Mevcut kanunlarımıza göre hayvanlar, "can" değil "mal" olarak tanımlanıyordu...
Bu durumda hayvanın bedensel bütünlüğünün ihlaline yönelik bir eziyet söz konusu olduğunda, TCK’nın 151. Maddesindeki “mala zarar verme” suçu kapsamında yargıya taşınır, bu da sahipli hayvanları dolaylı ilgilendirmekten öteye geçmezdi...
Sahipsiz sokak hayvanlarının bedensel bütünlüğüne ilişkin eziyetler ise Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında ele alınıyordu. Ancak, bu durum hukukta bir suç değil, kabahat olarak belirtilmişti...
Çoğunlukla bu kabahatı işleyenler, şikayet eden olmaz ise.. işledikleri eziyet kabahat olarak bile sorgulanamaz. Sorgulansa bile para cezası ile sınırlı kalır, çaydırcı olmazdı.
Bu haliyle Hayvanları Koruma yasası, hayvan haklarını korumuyor, sadece ...
Bu konuda, hayvanların "mal" değil "can" olduğunu, bu dünyada onların da hiçbir şekilde eziyet görmeden yaşam haklarının olması gerektiğini dile getiren duyarlılıkların talebi karşısında iktidar hayvan hakları ile ilgili bir yasa tasarısını TBMM'ne getirdi...
Taslak incelendiğide bunun hayvan haklarıyla ilgili değil, önceki Hayvanları Koruma Yasasının biraz oynanmış şekli olduğunu görüyoruz...
Bu tasarının öncekinden tek farkı, hayvanı "mal" değil "can" olarak ifade etmiş olması.. o da kağıt üzerinde...
İktidar sözcüleri, ileri bir adım attıklarını ve hayvanları "mal" statüsünden çıkarıp "can" statüsüne soktuklarını böylece hayvan hakları konusunda önemli bir adım attıklarını söylüyorlar...
Bilmiyorlar ki; 13. Yüzyılda Anadolu kültüründe hayvanların "mal" değil "can" olduğu Alevi- Bektaşi inançlarında ifade edilmiş, 800 yıl önce de Mevlevi önderi Mevla'nın Şems'le ilgili aşağıdaki şu kıssa'sı ile kayıtlara girmiştir...
Mevlana şöyle diyor:
"Konya'ya yaz gelmişti. Şems ile Meram bağlarına doğru gidip kuş sesleri dinlemeye karar vermiştik. Yolda yürürken, bir adamın ağır yük altında ezilen eşeğine sopayla vurduğunu gördük. Şems adamın yanına gidip, elinden sopayı aldı bir kez de adamın sırtına vurdu.
Adam:
-Ne yapıyorsun be adam, canımı yaktın!
-Onun da canı var. Şimdi anladım mı?
- Ama o bir hayvan ve benim malım! Keyfim ne isterse yaparım, ister binerim ister döverim!
-Kimse kisenin malı değildir, hayvanlar da bizlerin malı değildir. Herkes Allahın emanetidir."
Arap seviciliğinin ülkeyi getirdiği nokta, haklar konusuna ve kendi öz kültürüne şaşı bakmak mı ne?
Bu kıssa bize "can" ve "mal" konusunda, bilinç olarak yüzlerce yıl öncesinden bile geri olduğumuzu göstermiyor mu?
Mesut Karakoyunlu