Yıldan yıla değil, artık günden güne her şey bir rüzgarın yön değiştirmesi gibi hızla değişiyor. Dünya her an yeni olaylarla insanlara ders veriyor. Ama insanlar yine de bildiğini okuyor, tedbir almıyor. Olay oluyor tedbir çarelerine ve kurtarmaya sonra bakıyor.
Deprem oluyor, önceden depreme karşı bir hazırlık olmadan, o an ki duruma göre insanları kurtarmaya çalışılıyor.
Sel oluyor, dere yataklarındaki evlerle beraber insan ve diğer canlılar yok oluyor.
Kış aylarında filtresiz fabrika bacalarının havayı kirletip zehirlediği insanların acıları, feryatları, sesleri duyuluyor mu? O fabrikalar gelecek kışa zehirlemeyecek tedbirler alıyor mu?
Yıllarca biriken deniz kirliliği artık denizdeki canlıları yok edecek kadar ilerliyor. Önceden tedbir yok. Sonradan yüzeysel temizlik, bataklık duruyor, bataklığın üzerini temizleniyor. Yeniden deniz kirliliği artmaması için tedbirler alınıyor mu?
Ormanlar bir nefes, bir vatan, bir can ama görünen o ki onu bile korumak için bile zamanında tedbir almıyoruz. Bir tek ağacın kesilmesi bile suç olası gerekirken madenler için kesip çöle çeviriyoruz. Ormanı korumaya çalışan vatandaşların üzerine gidiyoruz. Sonra da ormanları koruyalım, ağaç dikelim diye konuşuyoruz. Bir ağacın ormanda yeniden büyüyüp çoğalması için onlarca yıl gerektiğini ama yok etmek için saniyeler gerektiğinin farkına varamıyoruz. En azından bazılarımız…
Şu günlerde cayır cayır ciğerlerimiz yanıyor. Halk elinde bir pet şişesindeki suyu bile söndürmek için çaresizce dökerken, her bir damla söndürmek için su gerekirken, bir tek yangın uçağımızın uçamayacak durumda olması da hepimizi yaraladı. Bir Yunanistan’ın bile onlarca yangın uçağı varken, bizim kendi uçağımızın olmayıp kiralanmaya çalışılması hepimizi üzmüş, mutsuz etmiştir.
Ormanda ağaçlar, hayvanlar, evler yanıp kül olurken hiçbir vicdan sahibi buna rant gözüyle bakamaz. Bakan olursa da o insan olamaz. Evlerin içindeki eşyalarıyla birlikte birikimleri de küle dönen insanların feryatlarını görmemek, duymamak, yardım etmemek de hiçbir insanlığa sığmaz.
İnsanlar mutsuz, insanlar çaresiz, insanlar feryat ederken, yardım elini uzatan tüm insanlar olarak kenetlenip bu günleri birlikte atlatmalıyız.
Kimi sessiz, kimi sesli ağıtlar, gözyaşları hepimizi derinden etkiliyor. Bu ülkenin her bir bireyi feda edilemeyecek, gözden çıkarılamayacak kadar değerlidir.
Ülkem cayır cayır yanarken, gülüp eğlenip mutlu olamayız. Mutsuz, çaresiz insanlarımızın feryatları, feryatlarımız olarak onlarla birlikte mutsuz, onlarla birlikte mutlu olacağız. Bir ülkede mutluluk, çarelerin çoğaldığı, acıların dindiği, insanların insan olarak değer verilip çıkarsızca sahip çıkıldığı gün; mutluluk güneşi ışık saçar, mutluluk rüzgârı eser, mutluluk çiçeği açıp kokular yayar. Mutlu insanların, mutlu yurdu olur. Mutlu bir yurdumuz için, haydi hepimiz el ele!
Cengiz Çetik