Atatürk’ün okuma ve öğrenme tutkusu sadece öğrencilik yıllarına özgü değildi. Okumaya cephede de devam ediyordu. Kendisini ziyarete gelen Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk’ün odasını anlatırken, Balzac’ın, Maupassant’ın, Boule de Suif’in ve Lavedan’ın eserlerinin masasının üstünde durduğundan söz eder.
Çanakkale Savaşı'nda çatışmaların en şiddetli zamanlarında bile, fırsat buldukça kitap okumayı bırakmayan M. Kemal'e neden çok kitap okuduğunu sormuşlar.
Verdiği yanıt mealen şöyle:
"Savaşın yarattığı, insanı insanlıkta çıkaran vahşet; şarapnelle parçalanmış bedenlerden yaşamı alırken, sağ kalanların tüm insani değerlerini/vicdani duygularını ve psikolojilerini da paramparça ediyor. Var olmak için öldürmekten başka seçenek bırakmayan bir savaş bittikten sonra, geride kalanlar için normal hayatı sürdürmek zorlaşıyor.
Bu nedenle savaşın zayıflattığı insani değerlerimi, kararttığı duygularımı, katılaştırdığı yüreğimi, körelttiği vicdanımı kitapların dünyasında onarıp, sağaltıyorum.
Hayat savaştan ibaret değil, daha yapılacak çok iş var. Bu süreçte ülkemin bana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, sorunsuz bir insan olarak kalmalıyım ki faydalı olabileyim. Kitapla dostluğumu cephede bile sürdürmemin nedenlerinden biri de bu..."
Mustafa Kemal, daha yapacak çok işimiz var derken; Batı'da yeni fikir ve değerlerin ürettiği toplumsal ve yönetsel dönüşümleri iyi okumuş, ulus devletler sürecini kavramış, Osmanlı'nın bundan kaçamayacağını görmüş olduğunu anlıyoruz.
Cumhuriyet fikrinin alt yapısını oluşturan bir düşünce yapısına ulaşmak, hayatında hiç kitap okumamış yöneticilerin harcı olabilir mi?
Çağın hızla değişen düşünce ve fikirlerini bilmeden ucuz ve sanal kahramanlıklarla gelecek inşa edilebilir mi?
M. Kemal Atatürk, cepheden cepheye koşarken bile dünyadaki dönüşüm, değişim ve yeni gelişmeleri nasıl izleyebiliyor?
Bu ancak ve ancak dünyanın en zorlu savaşı Çanakkale savunması sırasında bile okuyarak sağlanabilecek bir yetkinlik.
Bu yetkinlikle M. Kemal hem Çanakkale Zaferinin kazanılmasını sağlayarak dünyanın kaderini değiştirmiş, elde ettiği yeni fikirlerle de Cumhuriyete giden yolun taşlarını döşemiştir.
Kısacık bir yaşama onca başarıyı sığdırmak sadece kitapla ve okumakla açıklanacak bir olgu değil ama Atatürk dehasının ortaya çıkmasında yaşamına satır satır işlenmiş 5 bin kitabın katkısı yadsınmaz önemde...
Atatürk'ü anlatırken olayları seraplaştıran hamaset kültürümüz, ne yazık ki bu ve benzeri birçok konuyu atlamamıza neden olmuş gibi görünüyor.
Ve bunun için Atatürk'ü yeterince anlayamadığımızı ve de anlatamadığımızı düşünüyorum.
Öyle olmasaydı; camilerde Çanakkale Zaferini anlatan hutbelerde Atatürk dışlanabilir miydi, terörle mücadele olan Afrin Operasyonu tarihimizin şanlı zaferi ile boy ölçüştürülebilir miydi, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve bunun sonucunda kurulan Cumhuriyet millete karşı yapılmış gösterilebilir miydi? Cumhurbaşkanımızın hastanede ziyaret ettiği sözde tarihçi fesli Kadir "keşke savaşı Yunanlılar kazansaydı, o zaman inancımızı yaşardık" diyebilir miydi?
Mesut Karakoyunlu