“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplulukların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek , aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur…. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” (Kaynak: İsmet Giritli ‘ Kemalist Devrim ve İdeoloji’ İ. Ü. Yayınları)
Mustafa Kemal’in. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna verdiği, yukarıda aktardığım yanıt; Atatürkçüleri saran; Cumhuriyetin değerlerinin korumaya çalışıldıkça yok edilişinin yarattığı çaresizlik ve umutsuzluğun, kırılması, putlaştırılmış değerlerle değil aklın ve bilimin rehberliğiyle aşılabilir demektedir.
Bu durumda Yanıtlanması gereken iki temel soru karşımıza çıkıyor:
1- Küresel sermayenin sömürgeci yayılmacılığına karşı, mücadele, yalnızca ulusal değerler ve ittifaklar üzerinden mi yürütülmeli , yoksa.. Evrensel değer ve küresel ittifaklar da devreye sokulmalı mı?
2- Atatürk bugün yaşıyor olsaydı, yalnızca 1923 ruhuyla mı küresel emperyal saldırıya karşı koyardı, yoksa.. 21. Yüzyılın ruhunu yakalayarak, emeğin ve çağın insan onurunu yücelten değerleriyle mi yolunu çizerdi?
Akıl ve bilimin sorgulamasına tabi tutacağımız bu soruların yanıtı önümüzdeki dönem için önemli ipuçları verecektir diye düşünüyorum.
Mesut Karakoyunlu