1789 insanlık tarihinde önemli bir kilometre taşıdır. Ezilenlerin Spartaküs'ten sonra ezenlere karşı yürüttükleri en kararlı ve tarihin akışını değiştirecek kadar önemli bir başkaldırıdır.
Çünkü; o tarihte halktan uzak, halkın hangi şartlarda ve zorluklar içerisinden yaşadığından habersiz monarjik yapılar, saraylarda sanki başka bir alemde yaşıyorlardı.
Halktan kopmuş, halkın kuru ekmeğe muhtaç, aç ve yoksul yaşadıklarından habersiz, saltanatlarından başka bir şey düşünmeyen aristokratik çürümüş yapı insanları yönetiyordu. Bu yapıya karşı tepkileri örgütleyenler halkı şu gerekçeyle ezenlere karşı oluşturuyordu: "Biz ekmek istiyoruz, sarayda yaşayanlar bize; bizlelerle dalga geçer gibi 'ekmek bulamıyorsanız, pasta yiyin' diyorlar, onlara bu dünyada bizim de yaşadığımızı, biz olmadan onların da yaşayamayacaklarını hatırlatmanın zamanı gelmiştir."
Paris'te başlayıp tüm Fransa'yı saran ve daha sonra hızla Avrupayı etkisi altına alarak dünyaya yayılan, yurttaş haklarını öne çıkaran bu hareket, eşitlik, Özgürlük rlük ve kardeşlik değerleri üzerinden yeni bir dönemi müjdeleyen Cumhuriyet fikrini tohumluyordu.
Bu nedenle, ezilenlerin artık monarşik bir yapıyla yönetilmek istemediklerini.. Cumhuriyet talebiyle başlattıkları ayaklanmalarla ifade ettikleri çağı başlatan bir milattır 1789 ruhu...
İşçi, köylü ve burjuva ittifakıyla gelişen mücadale süreçleriyle devam eden bu ruh, saray saltanatı krallığı tasfiye ederek Cumhuriyet rejimiyle demokratik süreçlere rahim oldu.
Osmanlı İmparatorluğu neden yıkıldı sorusunun yanıtını da içinde taşıyan 1789 ruhunu anlayamayanlara açıklamak çok zor.
Çünkü onlar, 1789'u tetikleyen şartların ve fikirlerin, ülkemizde de Cumhuriyet'in kurulmasında önemli rol aldığını biliyorlar ama ama bunu çağın getirdiği bir yönetim biçimi olduğunu kabul etmiyorlar. Çünkü bu süreci Osmanlı'yı parçalayan hareket olarak görüyorlar. Tarihini tamamlamış Osmanlı'yı, saraydan idare edilen tek adamlık üzerinden ülkemize dayatıyorlar; Cumhuriyeti ve değerlerini tasfiye ederek ve kurucu iradeyi itibarsızlaştırarak.
Bu tarihin akışını geri çevirmek gibi bir şey... Tarihle zıtlaşan bu anlayış, 1789'u aşan bir anlayışla gündeme gelen Barışcıl Gezi Direnişi'nin; " beni(bizi) halkı yok sayarak, bu ülkeyi yönetemezsiniz. Mahallemle, kasabamla, kentimle ve ülkemle ilgili karar süreçlerine katılmak demokratik hakkım, aldığınız karar bir kişiyi, bir kesimi bile mağdur ediyorsa, çağımız değerlerinin ölçüsünde meşru değildir." diyen mesajını da anlamamış görünüyorlar.
Çağımızın ürettiği; eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokratik değerleri bilince dönüştüğü günümüzde, bu değerlere saldırı onur mücadelesi olan demokratik direnişleri tetikliyor artık...
Bugün Fransa'da yaşanan sarı yelekliler direnişi bu anlamda değerlendirmek gekir diye düşünüyorum.
Çünkü; vahşi kapilatizmin çağdışı dürtülerle hareket eden günümüz yönetimleri, çürümüş ve tarihin çöplüğüne atılmış aristogratik ruhu hortlatarak halkı çıkarlarına yem yapmaya çalışıyorlar. Sokağa dökülen insanlar da 'biz halkız; emeğimize, yaşam alanlarımıza, yüzyıllardır kazandığımız demokratik değerlerimize saldırı onurumuza yapılmış bir saldırıdır, onurumuzu çıkarlarınıza yem yapmaya izin vermeyeceğiz' diyerek direnme hakkını kullanıyorlar.
Son bir içinde Fransa'da yaşanan direniş ezilenlerin ezenlere karşı bir onur direnişidir.
Tarihte, her türlü baskı ve zulme karşı kazanan hep insanlık onuru olmuştur.
Çünkü onur; insanlığın son kalesidir, insanlar onurunu kaybederse herşeyini kaybederler. Bu nedenle kaybedecek bir şeyi kalmayanların her türlü bedeli göze aldıkları bilinen tarihsel bir gerçeklik.
Bu tarihsel geçekliğe gözleri perdeli olan ülke yöneticilerinin göremedikleri bu mu ne?
Fransa hükümeti geri adım atarak bunu mu gördü ne!?
Mesut Karakoyunlu
Anasayfa
Yazarlar
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Yazı Detayı
Bu yazı 158+ kez okundu.
TARİHSEL MEŞRULUĞUN BESLEDİĞİ ONUR MÜCADELELERİ...
1789 insanlık tarihinde önemli bir kilometre taşıdır. Ezilenlerin Spartaküs'ten sonra ezenlere karşı yürüttükleri en kararlı ve tarihin akışını değiştirecek kadar önemli bir başkaldırıdır.
Çünkü; o tarihte halktan uzak, halkın hangi şartlarda ve zorluklar içerisinden yaşadığından habersiz monarjik yapılar, saraylarda sanki başka bir alemde yaşıyorlardı.
Halktan kopmuş, halkın kuru ekmeğe muhtaç, aç ve yoksul yaşadıklarından habersiz, saltanatlarından başka bir şey düşünmeyen aristokratik çürümüş yapı insanları yönetiyordu. Bu yapıya karşı tepkileri örgütleyenler halkı şu gerekçeyle ezenlere karşı oluşturuyordu: "Biz ekmek istiyoruz, sarayda yaşayanlar bize; bizlelerle dalga geçer gibi 'ekmek bulamıyorsanız, pasta yiyin' diyorlar, onlara bu dünyada bizim de yaşadığımızı, biz olmadan onların da yaşayamayacaklarını hatırlatmanın zamanı gelmiştir."
Paris'te başlayıp tüm Fransa'yı saran ve daha sonra hızla Avrupayı etkisi altına alarak dünyaya yayılan, yurttaş haklarını öne çıkaran bu hareket, eşitlik, Özgürlük rlük ve kardeşlik değerleri üzerinden yeni bir dönemi müjdeleyen Cumhuriyet fikrini tohumluyordu.
Bu nedenle, ezilenlerin artık monarşik bir yapıyla yönetilmek istemediklerini.. Cumhuriyet talebiyle başlattıkları ayaklanmalarla ifade ettikleri çağı başlatan bir milattır 1789 ruhu...
İşçi, köylü ve burjuva ittifakıyla gelişen mücadale süreçleriyle devam eden bu ruh, saray saltanatı krallığı tasfiye ederek Cumhuriyet rejimiyle demokratik süreçlere rahim oldu.
Osmanlı İmparatorluğu neden yıkıldı sorusunun yanıtını da içinde taşıyan 1789 ruhunu anlayamayanlara açıklamak çok zor.
Çünkü onlar, 1789'u tetikleyen şartların ve fikirlerin, ülkemizde de Cumhuriyet'in kurulmasında önemli rol aldığını biliyorlar ama ama bunu çağın getirdiği bir yönetim biçimi olduğunu kabul etmiyorlar. Çünkü bu süreci Osmanlı'yı parçalayan hareket olarak görüyorlar. Tarihini tamamlamış Osmanlı'yı, saraydan idare edilen tek adamlık üzerinden ülkemize dayatıyorlar; Cumhuriyeti ve değerlerini tasfiye ederek ve kurucu iradeyi itibarsızlaştırarak.
Bu tarihin akışını geri çevirmek gibi bir şey... Tarihle zıtlaşan bu anlayış, 1789'u aşan bir anlayışla gündeme gelen Barışcıl Gezi Direnişi'nin; " beni(bizi) halkı yok sayarak, bu ülkeyi yönetemezsiniz. Mahallemle, kasabamla, kentimle ve ülkemle ilgili karar süreçlerine katılmak demokratik hakkım, aldığınız karar bir kişiyi, bir kesimi bile mağdur ediyorsa, çağımız değerlerinin ölçüsünde meşru değildir." diyen mesajını da anlamamış görünüyorlar.
Çağımızın ürettiği; eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokratik değerleri bilince dönüştüğü günümüzde, bu değerlere saldırı onur mücadelesi olan demokratik direnişleri tetikliyor artık...
Bugün Fransa'da yaşanan sarı yelekliler direnişi bu anlamda değerlendirmek gekir diye düşünüyorum.
Çünkü; vahşi kapilatizmin çağdışı dürtülerle hareket eden günümüz yönetimleri, çürümüş ve tarihin çöplüğüne atılmış aristogratik ruhu hortlatarak halkı çıkarlarına yem yapmaya çalışıyorlar. Sokağa dökülen insanlar da 'biz halkız; emeğimize, yaşam alanlarımıza, yüzyıllardır kazandığımız demokratik değerlerimize saldırı onurumuza yapılmış bir saldırıdır, onurumuzu çıkarlarınıza yem yapmaya izin vermeyeceğiz' diyerek direnme hakkını kullanıyorlar.
Son bir içinde Fransa'da yaşanan direniş ezilenlerin ezenlere karşı bir onur direnişidir.
Tarihte, her türlü baskı ve zulme karşı kazanan hep insanlık onuru olmuştur.
Çünkü onur; insanlığın son kalesidir, insanlar onurunu kaybederse herşeyini kaybederler. Bu nedenle kaybedecek bir şeyi kalmayanların her türlü bedeli göze aldıkları bilinen tarihsel bir gerçeklik.
Bu tarihsel geçekliğe gözleri perdeli olan ülke yöneticilerinin göremedikleri bu mu ne?
Fransa hükümeti geri adım atarak bunu mu gördü ne!?
Mesut Karakoyunlu
Ekleme
Tarihi: 09 Aralık 2021 - Perşembe
TARİHSEL MEŞRULUĞUN BESLEDİĞİ ONUR MÜCADELELERİ...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.