Ülkeyi son yıllara kadar algıyla yöneten AKP iktidarı, algı yönetiminde gerçeklikten kopuk, inandırıcılıktan uzak açıklamalarla toplum üzerindeki etkisini kaybetmeye başladı. Örneğin Partili Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, maaşlarına %16 zam yaptığı emekli ve memurlara %30 zam yaptık deyince...
Milletin aklıyla alay algısı veren bu açıklama kimseyi sevindirmedi, algı ters tepti. Yine Sn. Erdoğan, Adana'da toplu açılış töreninde, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklamalarda bulunurken, "Amerika’nın İngiltere’nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin. Aynı şekilde Almanya’da Fransa’da kuyruklar. Yiyeceklerini bulamıyorlar. Elhamdülillah ülkemizde böyle bir şey yok" dedi. Kısa sürede Avrupa ülkelerinde böyle bir olayın yaşanmadığı öğrenildi. Gerçeklikten kopuk algı operasyonu inandırıcılığını anında kaybetti. Algı yönetiminde başarısız olan iktidar, yedeğinde tuttuğu korku yönetimini devreye sokmaya başladı. Rize'deki provokasyon ile ilgili konuşan Erdoğan, Akşener'e yönelik 'Daha neler olacak, neler. Bunlar daha bir şey değil!' dedi. Böylece Akşener'e yapılan sözlü saldırının daha kötü olaylarla devam edebileceği tehdidi ile topluma korku saçılıyordu.
Demokrasilerde iktidar olmak muhalefetin ana hedefidir. Ne var ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 07 Ekim 2021 tarihinde yaptığı açıklamada muhalefeti hedef alarak, "Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz" dedi. Bu anti demokratik, ucu açık ifade, 'daha neler olacak neler' açıklamasıyla birleşince siyasi cinayetleri gündeme getirdi.
TBMM'nin 15 Aralık 2020 tarihli oturumunda muhalefete yanıt veren Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz" sözleri, sonraki tehditvari açıklamalarla birleşince korku mühendisliğinin devreye sokulduğu görüldü. Tutar mı?
"Korkuyu birinin üzerinde kullanmak için önce kendi korkularının efendisi olmalısın." diye bir söz vardır. İktidarı kaybetmekten korkanlar, korkutarak bir yere varamamışlardır tarihte...
Kendi yakın tarihimizden bir tecrübe; "Mustafa Kemal’in ülkesi de böyleydi. İnsanlar böyle korkutulmuştu. “Düvel-i muazzama” idi düşman. Saltanatın etrafında toplanılmalıydı. Halife kurtarabilirdi vatanı. Herkes, herkes bir biçimde korkuyordu. HAYIR, dedi Mustafa Kemal. Hiçbir şeyi için korkmuyordu. Ne unvanı, ne malı, ne canı...
Cesaret, işte budur. YA İSTİKLAL YA ÖLÜM, dedi. Ölümü göze almayanın özgür yaşamaya hakkı yoktur. Güçlü irade, korkuyu yendi.
Kuvayı Milliye zabitleri ayaktaydı. Mustafa Kemal’in yanında toplandılar. Her şey, her şey değişti. Düvel-i muazzama yenildi. Saltanat kalktı. Halifelik kalktı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu." (Erdal Atabek'in korku üzerine yazısından alıntı)
İşte bu nedenle tutmaz!
Mesut Karakoyunlu