"İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun, Rum, Ermeni, Anadolu'daki bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır.
Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nerden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor."
Binlerce yıllık tecrübe...
Bu hesaplamanın bilimsel olmasa da akli dayanağı...
"Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir."
Yapılaşmaya rant gözüyle bakan zihniyet görgüsüzce betonlaştırıyor toprakları, mülk benim, kim karışır diyerek...
Rüzgâr, hepimizin, güneş hepimizin, manzara hepimizin mikro klima hepimizin...
Sur gibi yükselen beton bloklarla başka insanların rüzgârını kesmenin, güneşini engellemenin, güzelliklerini perdelemenin bir hak olduğunu kim söyleyebilir?
Doğayla barışık, başkalarına saygılı, yerleşimde herkesin haklarının gözetildiği bir yapılaşma hayal mi oldu ne günümüzde, birbirine meydan okuyan, küfreder gibi bakan, rüzgârına güneşine, manzarasına beton döken rantiyecilikle...
Kaya köyü sakinleri geçmişte başarmıştı, insana dost, saygılı ve hoşgörülü yapılaşmayı...
Bugün kentlerimiz büyüyor ama doğayı ve insanı dikkate almayan büyümeler, felaket sorunlarla büyük bedeller ödetiyor hepimize...
Tarihsel ve siyasi nedenler, kaya köyde yaşamı bozmasaydı…
Belki de bugün 1957 Fethiye depremine rağmen yaşayan bir kent olacak, bugün olduğu gibi hayalet kent olmayacaktı.
Mesut Karakoyunlu