Bugün, bir meslek örgütü olan Eğitim, kültür ve Bilim Emekçileri Sendikası Eğitim-Sen'in 25. Kuruluş yıldönümü.
1980 öncesinde, Arif Gönen, ben, Naim Değirmencioğlu, Mustafa Akküçük, İzzet Akgül birlikte Türkiye Öğretmenler Birliği Derneği TÖB-DER'in Finike Şubesi yönetiminde idik...
12 Eylül 1980 Darbesi ile birlikte derneğimiz kapatıldı, Türkiye genelinde olduğu gibi Finike'de de yöneticiler olarak gözaltına alındık.
Darbe sürecinde yaşadığımız sıkıntı ve belirsizlikleri bir şekilde aşıp, normalleşmenin yaşandığı günlere ulaşabildik. 90'lı yılların başına geldiğimizde memur sendikacılığı önünde yasal bir yasak yoktu ama genelgeyle bu örgütlenme modeli engelleniyordu.
İçişleri Bakanlığının yasakçı genelgesinin iptaline ilişkin dava 1992 yılında kabul edilerek, önemli bir hukuksal başarı elde edildi. Örgütlenmesini dernek olarak başlatan, TÖB-DER geleneğinden gelen öğretmenler Eğit-Sen ve Eğitim-İş olmak üzere iki ayrı örgütte sendikalaşmalarını tamamladılar.
Tabanda bu iki sendikanın birleşmesi yönünde müthiş bir baskı oluştu. Birkaç yıl süren tartışmalar sonunda uzlaşıldı ve kısa adı Eğitim-Sen olan Eğitim Kültür ve Bilim Emekçileri Sendikası adı altında, 23 Ocak 1995 yılında tek bir sendikaya dönüştü.
20 Nisan 1995 yılında Eğitim-Sen Finike Temsilciliği açıldı. Kurucu üyelerden ben, Arif Gönen, rahmetli Abdil Akın, Hüseyin Ergen ve Halit Koz 6 ay atanmış olarak çalışmaları yürüttük. Yapılan kongreyle benim baş temsilciliğimde 2 yıl seçilmiş olarak Finike'de sendikal çalışmalara emek verdik.
Bu süreçte, Kamu Emekçileri Sendikaları konfederasyonu tarafından karara bağlanan 20 Aralık 1995 iş bırakma eylemine katıldık.
Kamu emekçilerinin ve işçi sınıfının mücadele tarihine onurlu bir gün olarak yazılan “20 Aralık iş bırakma eylemi” kamu emekçilerinin hizmet üretiminden gelen güçlerini ilk kez bu kadar yaygın ve geniş biçimde kullandıkları eylem olmuştur.
Unutulmasın istedim ve bu paylaşımı yaptım.
Kamu sendikacılığını bugünlere büyük mücadelelerle getiren ilerici hareket olmuştur. Ne var ki.. baskı ve tehdit altında çalışmalarını sürdüren bu sendika bir taraftan kendi içinde ayrışarak ve idari tehditle üye kaybederek küçülürken, diğer taraftan devlet desteği ile kurulan yandaş sendikacılık özendirilerek güçlendirilmiştir. Böylece çoğunluğu elde eden yandaş Memur Sen toplu sözleşmelerde yetki sahibi olmuştur, çalışanı savunuyormuş gibi yapıp iktidarın isteklerine imza atarak.
Mesut Karakoyunlu