Türkiye'de, 12 Mart Muhtırasıyla altyapısı hazırlanan, 80 darbesi ile hayata geçirilen serbest piyasa ekonomisi, AKP iktidarı döneminde hızlanan ahlaki ve moral erozyon hayatın her alanında etik, ekonomik, demokratik, ekolojik değer ve ilişkileri bozarak yok etmeye başladı.
Bu süreçte, toplumun dokusuna ve zamanın ruhuna uygun yeni değerler ve ilişkiler üretilemediği için bu boşluğu vurgun, soygun, rüşvet ve talan benzeri kirli ilişkiler doldurmaya başladı.
Rantiyenin çıkarları düşünülerek getirilen her çözüm sorun üretir oldu, birilerini zengin ederken halkı yoksullaştıran.
Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar arttıkça; hukuk işlemez, mahkemeler adalet dağıtamaz duruma düştü. Tutsak vicdanlar, mağdurların vicdanlarını kanatmaya başladı. Hak, hukuk, adalet talepleri iktidarın taşlaşmış vicdanında karşılık bulamadığı gibi… Talep edenleri suçlu muamelesiyle karşı karşıya bırakır hale geldi.
İktidarı eleştirmek suç, AKP hükümetine karşı olmak düşmanlık gibi algılanmaya başlandı. Parlamentonun dışlanarak yasamanın etkisizleştiği, yargının güdümlü hale geldiği, hükümetin göstermelik duruma düştüğü OHAL şartlarında ve KHK'lerle yönetilen bir ülke haline geldik.
Bu şartlarda 2023 Seçimlerine gidiyoruz.
16 Nisan Referandumunda sandık başında ve sayımda yapılabilecek hilelere karşı muhalefetin geliştirdiği tedbirler ve tespit edilen mühürsüz oylar; ne yazık ki Yüksek Seçim Kurulu'nun kendini Türkiye Büyük Millet Meclisi yerine koyarak gerçekleştirdiği gayrı meşru değişiklik, 2,5 milyon mühürsüz oyu geçerli kıldı, Esvet’i %2 kusur oy farkıyla öne geçirdi.
Bugün içinde bulunduğumuz şartlarda tek adamın belirlediği isimlerden oluşan bir YSK var. Tek adamın verdiği kararlar, KHK olarak hayata geçiriliyor, astığı astık kestiği kestik gibi...
Bu nedenle, dün kaybedilmiş bir referandumu, gayrı meşru kararlarla kazanılmış gösterenlerin 2023 Seçimlerinde neler yapabileceğini kestirmek zor olmasa gerek!
Buna rağmen yapılacak bir şey yok mu?
Bir problem varsa mutlaka çözümü de vardır.
Çözüm bana göre; muhalefetin tek adamlığın karşısında oy oranın %60'ın üzerine çıkarmak, buna odaklanmak ve tek adamlığa karşı demokratik muhalefetin ortaklaşmasıyla üretilecek bir çalışma yapmak.
Güç dengesi kimden yana ağır basarsa, bürokrat, yargıç da olsa meşruluğun yanında yer alır, hileli işlere karışmaya cesaret edemez.
Sadece umudumuzu ve cesaretimizi kaybetmeyelim, hileli olarak ülkeyi tek adamlığa teslim edersek yaşayabileceğimiz sıkıntıları, kayıpları ve acıları düşünerek kendimizi mücadeleye motive etmeliyiz ki kazanalım.
İnanıyorum demokrasi kazanacak; çünkü bu ülke tek adamla yönetilemeyecek kadar birikim ve tecrübeye sahip, eksikli de olsa 200 yıllık parlamenter demokrasi geleneğinden gelen...
Mesut Karakoyunlu