2023 Seçimlerine giderken Cumhurbaşkanlığı için ortaya atılan "kazanacak aday" söylemi Altılı Masa üzerinde kafa karışıklığına neden oldu. Ben bu "kazanacak aday" lafının bir zoka olduğunu düşünüyorum.
Milletin bütününü temsil eden bir makama aday, bostan sergisinden karpuz seçer gibi belirlenmez, kendi rızalarıyla aday adayı olanların arasından demokratik bir seçimle adaylık kesinleşir.
Altılı Masa dışında, ekranlarda boy gösteren ortam karıştırıcıları "kazanacak aday" konusunu öyle köpürttüler ki bazı millet ittifakı önderleri de kendilerini bu köpük havuzunun içinde buldular.
Bu arada beklenen oldu, Altılı Masa dağılıyor mu dedikoduları ortalığı sardı.
Amaç; "kazanacak aday" muğlaklığında yaratılacak iklimde millet ittifakını gereksiz tartışmaların içine sokmak. Bu tartışmalar sürerken, atı ç-alıp Üsküdar’ı geçmenin nasıl olacağıyla ilgili hinlikleri gözden ırak tutup, karşı hamlenin oluşmasını önlemek, sonucu adam kazandıya getirmek.
Bu konuyu kendi siyasi yaşamımdan bir tecrübemi anlatarak biraz açmak istiyorum.
CHP Finike İlçe Başkanıyım.
Yıl 2004...
Yerel seçimler takvimi işlemeye başlamış. Belde ve ilçe merkezi için aday adayı başvurularını bekliyoruz. 4 Belde için aday adayları başvurularını yaptılar, yapılan önseçimlerle adayları belirledik, il başkanlığına bildirdik.
Ne var ki ilçe merkezi için hiç bir aday adayı başvurusu olmadı. Neden diye sorguladığımızda, 1950 yılından 2004 yılına kadar belediye başkanları hep eşraf destekli sağ partilerden seçilmişler. 54 yıldır CHP'den aday olanlar seçilememişler.
Bu nedenle kimse, aday adayı bile olmaya, nasılsa kazanamayacağım diyerek cesaret edip yanaşmıyor.
Bu durum karşısında, seçim takvimi süresi içinde hiç aday adayı çıkmaz ise, partimi adaysız bırakmam, ilçe başkanlığından istifa eder ben aday adayı olurum diye düşünmeye başladım.
İşin zorluğunu biliyorum ama olsun, güçlü bir paylaşım ve dayanışma ile bu zorluğu aşarız diyerek yakınımdaki partili arkadaşlara düşüncemi söyledim.
Sevindiler, destek verdiler ve ben, ilçe başkanlığından istifa ederek bir basın açıklamasıyla aday adaylığımı açıkladım.
Açıklamamla birlikte, parti içerisinden bazı kesimler, Mesut Karakoyunlu kazanamaz, "kazanacak bir aday" belirlenmeli diye bir kampanya başlattılar. Tartışmalar Finike'de yankılandıkça, "kazanacak aday" bulmalıyız diyenler partili seçmenin ve partili olmasa da bana oy vereceklerin moral motivasyonlarını bozdular.
Kazanacak aday arayışı dedikodu ile beslenerek aday adaylığım yaralanmaya başladı.
Bu şekilde aday adaylığında ısrarcı olmanın dedikoduyu arttıracağını bunun da parti içi çatışmayı keskinleştireceğini gördüm.
İl başkanlığına bir yazı ile durumu anlatıp aday adaylığından çekildiğimi, bana karşı olanların öne sürdükleri kazanacak adayın arkasında nefer gibi çalışacağımı belirttim.
Adaylık takvimi kapanmak üzere ama ortalıkta "kazanacak aday" lafı çok, ortaya çıkmış bir aday yok! Kazanacak aday sanki bir hayalet, sadece ortalığı karıştırıyor.
Bu durum karşısında il başkanlığı panikledi, beni ikna ederek Finike Belediye Başkan adayı olarak, adaylığımı resmileştirdiler.
"Kazanacak aday" bulamayanlar adaylığım kesinleşince, tekrar Karakoyunlu kazanamayacak, dedikosunu yaymaya başladılar.
Biz kazanacak aday tartışmalarıyla zaman kaybederken, tekrar DYP'den aday olan mevcut belediye başkanı, belediyenin gücünü kullanarak inanılmaz miktarda nakil seçmeni Finike ikametine geçirmiş.
Öyle ki 8 bin nüfuslu Finike'de, 7546 kayıtlı seçmen olmuş. Buna karşılık 18 yaş altı 454 genç ve çocuk görünüyor; sadece, ilkokulu, ortokulu, okul yaşı gelmeyenleri bir tarafa bırakalım Finike lisesinde 1000'in üzerinde öğreci varken.
Halbuki Finike'de oy kullanabilecek seçmen sayısının, 8 bin nüfusun %70'i karşılığı, 5600 olması gerekirdi.
Biz kazanacak adayla uğraşırken, nakil seçmenlerle ilgili itiraz süresini kaçırdık.
Rakip aday, ben nakil seçmenlerimle seçimi seçimden önce kazandım havasıyla, yanlış yapan bedelini öder diyerek seçmen üzerinde baskı kurmaya başladı.
Seçimler oldu, doğal olarak kaybettik.
Ekte sunduğum seçim sonuç tablosuna baktığımızda, nakil seçmen farkıyla kaybettiğimiz açıkça görünüyor.
Gereksiz tartışmalarla zaman kaybetmeseydik, rakibimizin nakil seçmen gayri meşruluğuna fırsat vermeyebilirdik.
Partililerin adayının arkasında dimdik durduğunu gösterebilseydik, seçimi kaybetmeyecektik, buna inanıyorum.
Kazanacak aday diye bir şey yok, bu arayış Altılı Masayı Ekmelettin vari bir isme götürür. Biz bu zokayı daha önce yedik. Bir daha yersek, ülke elden gidecek. Altılı masa dahil bu ülke hiçbir kesime, kimseye yar olmayacak.
Bu nedenle "kazanacak aday" masalı bir çıkmaz sokak bana göre…
Altılı Masanın hedefine uygun, toplumun tüm kesimlerinin ortaklaşabileceği bir ismin adaylaşması halinde, tüm partiler ortak adayın arkasında ne kadar güçlü ve cesur dururlarsa millet ittifakının adayının kazanmaması için bir neden olamaz, diye düşünüyorum.
Bunları yaşadığım tecrübeye dayanarak atı ç-alan Üsküdar'ı geçmesin, karşı tedbirler alınarak suçüstü yapılsın, attan düşsün diye söylüyorum.
Bu milletin sağduyusuna inanıyorum, yeter ki bu sağduyuyu çıkmaz sokağa hapsetmeyelim!
Mesut Karakoyunlu