Kazakistan ve diğer Türkî ülkelerde eş, dost, akraba ve yandaşlardan oluşan oligarşik yapılar bir taraftan yönetici sınıfı oluştururken, diğer taraftan ülkenin yeraltı ve üstü zenginliklerinin mülkiyetine de sahiptirler.
Şirketlerini de, küresel maden, gaz ve petrol şirketlerinin taşeronu olarak işletiyorlar.
Ülke kaynaklarından en büyük payın küresel emperyal şirketler, orta büyüklükteki payı aynı zamanda ülke yöneticisi olan yönetici sınıf, devlet başkanı, ailesi alıyor. Bürokrat ve teknokrat kesimler, rüşvet ve yolsuzluklardan besleniyor.
Halklara sadece yoksulluk düşüyor.
Adil olmayan ve sıradan insanları her geçen yıl biraz daha yoksullaştıran, emek sömürüsüne dayalı bu ekonomik düzen, bugün yaşananların sebebi… Yoksulluk ise sonuç…
Bu düzenin bozulmaması için de devlet başkanına biat ve itaat, halktan insanları baskı altında tutmanın aracı olarak kullanılmaktadır.
Türkî devlet başkanları ve yöneticileri, videodaki gösterici bayanın ifade ettiği gibi devlet yönetmiyorlar, aslında şirket yönetiyorlar, küresel emperyal şirketlerin temsilcileri olarak.
Ülkenin emekçileri, ezilenleri, bu başkan sıfatlı emperyal temsilcilerin tebası, ülkenin yurttaşı değil sanki köleleri.
Türkî devletlerdeki güçlü gelenek ve görenekleri öne çıkararak bu ülkelerdeki yağmayı, soygunu ve talanı perdeleyen Türki devlet başkanları, aslında halklardan bekledikleri sadakat ve bağlılığı, Türklüğü din gibi kullanarak
Ülke yönetimindeki varlıklarını sürdürdürmeyi amaçlıyorlardı.
Tabi bu arada ülke zenginlikleri, ülke insanlarının insanca yaşamasına hizmet etmezken.. şirket anlayışıyla ülkeyi yöneten oligarkların hazinelerine gelir, zenginliklerine servet olmuştur.
Kazakistan'da adil olmayan refah paylaşımına ve bu düzeni sürdürebilmek için emekçi kesimlerin üzerindeki baskı ve zulme karşı başkaldıran Kazakların isyanı kontrolden çıkınca, özel jet uçaklarıyla Kazak oligarklar, yani yönetici sınıfı, aileleri, halktan çaldıkları yüklü miktarda para ve altınlarıyla Moskova, Londra Dubai'ye uçtu."
Yani kaçtılar, çünkü sermayenin dini, vatanı, ırkı olmaz gerçeğine uygun davrandılar.
Paranın vatan, paranın ırk, paranı din olduğu yönetimlerde; insan yoktur, insan hakları yoktur, demokrasi yoktur, sadece ve sadece sömürü vardır.
Bu nedenle Kazakistan'daki başkaldırı insanca yaşama istemini ifade etmektedir.
Kaygım, Rusya, ABD ve Çin gibi küresel çıkarların devreye girmesiyle bu haklı kalkışma hedefine ulaşamayabilir.
Çünkü yaklaşık 40 yıldır tek adam baskısı altında yönetilen Kazakistan halkının demokratik örgütlülük geleneği olmadığı için kalkışmada siyasi bir önderlik henüz ortaya çıkmadı.
Bu başkaldırı, gelenek ve göreneklerle uyutulan… Yetmedi zulüm ve zalimlikle bastırılan halkların yoksulluğa neden olan bir düzene karşı isyanı olarak tarihe geçecektir, diye düşünüyorum.
Mesut Karakoyunlu