M.Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i gençliğe emanet etmişti, doğru olanda buydu.
Yıllar ilerledikçe; Cumhuriyet'e olan bağlılığı ritüellerle rutinleşmiş, statikleşmiş, gençlik heyecanını ve mücadele ruhunu kaybetmiş, yaşlanmış nesiller, gençliğe, Atatürk'ün onlara gençken duyduğu güveni duymadılar.
Cumhuriyet'i koruma ve kollama görevini askere yüklediler; koruyamadığı Cumhuriyet'in kaleleri bir bir kuşatılırken, kendini koruyamaz duruma düşürülen. Bu boşluktan yararlanan iktidar, Cumhuriyet değerleri yerine kinci, dinci ve cihatçı selefi değerleri meşrulaştırarak kurumsallaştırmaya başladı.
Cumhuriyetin kazandırdığı laik yaşam biçimine saldırılar, güç sarhoşluğunun verdiği cesaretle hoyratlaştı, zulme dönüştü. Bu yetmedi kutuplaşma keskinleştirildi, yandaş olmayanlar... Terörist, hain, düşman yaftalamasına muhatap olmaya başladı.
Zaten sınırlı olan laik demokratik Cumhuriyet yok edilerek, artık otoriter tek adam rejimi inşa edilmeye başladı.
Bilmedikleri bir şey vardı: Osmanlı'dan Kurtuluş’a, Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze taşınan, Laik demokratik değerleri yeniden inşa edebilecek 150 yıllık bir tecrübeye sahip bir ülke olduğumuz gerçeği...
Diğeri 21.yüzyılın evrensel insan hakları ve çoğulcu, katılımcı demokratik değerleriyle ve ilişkileriyle bir şekilde tanışmış, kısmen entegre olmuş bir toplumu Ortaçağ değer ve yöntemleriyle idare edilemeyeceği gerçeği...
İşte bu gerçeklerin değerleriyle yüklü toplum kesimlerinin aktive edilmesi tek adam rejimine "DUR!" diyecek güçtedir.
Daha ileri taşıyamadığımız için gençliğin korumasına sokamadığımız ve kaybettiğimiz, laik demokratik Cumhuriyeti bize yeniden kazandıracak olan bu güçtür.
Sorun bu gücün ne kadar farkındayız?
Ayrımcılığa düşmeden, tek adam yönetimine muhalif tüm kesimlerin ortaklaşması şartıyla bu gücün aktive olacağına yürekten inanıyorum.
Mesut Karakoyunlu