Soytarılık, demokrasinin olmadığı ortaçağda, krallıkların muhalefet ihtiyacını karşılamak üzere üretilmiş bir meslektir.
Soytarı, kralın tüm görüşmelerinde, yanında hem de yanı başında bulunur, kral yanlışa düşerse, ciddiye alınmayan şaklabanlıklarıyla, ciddi uyarılarda bulunsun diye…
Nüktedanlığıyla veya sivri diliyle dikkat çekemezse, uyarısını, şaklabanlıkla krala parmak atacak kadar ileri götürebilir. Kral yediği parmağı ciddiye almaz ama.. yapılan uyarının ciddiyetini kavrar.
Böyle bir ihtiyaç olmasaydı, kral yediği parmağı hoşgörüyle karşılayabilir miydi?
Günümüzde İmparatorluklar ve krallar tarih oldu ama soytarılık, soytarılıktan öte bir işlevsellik kazanarak; siyasal ve toplumsal alanlarda muhalefet görevini sürdürerek, bir şekilde yönetenleri, yetki aşımında frenlemeye devam ediyor.
Muhalif tavrı besleyen demokrasidir. Muhalefetin olmadığı yönetimlerde demokrasi, demokrasinin olmadığı yerde de muhalefet olmaz diye genel bir kabul vardır.
Ülkemizde, bu kabulü dikkate almayan AKP iktidarı, yetkilerin kötüye kullanılmasına karşı çıkan ve öneri sunan siyasi muhalefeti, ‘aklınızı kendinize saklayın, bizim sizin aklınıza ihtiyacımız yok‘ diyerek dışlamakta, rahatsızlık duyduğu her türlü toplumsal muhalefeti de darbe girişimi olarak suçlayarak, tarih olmuş krallıkların bile vazgeçemediği muhalefet ihtiyacını yok saymaktadır.
Bu yönetim anlayışı, AKP iktidarını hızla demokrasiden uzaklaşmakta, krallık ve padişahlık gibi monarşik yönetimlerin de gerisine düşürmektedir.
Tarihimizde padişahlar, katıldığı törenlerde ve ‘cuma selamlığı' merasimi sırasında sarayın kapısında bekleyen alkış çavuşları “yaşa var ol” diye bağırırken, görevlendirilmiş bir grup da hep bir ağızdan ‘‘Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var'' diye muhalif slogan atarlardı.
Osmanlı’da bile dalkavukların yarattığı rehavetten sıyrılmak için mizansen de olsa muhalif ses duyma ihtiyacını bu şekilde karşılarlardı.
Çoğunluk demokrasisinin çoğulcu demokrasiye evrildiği günümüzde muhalefet ihtiyacı ve önemi daha bir artmışken;
Siyasal muhalefetin hareket alanını alabildiğine daraltan AKP iktidarı, direnen toplumsal muhalefeti tamamen yok edecek yasal bir düzenleme ile ilgili çalışmaları başlattı bile…
İlk bakışta vandalizmi hedef alan bir düzenleme gibi görünen yeni güvenlik yasa önerisi, uygulamada; sadece haksızlıklara, adaletsizliklere, usulsüzlük ve yolsuzluklara karşı barışçıl gösteri, toplantı ve yürüyüş yapanları değil, yapabilecek olanları gözlerinden okuyup derderst edecek bir açılıma müsait görünüyor.
“Muhalefetsiz Demokrasi”, pek yakında ülkemizde vizyona sürülecek.
Günümüz dünyasında muhalefeti tamamen yok edip, bir ülkeyi diktatöryal baskıyla dikensiz gül bahçesine dönüştürmek ne kadar mümkün?
İnsanlık, yakın tarihte büyük bir fatura ödeyerek, böyle bir yönetim anlayışının sürdürülemez olduğunu Hitler tecrübesiyle yaşadı.
Benzer acı tecrübeyi Türkiye’ye yaşatacak gibi görünenlerde , kahin olmaya gerek yok, korkarım; Hitler’in akıbetini mi görüyorum ne!?.
Mesut Karakoyunlu