Ayrımcılığa ilk kez derisinin rengide uğrayan Gandi, efendilere karşı yükselttiği sessiz çığlığı; ötekileştirilmiş, aşağılanmış, köleleştirilmiş milyonların yüreklerinde itirazı ateşlerken şunları söylüyordu:
"Günahtan nefret et günahkardan değil."
Dışlamıyordu kimseyi bu insani söylem, çoğaltıyordu başlattığıTuz Yürüyüş'ünde, arkasından gelenleri, özgürlüğe giden yolda...
Yabancı değildi; hoşgörüyü kutsayan, insana insanca yaklaşan bu söyleme, 'incinsen de incitme' diyen, zulmün olgunlaştırdığı kadim Anadolu kültürü...
Sivas'ta gericiliğin yakarak katlettiği canların kültürünün verdiği; "Nefretimiz, otel yakarak insanları katledenlere değil, onları bu duyguya sürükleyen anlayışa ve cehaletedir" şeklindeki tepkiden Gandi'nin söyleminin ne farkı var?
Bu ayrımsız hoşgörü değil mi ki barışa ve
huzura giden yolu herkese açık tutan...
Adalet Yürüyüşünde de bu eylemin kıvılcımını çakan Kılıçtaroğlu, kendisiyle birlikte yürüyenlere 'hain, terörist bunlar' diyen iktidara karşı; 'biz sadece adalet istiyoruz, itirazımız adaletsizliğe' diyerek verdiği tepki, şiddet üretecek gerginliğe fırsat vermiyordu. Yürüyüş sırasında provakasyonlara alkışlarla verilen yanıt tahriki yapanların amaçlarına ulaşmasını engelliyordu.
Barışcıl ve sağduyulu, herkesi kucaklayan, herkes için adalet isteyen bu Gandivari yaklaşım Adalet Yürüyüşü'ne halk desteğini artırmakla kalmıyor; itirazımızla gönülleri yıkmaya değil, kalpleri kazanarak adaletin önündeki duvarları yıkmaya geliyoruz diyen anlayış, ezberleri bozuyor; çoğaldıkça gerginlikten ve çatışmadan medet umanların şiddete eğilimini kırıyordu.
Gezi örneğinde de görüldüğü gibi.. çağın bu barışçıl mücadele yöntemi; insanları değersizleştiren yaklaşıma karşı .
İtiraz kültürünü inşa eden bu anlayış, örgütlendiğinde; şiddete karşı bağışıklığı güçlendirerek, özgürlüklerin önündeki duvarları bir bir yıkıyor mu ne!?
Çünkü; itiraz için ağzımızı açtığımızda ifade ağızdan çıkmadan boğazımızı sıkmaya başladılar da..
Mesut Karakoyunlu