Bu yazımda, 5 yıl önce tanık olduğum bir olayı anlatarak, tek adam yönetiminde muhabirliği yalaka basının nasıl muhbirliğe dönüştürdüğünü anlatmak istiyorum, ne çarpıcı bir örnekle...
Bu günlerde, Radyo Televizyon Kurulu halkın özgür haber alma hakkını koruyup geliştireceği yerde halka hakikati anlatan kanallara gözünün üstünde kaşın var misali cezalar yağdırıyor.
Artık iktidarın yanlışlarını eleştirmek ve bunu halka iletmek suç oldu.
Bu süreç gazeteci kılıklı yandaş ve yalaka troller tarafından başlatıldı.
Reisi veya Reisi arkasına almış ağzına geleni söyleyen gazetecilerin diline düşmeye gör; hükümete aykırı bir açıklama yaptın mı?
Önce linç başlatırlar, ardından RTÜK harekete geçer, inanılmaz cezalar yağmaya başlar gazete ve televizyon kanallarına...
Amaç; gazetecileri oto sansüre zorlayarak, "Bakın partili Cumhurbaşkanlığında sansür yok,Anayasanın, 'Basın özgürdür, sansür edilemez' ilkesine uygun görüntüsü vermek. İnsan aklıyla alay edercesine...
Tabi yersek!
Bir anımı anlatarak gazeteciliğin ülkemizde ne hallere düşürüldüğünü göstermek istiyorum.
Yıl 2017 aylardan 9 Eylül. Yer; CHP Maltepe İlçe Örgütü salonu…
CHP'nin 94. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında bir panel... İzleyiciler arasındayım.
Gazeteci/yazar ve CHP Eski Genel Başkanı Altan Öymen konuşmasını tamamladı.
İkinci konuşmacı Hürriyet'ten Yalçın Bayer.. Cesur kalem olarak bilinir...
Konuşmasının sonlarında önemli bir şey söyleyecekti, sustu, etrafına baktı, 'Aranızda gazeteci var mı' dedi. 'Yok' denilince, düşüncesini rahatça açıkladı.
Siyasetçinin gazeteciden çekinerek açıklama yaptığı dönem geride kaldı artık; dürüst gazetecinin yalaka gazeteciden korktuğu bir Türkiye'de yaşıyoruz; muhabirlik yalakalıkla muhbirliğe evrilmiş.
Ne var ki yalanın da bir sonu vardır.
Gazetecilik adına o kadar çok yalan söylediler ki.
Artık yalan dikiş tutmaz yama olmuş, yırtık yırtılmaya devam ediyor.
İktidarın panik hali bundan...
Mesut Karakoyunlu