Teslimiyetçilik, zihinde başlar, beden de son bulur. Kimi zaman yoksulluğun, kimi zaman da çaresizliğin sonucudur yaşanan.. .
İnsanların; yemek yeme, giyinme, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamak ve çocuklarına iyi bir gelecek verebilmek adına düşük ücretle çalışanlar, gönüllü köle olmayı da bir şekilde kabul etmişlerdir. Güç sahibi olanlar parasıyla, güçsüz gördüklerinin, güçlenmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapar; işine geldiği sürece kullanır, işine gelmediği an, kapının önüne koyar. Üç kuruşa razı olsun, dört kuruş istemesin, kendisi bin kuruş kazansın…
Kapı önüne konma korkusuyla çaresiz çalışanların; gönüllü kölelikten başka ne olabilir ki hayatları...
Madenlerde, fabrikalarda, inşaatlarda çoğu zaman tedbirsizlik ve iş güvenliğinden yoksun karın tokluğuna yaşayan ve işsiz bırakılma tehdidiyle, acımasız bir dünya düzeni çarkları arasında çoğu zaman emekliliklerini göremeden bir iş kazasıyla hayatları son bulan insanlar...
Çocuk yaşta çalışmaya zorlananlar, kadınları alınıp satılan bir mal gibi gören, çağdışı kalmışların günümüzde bile kırıntılarını taşıyanlar yüzünden sayısız mağdur olanlar…
Yasa dışı göçmen kaçakçılığı yapanlar yüzünden hayatları kararanlar…
Cinsel istismarlarla hayatlarını mahvedenlerin baskısıyla yaşamak zorunda kalanlar…
Bazı kaynaklara göre dünya üzerinde kırk milyonun üzerinde insan, bu şekilde yaşama mahkûm; çok düşük ücretle çalıştırılanlar, çocuk işçileri, zorla evlendirilen yaşı küçük kız çocukları…
Örnekleri o kadar çok ki say say bitmiyor...
Kapitalist dünya düzeninde her şey para gücünün üzerine kurulmuş ve bu güçle geçmişin zoraki köleliğinden, günümüzün gönüllü köleliği üzerine servetlerini kurdukları piramidin tepesine inşa etmeye devam etmişlerdir. Bu piramidinin tepesinde yaşayan bir avuç insan, tabanında yaşayanların; koşulsuz itaat eden, hizmet eden ücretli köleleri olarak görürler. Piramidin tepesindeki bir avuç insan arasına girmek için ise; birbirini harcamaktan, birbirini ezmekten ve yok etmekten çekinmeyenler, insanlık tarihi boyunca hep var olmuştur.
Bir kıvılcımla başlar, yaşanan her şey…
Sonra zincirleme, hayat darbeleri arasında kafesine alır ve sanalda taşırken, gerçekte boynunda tasma olmadan yaşatır, sanki köle değilmişsin de kaderinmiş gibi göstererek…
Modern dünyanın, modern vitrinini süslerken, ölen ölür, yerine yeni ücretli kölelerle yollarına devam ederler. Hiçbir şey olmamış gibi…
Hadi bakalım yaşat yaşatabildiğin kadar, gönüllü köleliğini…
Nereye kadar?
Tüm dünyada; aslında hep aynı şeyler yaşanıyor.
Madenler göçüyor, insanlar ölüyor… Bir şey yok!
Fabrikalar havaya uçuyor, insanlar ölüyor… Bir şey yok!
İnşaatlarda iş güvencesi alınmadan insanlar ölüyor… Bir şey yok!
Çocuk işçiler, çocukluklarını yaşayamadan ölüyor… Bir şey yok!
Kız çocukları, çocuk yaşta evlendirilip gelecekleri yok ediliyor… Bir şey yok!
İnsanlar ölüyor, filtresiz fabrikalarda doğa katlediliyor… Bir şey yok!
Bir şey yok; sadece insanlık ölüyor, insanlık…
Değişen hiçbir şey yok!
Evet!
Geriye kalan dünyada… Koskocaman bir hiçbir şey…
Cengiz Çetik