Yanılmıyorsam 2001 yılıydı. Finike Cumhuriyet Çok Programlı Lisesi ile Almanya'da Mosbach Friedrich Engels Liseum arasında gerçekleştirdiğimiz öğrenci değişim programı çerçevesinde düzenlediğimiz bir diğer geziye Finike'deki seçilmiş meslek temsilcilerini dahil etmiştik.
Öğrenciler ve meslek temsilcileri ile birlikte Baden Württemberg eyaleti başkenti Stuttgart, Freiburg, Karlsruhe, Mannheim ve Heidelberg'e geziler düzenledik, bu kentlerde birçok kurum ve kuruluşu ziyaret ettik, işleyişleri hakkında bilgiler aldık.
Bu kuruluşlardan bir tanesi de Neckarwestheim'daki bir nükleer santral idi. Üzerinde koyunların otladığı gözün alabildiği kadar geniş bir mera'nın kenarında kurulmuş nükleer bir tesis.
İlk bakışta küçük bir bina, içine girdiğinizde inanılmaz büyüklükte teknolojik bir yapı...
Santral içersinde gezilebilecek yerleri gördükten sonra bizleri bir toplantı salonuna götürdüler.
Santralin bir yetkilisi, kuruluşunu, işlevini, sağladığı elektrik enerjisini anlatıktan sonra radyoaktif küllerin depolanması hakkında şunları söyledi:
"Dışarda üzerinde koyunların otladığı, gözün alabildiğine o geniş araziyi gördünüz değil mi? O yeşilliğin altında binlerce gözden oluşan sızdırmaz radyoaktif atık tepoları var. Şu an hepsi dolu. Şu sırada Almanya'da nükleer tehlike konusunda farkındalık o kadar güçlü ki yurttaşlar yakınlarında yeni atık depolama tesislerine bile izin vemiyorlar."
Bu arada elimi kaldırdım, söz istedim ve sordum: "Mevcut atık depolarınız dolu, yeni depolar yapmanıza yurttaş engel oluyor, çıkan radyoaktif külleri nerede depoluyorsunuz.?"
Verdiği yanıt: " Bize pahalıya mal olsa da parayı verdiniz mi torpraklarını radyoaktif çöplerimize açan ülkeler var."
Bunun üzerine sözünü keserek, bunların içinde Türkiye'de var mı diye sordum.
Hiç sesini çıkarmadı, bu arada göz göze geldik, gözleri ne yazık ki 'var', der gibiydi.
Yetkili, konuşmasını, Almanya'da nükleer santrallerin kapatılması sürecine getirdi ve şunları söyledi:
"Çernobil nükleer felaketinden sonra var olan güçlü farkındalığın karar odakları üzerinde oluşturduğu baskı sonuç verdi. Almanya'da faaliyet gösteren son nükleer santraller en geç 31 Aralık 2022'de kapanacak.
Ben nükleer mühendisi olarak nükleer enerjiye karşı değilim ama bu konuda halkın duyarlılığını da önemsiyorum. Çünkü Çernobil'den sonra bir felaket daha yaşanırsa bunun utancını yaşamak istemiyorum."
Bizzat yaşadığım bu dialogdan 10 yıl sonra 15 Mart 2011 de Japonya"da Fukuşima Nükleer Santral felaketi yaşandı.
Bugün Almanya, güneş başta olmak üzere son yedi yılda ihtiyaç duyulan elektriğin %85'ini yenilenebilir temiz enerji kaynaklarından sağlıyor.
Kaldı ki Almanya'da güneş görünürlüğü Türkiye'nin üçte biri.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından başta güneş olmak üzere temiz ve ucuz enerji kaynaklarına yatırım yapmak varken 20 Milyar Doları riskli bir bölge olan Mersin Akkuyu'ya, hem de 2026 yılında tam kapasite çalıştığında ülke ihtiyacının %7,7'sini karşılayacak bir nükleer santrale yatırmanın mantığını anlayan var mı?
Dünyada, nükleer santrallerden bir kaçış alternatif temiz yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmişken, inatla nükleer santral yapmak isteyenlerin bunu anlayabilmeleri için dünyanın bir kaç nükleer felaket daha mı yaşaması gerekiyor?
Mesut Karakoyunlu