Bu ülkenin aydınlığında ve güzel bir geleceğinde payı olan; ses sanatçılığından, tiyatro sanatçılığına kadar tüm sektörlerde çalışanların virüs nedeniyle şu ana kadar en ağır bedelleri ödeyerek unutulması nedeniyle; SANATIN DAMARLARI DONDURULMUŞ VE HATTA KOPMAK ÜZERE…
Bu ülkenin içinde yaşayan millet; türküleriyle, şarkılarıyla, eğlencenin, düşüncenin erdeminde bir adım ileri gitmenin mücadelesini veren sanatçılarıyla yol almıştır. Onlarla gülmüşüz, onlarla eğlenmişiz, onlarla ağlamışızdır. Duygularımızın sahnede bir şekilde aynası olmuşlardır.
Bu süreçte, aylardır en büyük bedeli ödeyenlerden biri de en yazık ki sanat çevresidir.
Onlar ki her karar sonucunda unutulmanın ve hayal kırıklığının faturasını sanatçı olarak gün gün ağırlaşarak ödemektedirler.
Bir ülkede sanatçı olarak yetişmenin ne kadar önemli ve yetişmesinin ne kadar zor olduğunu fark ettiğimizde, onları kaybetmemek için bir şeyler yapılması gerektiğini daha iyi anlayabiliriz. Ama bunu çok geç kalmadan fark etmeliyiz…
Sanatçıları unutulan bir millet olmayalım. Unutmayalım ki, onların varlıklarıyla hayat damarlarımız daha güçlü ve daha sağlam temeller üzerinde ayakta kalır.
Atatürk’ün söylediği gibi “Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
Evet…
Herkes sanatçı olamaz. Çünkü sanatçı olmak çok farklı bir yeteneği içinde taşımaktır. Bu yeteneklerin erimelerini, sessizce seyrederek onları yaşatamayız. Bu yeteneklere sahip çıkarak yaşatırız, bir kenarda oturup unutarak değil…
Atatürk’ün şu sözü de unutulmamalıdır;“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.”
Cengiz Çetik