Yanılmıyorsam 1968 yılıydı. Antalya Lisesinde öğrenciyiz. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı Tophane’de Miting yapacak.
Siyasi kimliğinden öte, renkli kişiliği, hitabetindeki nüktedanlık ve hazır cevaplık Antalya’da bir çok insanı olduğu gibi bizi de miting alanına çekmişti.
Kürsüye çıkan Bölükbaşı konuşmaya başladı.
Konuştukça coştu, coştukça izleyicilerle bütünleşti; zaman zaman kopa alkış tufanı Tophane’yi inletir oldu.
Bu arada, hafiften yağmur başladı. Kısa sürede hızlanan yağmur kitlede dağılma ve çözülme yarattı.
Bunu fark eden Bölükbaşı konuşma ustalığını perçinleyen kıvrak zekâsıyla “ Yağmur üstüme üstüme/ varsın yağsın/ ben yağmurdan yaştan değil/ size olan sevgimden sırılsıklamım” deyiverdi.
Bu söz üzerine dağılan halk tekrar toplandı, yağmur altında, mitingin sonuna kadar Bölükbaşını dinledi.
Renkli kişiliği, hazır cevap oluşu, zekâsı, güçlü hafızası ve sürekli muhalefet anlayışı ile Türkiye siyasetinde iz bırakmış böyle bir siyasetçi idi rahmetli Bölükbaşı.
Kürsüye çıktığında, halkla bütünleşir, nabzını tutuğu halkı da içine katarak söyleşi havasında nutuk atardı.
Vecize fabrikası gibi özlü ve esprili söz üretirdi
Konuşmasını, aralara serpiştirdiği hicvedici ve düşündürücü şu özlü sözlerle zenginleştirirdi:
“Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır” derdi. “Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur. Adam vardır en parlak sandalyede bir yığın saman gibi durur” derdi. “Bir siyasi parti, muhalefetteyken nişanlı bir kıza benzer. Dili tatlı olur. Uyandırdığı ümitler insanı hayali bir saadet âleminde bir beşik gibi sallar” derdi. “Koltuğunun altında haç taşıyan fakat hacı görünmeye çalışan, gâvur diye öldürüp, şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden sakınılmalıdır” derdi.
Milletvekili seçilecek oyu memleketi Kırşehir’de alırdı ama iktidar olacak oyu bir türlü yakalayamazdı.
Kayseri’de bir mitingde bunu şöyle ifade etmiştir:
“Ey, sapı uzun, danesi kıt Kayserililer! Meydanda veriminiz bol... Burada aşka gelip beni alkışlıyorsunuz, sandık başına gidince şeytana sarılıyorsunuz”
Bölükbaşı tarzı muhalefetin ideolojik bir yanı yoktu, sistematik bir iktidar eleştirisi yoktu.
Eleştirisi dürüstlük, ahlak ve namus üzerinden ‘dedim-dedi’ şeklinde sürerdi.
Bölükbaşı, fikrî ve ideolojik cephede değil ama kürsü etkinliği bakımından üst düzeyde, yorulmak bilmeyen bir savaşçı” idi.
Ancak siyaset çok boyutlu bir alan... Tek bir konuda olağanüstü yetenekli olmak, ilgi çekse de… Siyasette oy olarak karşılık bulmuyor.
Bunun 60'lı yıllardaki örneği Osman Bölükbaşı, son yıllardaki örneği mi?
Mesut Karakoyunlu