Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Köşe Yazarı
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
 

ZOR ZANAAT GAZETECİLİK VE SIRRI 68 KUŞAĞI GÖZÜNDEN...

Egemenlerin istediklerini değil, halkın bilmesi gerektiği gerçekleri yazan gazetecilerin engellendiği, işsiz bırakıldığı, darp edildiği, gözaltına alınıp tutuklandığı ve hatta katledildiği bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil ama tüm bunlara rağmen herşeyi göze alıp azetecilik yapanların varlığını söylemek mümkün. Savaş da dahil her şart ve durumda böyle bir mesleği sürdürme direncinin bir sırrı olmalı!.. Büyük bir emekle yakalanan ve yazıya dökülen haber ve yorumların, gazeteler aracıyla, yurdun dört bir yanına ulaşarak halkla buluşmasının hazzı, gururu, gazetecide, alkışla beslenen sahne sanatcılarının ruh halini yaşatır. Nasıl sahne tozu yutan bir tiyatrocu mesleğinin tutsağı olursa.. gazeteci de içinde haberleri ve yorumları olan yeni basılmış bir gazetenin kokusuyla tütsülenir ve o tütsü büyülü kokusuyla insanlara ulaştıkça mesleğinin tutkunu olur. Bunları gazeteciliği profesyonel olarak yapan biri olarak söylemiyorum. Çocukluk hayalim olan gazeteciliği meslek olarak değil amatör olarak ucundan yakalamış, yaşamının bir parçası yapmış biri olarak ifade ediyorum. Yıl 1960... Yazları, babamın Finike'deki işini taşıdığı Elmalı'da yaşıyoruz. Oturduğumuz evin üst tarafında bulunan Yeşil Elmalı Gazetesi matbaası hergün uğradığım bir mekan... Sahibi Ömer Sivrikaş da bir aile tanıdığı.. Matbaada sürdürülen gazetecilik faaliyetlerini izledikçe bende bu işin içinde olma arzusu önüne geçilmez bir isteğe dönüştü. Bu durumumu fark eden Ömer amca, bir gün bana, "Mesut istersen burada çalışabilirsin" dedi. Teklifi taşıdığım ailem, 'yerin belli olsun' diyerek matbaada çalışmama izin verdiler. Matbaanın süpürülmesi ile başladığım iş, bir hafta sonra, bozulan yazı kalıplarının kurşun harflerinin, çekmecelerdeki her harf ve karakter için ayrı ayrı olan yerlerine dağıtılması göreviyle devam etti. Bu çalışma çekmecelerdeki çeşitli karakterlerdeki harflerin yerlerini ezberlememi sağladı. Boş kaldığımda dizgi masasında dizilmeyi bekleyen yazıları kumpas denilen aparata dizip çerçevelemeye başladım. Bunu gören Ömer amca 'Mesut sen bu işi yapacaksın, devam et' diyerek beni cesaretlendirdi. Birinci ayın sonunda dizgi işini yapan şu an ismini hatırlayamadığım ustam bir abinin yanında yamak olmuştum. İkinci ayın sonunda düzeltilebilir hatalarla yazıyı dizdiğimi gören Ömer amca basımdan iki gün önce bitirdiği köşe yazısını, dizgi masasına koydu, "Mesut bu yazıyı sen dizecek ve köşe çerçevesine sen yerleştireceksin" dedi. Kumpasın ölçüsünü köşe yazısı çercevesine göre hazırladım ve kurşun harfleri çekmecedeki kutulardan tek tek alıp yerleştirmeye, kumpas doldukça çıkan kısmı mermer tezgahın üzerine indirmeye başladım. Yazı tamamlanıncaya kadar kaç kumpas yazı dizdim bilmiyordum ama yazının bütünü tezgah üzerine indiğinde akşam olmuş farkında değildim. Ertesi günü ustam yazıya bir göz attı, hatalarımı düzeltti, eliyle iyi olmuş işareti yaptı ve yazıyı çerçeveleyip, baskı kalıbındaki yerine yerleştirdi. Ana sayfa kalıbı tamlandığında manşetin alt sol tarafında gazete boyu uzanan, başlığının altında Ömer Sivrikaş yazan köşe yazısına her bakışımda bu benim eserim duygusunu yaşıyordum. Ertesi gün gazete basıldı. Bir taraftan elime aldığım yeni basılmış gazeteyi burnuma götürüp, mürekkep ve kağıt karışımı kokusunu içime çekiyorum, diğer taratan dizdiğim yazıyı tekrar tekrar okuyordum. O gün akşam eve giderken kolumun altına sıkıştırdığım gazeteyi gözümün önüne getirip, dizginin ötesinde köşe yazarlığı hayalleri kuruyordum. Ertesi yıl ilkokulu bitirdikten sonra yazın tekrar Elmalı'dayız. Babamın, "ilk çocuğum börekçi olacak, benim elimi alacak" hayaline uygun onun çalışanı olarak, Söğütlü kahve yanındaki bir dükkanda çalışmaya başlamıştım. Boş vakitlerimde ise Kur'an kursuna gönderiliyordum. O yaz Yeşil Elmalı Gazetesi'ne pek uğrayamadım, çok isteme rağmen... Kur'an Kursu hocasının etkisiyle olacak Yeni İstanbul Gazetesi okumaya başladım. Dinci kesimlerin sesi olan gazeteyi günlük olmsa da ara sıra iki yıl aldım ve okudum. Cami cemaatin etkisiyle ve teşvikiyle Tercüman Gazetesi okumaya başladım. Bu da bir yıl sürdü. Bu arada babamın yanında çalışıyorum ama okula gitme isteğim annemin çabasıyla 1964 yılında ortaokula kaydımı sağladı. Finike Ortaokulu'nun kapatılan Halkevlerinde miras kütüphanesinde klasiklerle tanıştım. Üç yıl sonra Antalya Lisesi'nde okumaya başladığımda Milliyet Gazetesi okumaya başlamıştım. 1961 Anayasa'nın hak ve özgürlükler ortamında dönüşerek geldiğim yeri, okuduğum gazeteler gösteriyordu. Lise 2. ve 3. sınıflarda mantık, soyoloji ve felsefe derslerinin etkisiyle şekillenen düşünce yapım, hayatın tek bir düşünce kalıbıyls tanımlanamayacağı fikrine ulaştırmıştı beni... Düşünce yapım okuduğum yeni kitaplarla ideolojik olarakta safımı netlemeye başlamıştı. Emek ve sermaye çatışmasın yaşandığı dünyada emekten yana bir duruş, düşünsel olarak ulaştığım yerin gereğiydi. Bu süreçte beni ifade eden gazete Cumhuriyet'ti. Bir ara Yeni Ortam bu boşluğu doldurdu. Bu dönüşümün ve bol okumanın yarattığı basınçla yazma isteği ve gazetecilk refleksi harekete geçti. Bir taraftan öğretmenlik mesleğini sürdürüyorum diğer taraftan kendi ismimle kültür ve sanat yazıları yazarken takma adla da siyasi yazılar yazarak amatör ruh içinde yaşattığım gazetecilik hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyordum. Emekli olduğum 1998 yılından itibaren çeşitli yerel ve bölgesel gazeteler ve dijital platformlarda ezen ve ezilen çelişkisi üzerinden emekten yana insan odaklı ve çevre adına yazılarım yayımlandı. Bu yazılardan yapılan seçkilerden ikisi fotokopi ile çoğaltılan, biri de bir yayınevi tarafından yayımlanan üç kitabım oldu, 1960 yılında Yeşil Elmalı Gazetesi tecrübesiyle tohumlanan gazetecilik hayallerimin ürünleri olarak... Bugün Cumhuriyet ve BirGün Gazetesi ile sentezlenen düşünce yapımı beslendiğim iki gazete..dijital platformlarda yayımlanan sol, sosyal demokrat ve sosyalist düşünce yoğunluklu yazılarla takviyeli... Bu yazıyla kendimi anlatmak gibi bir kaygım olmadı, amacım Türkiye'de yakın tarihe damgasını vuran 68 kuşağındaki değişim ve dönüşümü kendi yaşamımda somuta dökerek anlatmaya çalışmak olmuştur. Aynı zamanda..Basın Özgürlüğü Günü'nde her alanda olduğu gibi halkın haber alma özgürlüğü için yapılan gazeteciliğin nasıl bir aşkın ve sırrın ürünü olduğunu göstermek istedim. Mesut KARAKOYUNLU
Ekleme Tarihi: 03 Mayıs 2024 - Cuma

ZOR ZANAAT GAZETECİLİK VE SIRRI 68 KUŞAĞI GÖZÜNDEN...

Egemenlerin istediklerini değil, halkın bilmesi gerektiği gerçekleri yazan gazetecilerin engellendiği, işsiz bırakıldığı, darp edildiği, gözaltına alınıp tutuklandığı ve hatta katledildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil ama tüm bunlara rağmen herşeyi göze alıp azetecilik yapanların varlığını söylemek mümkün.
Savaş da dahil her şart ve durumda böyle bir mesleği sürdürme direncinin bir sırrı olmalı!..
Büyük bir emekle yakalanan ve yazıya dökülen haber ve yorumların, gazeteler aracıyla, yurdun dört bir yanına ulaşarak halkla buluşmasının hazzı, gururu, gazetecide, alkışla beslenen sahne sanatcılarının ruh halini yaşatır.
Nasıl sahne tozu yutan bir tiyatrocu mesleğinin tutsağı olursa.. gazeteci de içinde haberleri ve yorumları olan yeni basılmış bir gazetenin kokusuyla tütsülenir ve o tütsü büyülü kokusuyla insanlara ulaştıkça mesleğinin tutkunu olur.
Bunları gazeteciliği profesyonel olarak yapan biri olarak söylemiyorum.
Çocukluk hayalim olan gazeteciliği meslek olarak değil amatör olarak ucundan yakalamış, yaşamının bir parçası yapmış biri olarak ifade ediyorum.
Yıl 1960... Yazları, babamın Finike'deki işini taşıdığı Elmalı'da yaşıyoruz. Oturduğumuz evin üst tarafında bulunan Yeşil Elmalı Gazetesi matbaası hergün uğradığım bir mekan... Sahibi Ömer Sivrikaş da bir aile tanıdığı..
Matbaada sürdürülen gazetecilik faaliyetlerini izledikçe bende bu işin içinde olma arzusu önüne geçilmez bir isteğe dönüştü.
Bu durumumu fark eden Ömer amca, bir gün bana, "Mesut istersen burada çalışabilirsin" dedi.
Teklifi taşıdığım ailem, 'yerin belli olsun' diyerek matbaada çalışmama izin verdiler.
Matbaanın süpürülmesi ile başladığım iş, bir hafta sonra, bozulan yazı kalıplarının kurşun harflerinin, çekmecelerdeki her harf ve karakter için ayrı ayrı olan yerlerine dağıtılması göreviyle devam etti.
Bu çalışma çekmecelerdeki çeşitli karakterlerdeki harflerin yerlerini ezberlememi sağladı.
Boş kaldığımda dizgi masasında dizilmeyi bekleyen yazıları kumpas denilen aparata dizip çerçevelemeye başladım.
Bunu gören Ömer amca 'Mesut sen bu işi yapacaksın, devam et' diyerek beni cesaretlendirdi.
Birinci ayın sonunda dizgi işini yapan şu an ismini hatırlayamadığım ustam bir abinin yanında yamak olmuştum.
İkinci ayın sonunda düzeltilebilir hatalarla yazıyı dizdiğimi gören Ömer amca basımdan iki gün önce bitirdiği köşe yazısını, dizgi masasına koydu, "Mesut bu yazıyı sen dizecek ve köşe çerçevesine sen yerleştireceksin" dedi.
Kumpasın ölçüsünü köşe yazısı çercevesine göre hazırladım ve kurşun harfleri çekmecedeki kutulardan tek tek alıp yerleştirmeye, kumpas doldukça çıkan kısmı mermer tezgahın üzerine indirmeye başladım. Yazı tamamlanıncaya kadar kaç kumpas yazı dizdim bilmiyordum ama yazının bütünü tezgah üzerine indiğinde akşam olmuş farkında değildim.
Ertesi günü ustam yazıya bir göz attı, hatalarımı düzeltti, eliyle iyi olmuş işareti yaptı ve yazıyı çerçeveleyip, baskı kalıbındaki yerine yerleştirdi.
Ana sayfa kalıbı tamlandığında manşetin alt sol tarafında gazete boyu uzanan, başlığının altında Ömer Sivrikaş yazan köşe yazısına her bakışımda bu benim eserim duygusunu yaşıyordum.
Ertesi gün gazete basıldı. Bir taraftan elime aldığım yeni basılmış gazeteyi burnuma götürüp, mürekkep ve kağıt karışımı kokusunu içime çekiyorum, diğer taratan dizdiğim yazıyı tekrar tekrar okuyordum.
O gün akşam eve giderken kolumun altına sıkıştırdığım gazeteyi gözümün önüne getirip, dizginin ötesinde köşe yazarlığı hayalleri kuruyordum.
Ertesi yıl ilkokulu bitirdikten sonra yazın tekrar Elmalı'dayız. Babamın, "ilk çocuğum börekçi olacak, benim elimi alacak" hayaline uygun onun çalışanı olarak, Söğütlü kahve yanındaki bir dükkanda çalışmaya başlamıştım. Boş vakitlerimde ise Kur'an kursuna gönderiliyordum.
O yaz Yeşil Elmalı Gazetesi'ne pek uğrayamadım, çok isteme rağmen... Kur'an Kursu hocasının etkisiyle olacak Yeni İstanbul Gazetesi okumaya başladım. Dinci kesimlerin sesi olan gazeteyi günlük olmsa da ara sıra iki yıl aldım ve okudum. Cami cemaatin etkisiyle ve teşvikiyle Tercüman Gazetesi okumaya başladım. Bu da bir yıl sürdü. Bu arada babamın yanında çalışıyorum ama okula gitme isteğim annemin çabasıyla 1964 yılında ortaokula kaydımı sağladı.
Finike Ortaokulu'nun kapatılan Halkevlerinde miras kütüphanesinde klasiklerle tanıştım. Üç yıl sonra Antalya Lisesi'nde okumaya başladığımda Milliyet Gazetesi okumaya başlamıştım. 1961 Anayasa'nın hak ve özgürlükler ortamında dönüşerek geldiğim yeri, okuduğum gazeteler gösteriyordu. Lise 2. ve 3. sınıflarda mantık, soyoloji ve felsefe derslerinin etkisiyle şekillenen düşünce yapım, hayatın tek bir düşünce kalıbıyls tanımlanamayacağı fikrine ulaştırmıştı beni...
Düşünce yapım okuduğum yeni kitaplarla ideolojik olarakta safımı netlemeye başlamıştı. Emek ve sermaye çatışmasın yaşandığı dünyada emekten yana bir duruş, düşünsel olarak ulaştığım yerin gereğiydi. Bu süreçte beni ifade eden gazete Cumhuriyet'ti. Bir ara Yeni Ortam bu boşluğu doldurdu.
Bu dönüşümün ve bol okumanın yarattığı basınçla yazma isteği ve gazetecilk refleksi harekete geçti.
Bir taraftan öğretmenlik mesleğini sürdürüyorum diğer taraftan kendi ismimle kültür ve sanat yazıları yazarken takma adla da siyasi yazılar yazarak amatör ruh içinde yaşattığım gazetecilik hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyordum.
Emekli olduğum 1998 yılından itibaren çeşitli yerel ve bölgesel gazeteler ve dijital platformlarda ezen ve ezilen çelişkisi üzerinden emekten yana insan odaklı ve çevre adına yazılarım yayımlandı.
Bu yazılardan yapılan seçkilerden ikisi fotokopi ile çoğaltılan, biri de bir yayınevi tarafından yayımlanan üç kitabım oldu, 1960 yılında Yeşil Elmalı Gazetesi tecrübesiyle tohumlanan gazetecilik hayallerimin ürünleri olarak...
Bugün Cumhuriyet ve BirGün Gazetesi ile sentezlenen düşünce yapımı beslendiğim iki gazete..dijital platformlarda yayımlanan sol, sosyal demokrat ve sosyalist düşünce yoğunluklu yazılarla takviyeli...
Bu yazıyla kendimi anlatmak gibi bir kaygım olmadı, amacım Türkiye'de yakın tarihe damgasını vuran 68 kuşağındaki değişim ve dönüşümü kendi yaşamımda somuta dökerek anlatmaya çalışmak olmuştur.
Aynı zamanda..Basın Özgürlüğü Günü'nde her alanda olduğu gibi halkın haber alma özgürlüğü için yapılan gazeteciliğin nasıl bir aşkın ve sırrın ürünü olduğunu göstermek istedim.
Mesut KARAKOYUNLU
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.