Bu yazı; Osmanlı'nın son yıllarında yaşamış bir mezarlık hikâyesi üzerinden son yarım yüzyılda ülkenin ne hallere düşürüldüğünün hikâyesini anlatmaktadır.
Finike kırsalında kumul bir arazide oluşmuş bir mezarlık.
Bu mezarlığın başlangıçtaki adı “Kıranlık” olarak rivayet edilmektedir.
Neden “Kıranlık” sorusu araştırıldığında alınan yanıtlar; anıların ötesinde, Osmanlı’nın Hasta Adam dönemine de ışık tutuyordu.
Osmanlının son yıllarında halkın, özellikle kırsalda, hangi zorluklar içinde yaşadıklarının da fotoğrafını veriyordu.
Bu fotoğraf, Cumhuriyetle taçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın hangi şartlarda, ne gibi sıkıntı ve fedakârlıklarla kazanıldığının kanıtı gibiydi.
Hikâye, 1900’lü yılların ilk çeyreğine denk düşüyor.
Bugünkü Finike Sahilkent Mahallesi, o günlerde İncirağacı olarak anılıyor. Köy; Torunlar, Kiremitlik ve Sapacak mevkilerinden oluşuyor.
Köyün gençleri Arap çöllerinde; Trablusgarp ve Yemen’de.. yıllar geçmiş; şehit mi, gazi mi yoksa sağ mı bilen yok. Sağ kalanlar daha sonra Çanakkale cephesine gönderiliyorlar.
Çanakkale’de sağ kalanlar ise, yaralı ve sakat değilse, eli silah tutabilecek güce ulaşan yeni gençlerle birlikte Ulusal Kurtuluş için cephede…
Bu sırada Anadolu’daki köylerde nüfus, kadın, yaşlı, sakat ve çocuklardan ibaret...
Yoksulluk, kıtlık ve açlık; yaygın sıtmanın yanında öldürücü salgın hastalıklara neden oluyor.
Anadolu'nun Finike kırsalında da halkın “kıran” diye ifade ettiği tifo ve kolera salgını toplu ölümlere neden oluyor.
Özellikle Kiremitlik ve Sapacak mevkiinden getirilen onlarca cenaze, mezarlık olarak seçilen bu yere defnediliyor.
Köylerde kadınlar, yaşlılar ve çocuklar toprağı kazıp, mezar açacak kadar güçlü olmadıkları için cenazelerini, çukur açması kolay olan, bugünkü Kum mevkiindeki kumullar üzerinde açtıkları çukurlara gömüyorlar.
Askerlerimiz cephede savaşırken anaları, babaları, bacıları, çocukları, sakat ve hasta yakınları açlık ve yokluk içinde bir de salgın hastalıklarla mücadele ediyorlardı.
Bu şartlarda kazanılmış bir zaferin yıldönümü
30 Ağustos Zaferini kutlamak; şehitlerimizin anısına, salgın başta olmak üzere açlık ve yokluk içinde eşlerini, kardeşlerini ve çocuklarını şehit veren insanlarımızın, daha da yoksullaştırılarak hatırasına saygısızlık yapanlar a itiraz etmekle başlar.
Hamasetten başımızı kaldırıp, can vererek, sakat kalarak, dul, yetim ve topraksız ve de yoksul insanlarımızın bugün yaşadıkları sorunlara çare aramakla başlar.
Yoksulluğa çare değil, yoksulluğu yöneterek oy devşirenlere önümüzdeki seçimlerde kırmızı kart göstermekle başlar.
Yoksa... Yoksulluğu kader, çaresizliği fıtrat yapanlar, sultanlıklarını sürdürmeye devam ederler.
Mesut Karakoyunlu