1980 darbesiyle başlayan, 1994 yılında, İstanbul'da R.T. Erdoğan'ı ve Ankara'da Melih Gökçek’i belediye başkanlığına taşıyan yerel seçimlerle devam eden bir tarihsel süreçten söz etmek istiyorum.
1994 Yerel Seçimlerinde, 'yok birbirimizden farkımız ama biz başka partiyiz' inadıyla CHP, SHP ve DSP ittifak yapmayarak ve de düşman kardeşler olarak seçime girdiler.
'Farkınız yoksa ortak aday çıkarmalısınız, yoksa hepiniz kaybedeceksiniz' uyarılarına kulak tıkayarak yaptılar bu tarihi hatayı...
Uyarıların çok yerinde ve haklı olduğunu, birleşmezlerse kaybedeceklerini, kaybedince gördüler.
1994’te Ankara Büyükşehir’i Refah Partisi (Melih Gökçek) yüzde 27.3 ile kazandı. Oysa SHP (Korel Göymen) yüzde 26.8, CHP (Ali Dinçer) yüzde 2 ve DSP yüzde 7.5 aldı. Toplam sosyal demokrat oylar yüzde 36.3’tü. Birliktelik halinde, sadece SHP ve CHP, nın oylarıyla, Ankara 1994 seçiminde kaybedilmezdi.
İstanbul’da ise durum daha vahimdi.
1994’te Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 25 ile başkan olduğu seçimde, SHP (Zülfü Livaneli) yüzde 20.3, DSP (Necdet Özkan) yüzde 12.3 ve CHP (Ertuğrul Günay) yüzde 1.3 oy aldılar. Sosyal demokrat partiler tek aday çıkarsaydı, oylar yüzde 33.9 idi ve ortak sosyal demokrat aday seçimi açık ara alıyordu.
Daha sonraki yerel seçimlerde aynı yanlış tekrar edilerek,
İstanbul’un bölünme nedeniyle kaybı, 1999 seçiminde de devam etti. Fazilet Partisi (Ali M. Gürtuna) yüzde 27.5, DSP (Zekeriya Temizel) yüzde 20.2 ve CHP (Adnan Polat) yüzde 14 oy aldılar. Sosyal demokratlar birlikte hareket etseydi yüzde 34,2 oy ile seçimi yine alıyordu.
Durum Ankara'da da farklı değildi.
1999 seçimlerinde Melih Gökçek’in yüzde 33’lük oyuna karşılık Murat Karayalçın yüzde 31, Doğan Taşdelen yüzde 10 oy almıştı.
Daha sonra, yerel seçimlerde inatlaşarak bir araya gelmeyen benzerler CHP şemsiyesi altında kuzu kuzu bir araya geldiler ama… Genel seçim sonuçlarını etkileyen bu iki önemli kentte sosyal demokrat anlayışı temsil etme şansını kaybederek.
Kendi içinde ittifak yapamayan sosyal demokratlar büyük şehirleri AKP'ye kaptırmakla kalmadılar, 2002 Genel Seçimlerinde ülkeyi de AKP'ye altın tepside sunmuş oldular.
Geçmişte CHP, benzeri sosyal demokrat partilerle ittifak kurmaya yanaşmayarak kaybettiği başkenti, AKP'den almak değil kurtarmak derdiyle, yıllar önce benzerleri ile yapamadığı ittifakı, benzemezleriyle yapmak zorunda kaldı.
Bu tarihsel sürecin, bana göre ülkeyi getirdiği nokta; Türkiye bugün, tek adamla yönetilemeyeceği gibi tek bir parti ile de yönetilemeyecek bir dönemden geçiyor artık...
Son 20 yılda, devletin tüm güçlerini kontrolü altına almış, yani tek adam rejimiyle devletleşmiş bir iktidarın, yönetim zafiyetine rağmen, yönetimi bırakma gibi bir niyetinin olmadığı, yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Bu direnci kırmak için önümüzdeki seçimlerde tüm muhalif partilerin desteğiyle sağlanan bir seçim ittifakı, ihtiyaçtan öte kaçınılmaz hale gelmiştir.
Geçmişte, yukarıda sözünü ettiğim, sosyal demokratların hatalarından ders çıkartılarak;
Başta CHP olmak üzere, muhalif olan ve ülkenin geleceğini düşünen tüm partilerin, AKP iktidarından tek başına kurtuluş olmadığını göreceklerini umuyorum.
Bu nedenle; ortak aklın ve demokratik birlikteliğin, farklılıklara rağmen seçim ittifakında ciddi sinerji üreteceğini düşünüyorum.
Mesut Karakoyunlu