Canından can, kanından kan, yediklerinden besin vererek dünyaya getirdiği evlatları için koruyucu kimliğiyle hayatını adayan anneleri anlatmak bir yazıya, bir güne sığmaz, sığmaz ama onlara yine de şiirler, armağanlar alarak sevgimizi göstermek isteriz.
Dünyanın birçok yerinde anneler; dramlar, acılar, hüzünler içinde yaşasalar da, hepsi birer koca yürekli, çıkarsızca yaşayan insanlardır. Onları, bir damla da olsa anlatabilmek için… Ses olabilmek için… Sözcükler, bu kez anneler için dile gelsin…
Çocuklarına siper olan, onların dayak yemesini önlemek için kol kanat olan, cehennem ayakların altında ezilme pahasına dayanan, cennet ayaklı anneler; kafaları, gözleri kırılırken, canları yanmaz, ölmez de;
Ne zaman ölür anneler, biliyor musunuz?
Kol kanat olup büyüttükleri; sırtını döndüğünde, el kaldırdığında, canını yaktığında…
Bir lokma boğazından geçmeyip karnını doyurduklarının, büyüdüğünde hatırlamayıp, onu unuttuğunda…
Kendilerini ayak bağı görüp, bir yere bırakıp terk ettiğinde…
Yüreklerindeki sevgilerini karanlıklara ittiklerinde, ağır ağır ölürler…
Ölürken de dışarıya gülümser, içindeki küskünlükleri, kırgınları saklar ve gider…
Yüreği kan ağlayarak…
Anneler, ne zaman ölür?
Büyüttüğü evlatları, başka kadınlara, annelere kötülük ettiğinde, öldürdüğünde…
Kadınlara, çocuklara tecavüz ettiğinde…
Evlatları kul hakkı yediğinde…
Başka insanlara zulmettiğinde… Beddualar aldığında…
Doğayı katlettiğinde, insanlığı yok etmek isteyenlerle birlikte olduğunda…
Toprağını, suyunu, havasını kirletenlere göz yumup onların sağlıklarının yok olmasına neden olduğunu gördüğünde…
Dünyaya zarar veren insan doğurduğunu anladığında…
Ölür tüm bedeni acı çekerek, çaresizce…
Aslında hepimiz bir şekilde biliriz, biliriz ama; ya bilmezlikten, ya görmezlikten, ya da …… …... Artık siz de bu boşluğa, kendinize göre bir ya da birkaç sözcükle ifade edebilirsiniz…
Sonuç mu?
Değişmez…
Yaşanır ve biter…
Bittiği yerde; ya dersler ya da telafi edilemeyecek sonlar bırakır geriye…
Peki, o besleyici, doğurgan ve koruyucu varlık, her seferinde kendisine yapılan yanlışlara rağmen sizce pes eder mi? ASLA… Adı üstünde ANA… ANNE…
Peki;
Annelerin evlatları ne zaman büyür?
O, sıcak sözlerini duyamadığında…
Gülümseyen gözlerini göremediğinde…
Dertlerini paylaştığı, sığındığı koruyucu limanın yokluğunu hissettiğinde…
Gözyaşlarıyla getiremediğinde, kokusunu arayıp bulamadığında…
Özlemle yaşamak zorunda kaldığını anladığı gün… BÜYÜR…
Tüm yüreği evlatları için çarpan, altın kalpli anneler;
BU DÜNYAYA HAYIRLI EVLATLARI YETİŞTİRDİĞİNİZİ GÖRMENİZ DİLEĞİYLE…
SEVGİLER, SAYGILAR HEPİNİZE…
Cengiz ÇETİK
Ne Zaman Büyüdüm Anne, Biliyor musun?
Biliyor musun anne
Ben ne zaman büyüdüm?
Gülümseyen yüzünü göremediğim
Kanatlarında olamadığım
“Kuzum” diye seslenişini duyamadığım
Seni gördüğüm yerlerde göremediğim
Gün
Büyüdüm anne… Büyüdüm…
Biliyor musun anne
Ben hep çocuktum
Kanatlarının altında
Hiç büyümek istemiyordum
Senin koruyucu sıcaklığından
Sevginden kopmamak için…
Şimdi
Kanatlarının yokluğunda
Gözyaşlarım sel olup çağladığında
Kapına gittiğim zaman… Karşıma çıkmadığında
"Anne" diyeceğim… Sığınacağım limanı göremediğimde
Birdenbire
Büyüdüm anne…
Sensizlikte
Hayatta değer verdiğim
Her şeyin değersizleştiğini anladığımda
Büyüdüm anne
İşte, şimdi büyüdüm
İstemeden de olsa, büyüdüm
Aniden büyümek, ne zor şeymiş anne…
Cengiz ÇETİK