Ege'de Gediz kıyısında bir kasaba, adı Ovakent...
Akdeniz'de Teke yöresinde küçük bir belde..adı Kıyıkent...
Ovakent'de, Kız İlhan, erkek...
Kıyıkent'de Erkek Zehra, kız...
Vücutlarıyla ilgili hislerini, bedenlerine hükmeden hormanları mı belirliyordu, bilmiyorum.
Neden; biyolojik mi, psikolojik mi, aile içi sosyal ortam mı bunu açıklamak haddim değil...
Ama bunu ahlak kurallarına bağlayıp, bu hissiyatı yaşayanları ötekileştirip, toplum dışına itmek ne kadar doğru bunu anlayamıyorum.
Onları yakından tanımadan da anlamanın mümkün olmadığına inanıyorum.
Birgün Ovakent'de Karataç Kanyonuna giderken gördüm kendisini, Kız İlhan olduğunu bilmeden önce.. Elinde bir değnek, önünde 10 veya 15 koyun, onları otlatıyordu. İnce uzun boyu, parlak, güneş yanığı dar ve uzun yüzü, iletişim kurmaya hazır gözleri ile gözlerimiz karşı karşıya geldi.
-Sen yabancısın burada, öyle anlaşılıyor, dedi. Ben de "Evet" dedim.
Ovakent'de İlhan, kendini, çocukluğundan beri birlikte oyunlar oynadığı kızlar gibi hissediyordu.
Kıyıkent'de de Zehra, hep erkek çocuklarıyla beraberdi.
Aileleri önemsemediler önce; İlhan kız gibi ince sesi, elinde bez bebeği, oyunlarda kızlarla birlikte, evcilik oyununda anne rolünü üstlenirdi. Kızlar gibi konuşuyor, davranıyor, kızlarda İlhan'ı kız arkadaşları gibi görüyorlardı, birbirleriyle nasıl konuşuyorlarsa, onunla da öyle konuşuyorlardı.
Ne kız arkadaşları yadırgıyordu İlhanı, ne İlhan onlardan uzak kalıyordu. Mahallenin kız oyun grubunda İlhan'ı görmedikleri günler, eksikliği hissedilir, evlerine gidilir, "Hatçe Teyze, bugün İlhan'ı göremedik, hasta mı ne!?" diye sorarlardı. Aldıkları yanıt, "Ev işlerinde bana yardım ediyor " olurdu. Bir gün İlhan, elinde iki şiş bir yumakla çıkageldi arkadaşlarının yanına... "Kızlar," dedi "bakın ne öğrendim, halamın kızından" iki sıra örülmüş, şişin birine aktarılmış bir örgüyü gösterdi arkadaşlarına.. "Bittiğinde sıra sıra farklı renklerden oluşan bir atkı olacak, kışın boynumda taşıyacağım." dedi. Kızlar, "Kız İlhan!, sen bizden fazla kızsın artık" dedikleri günden sonra adı, davranışıyla mütenasip Kız İlhan olmuştu artık.
Yaşı ilerledikçe, kızlığı erkek bedenine öyle yapıştı ki, komşuları bile, "Kız İlhan! Gel de lafın belini kıralım biraz." derlerdi.
İlhan'ın yaşı ilerledikçe, genç kızlarla, mahallenin kadınlarıyla birlikte olurdu, evlerinde, sokakta, tarlada işde.
Hatta tarlaya işe giderken giydiği çiçek desenli şalvarı ve işliğiyle, birlikte yürüdükleri kızlardan , kadınlardan farksızdı.
Kasabanın erkekleri eşlerini kıskanmazlardı, İlhan'la konuştukları, söyleşip, dedikodu yaptıklarında... Bilirlerdi ki, İlhan, adı erkek, bedeni erkek ama ruhu kızdı. Kasabanın erkekleri İlhan gibi olmayı hiç akıllarına getirmezlerdi ama ama İlhan'ı Kız İlhan olarak öyle kabullenmişlerdi ki, yeni yetme bazı gençlerin İlhan'la alay eden sözlerine tepki verirler, alaycılara kızarlardı. Ve şöyle derlerdi;
- Unutmayın o da yaratılmış bir insan, fıtratı böyle, onu öyle görün, sizler de onun gibi olabilirdiniz, onu aşağılamak, onunla alay etmek sizleri erkek yapmaz İlhan'ı olduğu gibi kabul etmek sizi insan yapar, bunu unutmayın!...
Bu kabul, kasabada yaygınlık kazandıkca, İlhan, aşağılanan, dışlanan ötekileştirilenen biri değil, oturup konuşulan, şakalaşılan, görüşlerine değer verilen bir insandı artık, zaman zaman nadiren de olsa farklı bakışların baskısını üzerinde hissetse de...
Ege'de durum böyle, Akdeniz Kıyıkent"de pek farklı değil...
Zehra çocukluğundan beri kızlardan uzak, erkek çocuklarıyla birlikte hep... Kız arkadaşları evcilik oynarken Zehra erkeklerle birlikte top oynuyor, çember çeviriyor, erkekler gibi küfür ediyor, haksızlık karşısında yumruklarını sıkıp kavgaya karışıyor, sokakta büyümüş bir erkek çocuğu gibi davranıyordu.
Cinsiyeti kız olan Zehra önce mahallenin sonra da Kıyıkent'in Erkek Zehrası olmuştu.
Ergen yaşa geldiğinde, kahvehanede erkek arkadaşlarıyla bir araya geliyor, tavla oynuyor, kağıt oyunlarında ise üzerine oyuncu yoktu.
Bir keresinde, taşlı konken oyarken hile yapan bir arkadaşının kafasına takozu vurup, üzerine saldırmış, diğer arkadaşları Erkek Zehra'nın elinden hileciyi zor kurtarmışlar.
Erkek Zehra, artık beldenin erkek ablası olmuştu.
Zehra'nın erkeksi davranışlarını kimse yadırgamıyor, bazen alaycı bir ifadeyle "Bu kadın mı erkek mi" diyerek ahlak zabıtalığı yapanlara verilen yanıt Kız İlhan için söylenenin hemen hemen aynı:
-Zehra'nın yaratılışı böyle, bedeni kadın, ruhu ve davranışları erkek; bu bulaşıcı olmayan farklılığına rağmen sen ve ben gibi insan...
Bu yaklaşım, Zehra'nın beldede diğer insanlar gibi yaşamasına zemin oluşturuyordu.
Bağ bahçe işlerinde kadın işçileri toplayıp, tarla ve bahçelere yönlendiren bir mesleği icra ediyordu.
Kentin bir parçası olmuş, fıtratından gelen erkeksi yönelişi normaleşerek toplumda
Erkek Zehra olarak kabul görmüştü tıpkı Kız İlhan gibi...
÷ ÷ ÷
Çocuk istismarının olduğu toplumuzda, Kız ilhanlar, Erkek zehraların varlığı sorun değil, yaradılışa dayalı bir gerçeklik.. sorun, bazı kesimlerde az sayılmayacak sayıda yaşanan çocukların cinsel istismarı ve bu sapkınlığı örtme ve meşrulaştırma çabası...
Not: Bu hikaye gerçek yaşamdan alınmıştır, yer ve kişi adları değiştirilerek.
Mesut Karakoyunlu