Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Köşe Yazarı
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
 

RENKLERDEN SUÇ ÜRETMEK KOLAYCILIĞI SIKINTI YARATMAYA DEVAM EDİYOR.

Yıl 1944.. Küçük bir mahkeme... Sanık sandelyesinde bir öğretmen... Girdiği sınıfın öğrencilerini anlatan şiirlerini bir  kitapta toplayıp yayınlamıştı.  Kırmızı renkten gıcık alan birinin sıkıyönetim komutanlığına yaptığı bir şikayet üzerine yargılanıyordu. Savcı iddanameyi okumaya başladı.. “Sayın hakim, kitap kırmızı kapakla çıkmıştır ve adı Sınıf’tır. Bu nedenle TCK’nın 216. madde sine göre, yani toplumun farklı özelliklere sahip bir kısmını, diğer bir kısmı aleyhine kin ve düşmanlığa ittiği gerekçesiyle suçludur. Gereğinin yapılmasını arz ederim." Öğretmen şaşkınlıkla etrafına baktı. Her şey ona şaka gibi geliyordu.  Bir şiir kitabı için miydi tüm bunlar?  O halde neydi suç olan? Neden buradaydı? Savcı ısrarla; "ama kitap kırmızı, üstelik adı da Sınıf.” Duruşma sonunda birden herkes ayağa kalktı. Hakim kararını açıkladı: 'Öğretmene 6 ay hapis cezası, kitabının da yasaklanarak toplatılmasına..' Bu öğretmen, Hababam Sınıfı'nın yazarı Rıfat Ilgaz 'dır. İnternette dolaşan bu iletiyi okuduktan sonra savcının altını çizerek ifade ettiği kırmızı kaplı kitap bir anımı çağrıştırdı. Yıl 1971... Türkiye, 12 Mart'ta   bir muhtıra ile geçekleştirilen askeri darbe günlerinden geçiyor ...  O günler; arama, tarama, yakalama,  gözaltı ve işkencenin yaygın olduğu günlerdi.  ODTÜ başta olmak üzere yüksek okul ve üniversitelere  askerler tarafından sık sık baskınlar düzenliyordu. Baskınlarda sakıncalı buldukları    kitaplar toplanıyor, şüphelendikleri öğrenciler  alıp gözaltına götürüyorlardı.  O sırada öğrencisi olduğum Gazi  Eğitim de sık sık  bu baskınlardan nasibini alan okullardan biriydi. Bir gece, geç vakitlerde okulun kampüsünde bulunan yurtlarımıza onlarca askerle bir baskın yapıldı.  Binaların ana kapıları tutuldu, kat girişlerine askerler dikildi, tek tek yatakhaneler aranmaya başladı.  Almanca bölümü öğrencilerinin bulunduğu kattaki odamıza ellerinde silahlarla dalan bir üstçavuş ve iki er'den oluşan ekip, sert bir komutla bizlerin yataklardan inip dolaplarımızın başına geçmemizi söyledi.  Yatakların altına üstüne bakıldıktan sonra dolapların içinde bulunan kitaplardan sakıncalı olarak görülülenler odanın ortasına yığıldı. Herkesin dolabından sakıncalı olarak odanın ortasına yığılan; kalın çildli ve kapağı koyu kırmızı zemin üzerine parlak sarı renkle Brock Haus yazılı kitaplardı.  Şaşkınlığımızı üzerimizden atıp, bu kitaplar bizim ders kitaplarımız dediğimizde, genç üstçavuş kendinden emin bir şekilde; görmüyor musunuz, üzerindeki kırmızı ve sarı renkler bu kitapların komünist kitabı olduğunu söylüyor, benim gözümden kaçmaz, dedi.  O kadar anlatmamıza rağmen bir türlü üstçavuşu ikna edemedik.  Bu sırada koridorda olan ve  tartışmayı duyan  bir asteğmen içeri girdi.  Odanın ortasında yığılmış, kapakları koyu kırmızı ve sarı renklerden oluşan kitapları gören teğmen önce irkildi, sonra ne oluyor burda diye üstçavuşa çıkıştı.  Üstçavuş,  yerdeki kitapları göstererek, bunlar komünist kitapları, ders kitabı diyerek bizi kandıracaklarını sanıyorlar komutanım, biz bilmez miyiz bu komünistleri diyerek işgüzergahlığının arkasında duruyordu.  Bir kitabı eline alan ve sayfaları karıştıran ve sorunu çözen teğmen, bunlar komünist kitap değil dese, herkesin birbirini suçladığı bir ortamda  bir şikayet üzerine başına geleceklerden korkmuş olmalı ki..üstçavuşa, dur bakalım, yanlış yapmayalım, bir bilene soralım, dedi.  Biz bunu duyunca , o gün okulda nöbetçi olan bölüm asistanının çağrılmasını istedik.  Teğmen rahatladı ve nöbetçi bölüm asistanını çağırttı. Bu çağrı üzerine bizim yatakhaneye gelen asistan Yüksel Samantır'ın, kitapların, Almancadan Almancaya sözlük olduğu söylemesi üzerine, kitaplarımız suç delili olmaktan, biz de zanlı olmaktan kurtulduk.  Teğmen de verdiği kararla olaydan kendisine zarar gelmeyecek şekilde sıyrılmış oldu. 1944 yılında sıkıyönetim savcısının, "kitap kırmızı, üstelik adı da Sınıf” suçlamasından 27 yıl sonra bir üstçavuşun, düz mantıkla renklerden komünizm çıkaran işgüzarlığı arasında pek fark yoktu. Yıl 2022... Türk Mühendis ve Mimarları Odaları  Birliği tabelasındaki sarı ve kırmızı renklerden suç örgütü şüphesi üreten bir  gazetede haber yayınlanıyor. Haberi suç duyurusu olarak gören ilgili savcılık, böyle suç olmaz diyemiyor, korkuyor, soruşturma dosyası hazırlıyor. Kırmızı ve sarı renklerle terör örgütleri arasında iltisak kurulup, TMMOB  hakkında dava açılıyor.  Sözünü ettiğim üç olay; Herşeyin zaman içerisinde değiştiği dünyada, baskı dönemlerinde, korkunun değişmeyen kullanışlı yüzünü mü gösteriyor ne!? Mesut Karakoyunlu
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2022 - Pazar

RENKLERDEN SUÇ ÜRETMEK KOLAYCILIĞI SIKINTI YARATMAYA DEVAM EDİYOR.


Yıl 1944..
Küçük bir mahkeme...
Sanık sandelyesinde bir öğretmen...
Girdiği sınıfın öğrencilerini anlatan şiirlerini bir  kitapta toplayıp yayınlamıştı. 
Kırmızı renkten gıcık alan birinin sıkıyönetim komutanlığına yaptığı bir şikayet üzerine yargılanıyordu.
Savcı iddanameyi okumaya başladı..
“Sayın hakim, kitap kırmızı kapakla çıkmıştır ve adı Sınıf’tır. Bu nedenle TCK’nın 216. madde sine göre, yani toplumun farklı özelliklere sahip bir kısmını, diğer bir kısmı aleyhine kin ve düşmanlığa ittiği gerekçesiyle suçludur. Gereğinin yapılmasını arz ederim."
Öğretmen şaşkınlıkla etrafına baktı. Her şey ona şaka gibi geliyordu. 
Bir şiir kitabı için miydi tüm bunlar? 
O halde neydi suç olan? Neden buradaydı?
Savcı ısrarla;
"ama kitap kırmızı, üstelik adı da Sınıf.”
Duruşma sonunda birden herkes ayağa kalktı.
Hakim kararını açıkladı:
'Öğretmene 6 ay hapis cezası, kitabının da yasaklanarak toplatılmasına..'
Bu öğretmen, Hababam Sınıfı'nın yazarı Rıfat Ilgaz 'dır.
İnternette dolaşan bu iletiyi okuduktan sonra savcının altını çizerek ifade ettiği kırmızı kaplı kitap bir anımı çağrıştırdı.


Yıl 1971...
Türkiye, 12 Mart'ta   bir muhtıra ile geçekleştirilen askeri darbe günlerinden geçiyor ... 
O günler; arama, tarama, yakalama,  gözaltı ve işkencenin yaygın olduğu günlerdi. 
ODTÜ başta olmak üzere yüksek okul ve üniversitelere  askerler tarafından sık sık baskınlar düzenliyordu. Baskınlarda sakıncalı buldukları    kitaplar toplanıyor, şüphelendikleri öğrenciler  alıp gözaltına götürüyorlardı. 
O sırada öğrencisi olduğum Gazi  Eğitim de sık sık  bu baskınlardan nasibini alan okullardan biriydi.
Bir gece, geç vakitlerde okulun kampüsünde bulunan yurtlarımıza onlarca askerle bir baskın yapıldı. 
Binaların ana kapıları tutuldu, kat girişlerine askerler dikildi, tek tek yatakhaneler aranmaya başladı. 
Almanca bölümü öğrencilerinin bulunduğu kattaki odamıza ellerinde silahlarla dalan bir üstçavuş ve iki er'den oluşan ekip, sert bir komutla bizlerin yataklardan inip dolaplarımızın başına geçmemizi söyledi. 
Yatakların altına üstüne bakıldıktan sonra dolapların içinde bulunan kitaplardan sakıncalı olarak görülülenler odanın ortasına yığıldı. Herkesin dolabından sakıncalı olarak odanın ortasına yığılan; kalın çildli ve kapağı koyu kırmızı zemin üzerine parlak sarı renkle Brock Haus yazılı kitaplardı. 
Şaşkınlığımızı üzerimizden atıp, bu kitaplar bizim ders kitaplarımız dediğimizde, genç üstçavuş kendinden emin bir şekilde; görmüyor musunuz, üzerindeki kırmızı ve sarı renkler bu kitapların komünist kitabı olduğunu söylüyor, benim gözümden kaçmaz, dedi. 
O kadar anlatmamıza rağmen bir türlü üstçavuşu ikna edemedik. 
Bu sırada koridorda olan ve  tartışmayı duyan  bir asteğmen içeri girdi. 
Odanın ortasında yığılmış, kapakları koyu kırmızı ve sarı renklerden oluşan kitapları gören teğmen önce irkildi, sonra ne oluyor burda diye üstçavuşa çıkıştı. 
Üstçavuş,  yerdeki kitapları göstererek, bunlar komünist kitapları, ders kitabı diyerek bizi kandıracaklarını sanıyorlar komutanım, biz bilmez miyiz bu komünistleri diyerek işgüzergahlığının arkasında duruyordu. 
Bir kitabı eline alan ve sayfaları karıştıran ve sorunu çözen teğmen, bunlar komünist kitap değil dese, herkesin birbirini suçladığı bir ortamda  bir şikayet üzerine başına geleceklerden korkmuş olmalı ki..üstçavuşa, dur bakalım, yanlış yapmayalım, bir bilene soralım, dedi. 
Biz bunu duyunca , o gün okulda nöbetçi olan bölüm asistanının çağrılmasını istedik. 
Teğmen rahatladı ve nöbetçi bölüm asistanını çağırttı. Bu çağrı üzerine bizim yatakhaneye gelen asistan Yüksel Samantır'ın, kitapların, Almancadan Almancaya sözlük olduğu söylemesi üzerine, kitaplarımız suç delili olmaktan, biz de zanlı olmaktan kurtulduk. 
Teğmen de verdiği kararla olaydan kendisine zarar gelmeyecek şekilde sıyrılmış oldu.
1944 yılında sıkıyönetim savcısının, "kitap kırmızı, üstelik adı da Sınıf” suçlamasından 27 yıl sonra bir üstçavuşun, düz mantıkla renklerden komünizm çıkaran işgüzarlığı arasında pek fark yoktu.


Yıl 2022...
Türk Mühendis ve Mimarları Odaları  Birliği tabelasındaki sarı ve kırmızı renklerden suç örgütü şüphesi üreten bir  gazetede haber yayınlanıyor.
Haberi suç duyurusu olarak gören ilgili savcılık, böyle suç olmaz diyemiyor, korkuyor, soruşturma dosyası hazırlıyor.
Kırmızı ve sarı renklerle terör örgütleri arasında iltisak kurulup, TMMOB  hakkında dava açılıyor. 
Sözünü ettiğim üç olay;
Herşeyin zaman içerisinde değiştiği dünyada, baskı dönemlerinde, korkunun değişmeyen kullanışlı yüzünü mü gösteriyor ne!?
Mesut Karakoyunlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.