer muhalif kesimlerini, ayrıştırıp, ötekileştirerek baskı altında tutmak istemektedir.
Bu amaçla çıkarılan yasaları onaylatmak için alanlarda ve salonlarda büyük kalabalıklar oluşturulmakta, coşkulu kalabalıklarla kurulmakta olan sultanlık düzenine destek aranmaktadır.
Yoksulluğa, yolsuzluklara, son yıllarda artan baskı ve zulme karşın, iktidarın, hâlâ kalabalıklar oluşturabilmesini ve başkanlık sistemi için alkış toplayabilmesinin açıklaması belli;
Umutsuzluk, korku, kişisel menfaat, muhtaciyet ve mecburiyet…
21 yıllık iktidar döneminde, Türkiye’de yardımla yaşamını sürdüren insanların 40 milyona ulaştığı söyleniyor.
Bu insanlar, bir şekilde kendilerini iktidara muhtaç hissetmektedir.
Etki tepki prensibine göre, bu sürdürülebilecek bir durum değildir. Alanlara alkış için taşınan kitlelerde, baskıyla oluşturulan Korkunun ve çaresizliğin yarattığın ikiyüzlü tavır, insanlık onuruna dokundukça, sandıkta tepkiye dönüşecek gibi görünüyor.
Artık muhtaçlığın tutsaklığa, tutsaklığın da malum zihniyete karşı nasıl tepkiye dönüşmekte olduğunun işaretleri görülmeye başladı, diyebilirim.
Çünkü toplumsal tepkiler; ne zaman, nerede ne kadar yağmur bırakacağı belli olmayan bulutlara benzer.
Tekrarlanan 23 Haziren İBB Başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi 2023 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde yaşanacak benzer oy patlaması karşısında, iktidarın iktidarda tutunması mümkün görünmüyor.
Bu nedenle, demokratik bir ittifakla, alkışlarla ve lebalep kalabalıklarla şişen egonun, sandıkta söndürülmesi, sandık dışı bir müdahale olmazsa kaçınılmaz görünüyor.
Mesut Karakoyunlu