Kaygısızlıktan mı ne tüm başımıza gelenler?
Umut Kısa'nın paylaştığı
Modern dünyanın laneti: "Saplantılı Düşünceler" adlı yazıdan bir alıntı:
"Kaygılarınız ve geleceğe ilişkin endişeleriniz sizde bilinçli olarak oluşan ve size fayda sağlayan düşüncelerdir. Üstelik bunları yaratmak kendinizi korumak için oluşan ve sizin gerçekte istediğiniz bir şeydir. Yani aslında olumsuz düşüncelerinizin oluşması size zarar vermekten çok, fayda sağlama amacında. Dolayısıyla otomatik pilotunuz da sizin için en iyi olanı yaparak, gelecekte oluşabilecek kötü bir duruma önceden tedbir almanızı sağlıyor."
Konuyu vereceğim örnekle biraz açmak istiyorum.
Örneğin karşımızda bir duvar var. Duvarın önünde birkaç kişi tezgâh açmış bir şeyler pazarlıyorlar. Biz sadece duvarın ön yüzünü ve oradakilerin ne yaptıklarını görüyoruz ve duvarla ve yaptıkları ile ilgili düşüncemizi açıklıyoruz.
Ne var ki, bir de duvarın arka yüzü var. Orası nasıl, orada ne var, neler oluyor, önde pazarlanan şeyler nasıl üretiliyor, üreticilerin yaşadığı sıkıntılar. Tüm bunları hesap edip öğrenmeden ürettiğimiz fikir ne kadar doğru olabilir?
Atatürk gibi düşünmek sözü bunun için mi ifade edilmiştir?
Sadece gördüğünle yetinmek, zihni tembelliğin gereği, görünenin ötesini anlamak çaba ve emek harcamıyoruz, bunun ne kadar farkındayız?
Bugün ülke ve dünya olarak yaşadığımız sıkıntıların kökeninde yatanları anlamak için;
Kaygılarımız ve endişelerimiz mi bize daha çok zarar veriyor, yoksa kaygısızlığımız mı, boş vermişliğimiz mi ve tembelliğimiz mi!?
Bunu sorgulamak istedim.
Sen de her şey için kaygı duyuyorsun diyorlar da...
Ben de diyorum ki; Finike'de kurulacak termik santralin nasıl bir felaket üreteceği kaygısını dile getirmeseydim ve mücadelenin fitilini ateşlemeseydim; bugün Finike hiç yaşanmaz olacaktı, insanlık olarak kaygısızlığımızın sonucu yaşadığımız; fırtına, hortum ve su baskını gibi artık sıradanlaşan felaketlerle birlikte...
Mesut Karakoyunlu