Şehit haberlerinin geldiği, ana yüreklerine ateş düştüğü şu günlerde, birçok insanın hissedip ifade etmekte zorlandığı, bazılarımızı farklı yapan, farklı olmaya zorlayan bir özelliğimi paylaşmak istedim.
Hepimiz farklıyız ama bu bir üstünlük veya zayıflık değil aksine farklılıkların etkileşimiyle ortaya çıkan bir sinerji nedeni...
Bu nedenle farklılık karşıtlık değil birbirimizi yeniden üretmenin aracı...
Yanlış algılar, farklılığı düşmanlaştırarak ayrımcılığın nefret dilini ve şiddeti beraberinde getiriyor, çatışma kültürünü besliyor, kavgalı bir toplum yaratıyor. Tarihte tanık olduğumuz gibi çatışmadan, savaştan beslenen rejimlere hizmet ediyor.
Kendim üzerinden bu konuyu biraz açmak istiyorum.
Bana biri bir tokat atsa öbür yanağımı çevirmem ama öfkeye kapılıp, aynı şekilde karşılık vermem, ben nerde hata yaptım diye düşünürüm önce... Bu beni kin, nefret ve şiddetin zehirleyici etkisinden korur, sağlıklı düşünmem için bana zaman kazandırır. Sorunu anlamaya ve anlatarak akli bir çözüm bulmaya çalışırım, onuruma saldırılmadığı sürece direnme hakkımı saklı tutarım. Kusurluysam özür dilerim. Haklıysam inatlaşmam, anlaması için anlatır anlatır anlatırım. Böylece beni anlaması için ona zaman tanırım.
Bu ve benzeri barışçıl yaklaşımlar, çoğunlukla şiddet girişimini sönümlendirmiştir. Mandela ve Gandi örneğinde olduğu gibi..
Bazıları buna ister korkaklık ister naiflik desin, İncinsen de incitme felsefesinin ve demokratik siyaset anlayışının bana öğrettiği anlayış bu!
Bilirim ki terör ve şiddet sarmalı taraflara hep kaybettirir; kin, nefret ve intikam duygusunu kışkırtır.
Sorunları çatışarak değil kafa yorarak çözmek zordur, zaman alır.. ama kimseyi üzmez.
Bunun için şiddete teröre hayır!
Bunun için savaşa hayır!
Bunun için barışa evet!
Mesut Karakoyunlu