Bektaşi inancından beslenen kadim kültür, yüzyıllardır süren yasak, kıyım, baskı ve zulme karşı hiç sessiz kalmamıştır.
Geniş bir hoşgörüye sahip bu inancın ardılları, kimsenin inancına saygısızlık etmeden, kin ve nefretten uzak, ayrımcılık tuzağına düşmeden, sözü sazla, bedeni semahla, dili mizahla egemen güçlerin yasaklarında gedik açarak gerçeğe "hüüü" demenin hep bir yolunu bulmuşlardır.
Örnek mi?
İşte size bir Bektaşi fıkrası;
"Şarap yapmanın yasaklandığı ve bu konuda sıkı kontrollerin yapılıp, şarap yapanın yakalandığında kellesi vurulduğu dönemlerde Baba Erenlerin bağına bizzat padişah baskın yapmış ve Baba Erenler’e sormuş;
- Bağın büyük, bu kadar üzümü ne yapıyorsun?
- Biz kalabalığız, yeriz sultanım...
- Yemekle biter mi?
- Yiyemediğimizi sıkıp suyunu içeriz sultanım!
- Bu kadar üzüm suyu içilir mi?
- İçemediğimizi fıçılara doldurup kaldırırız...
Padişah:
- Peki, üzüm suyu fıçıda dura dura şarap olmaz mı?
Bektaşi lafın nereye gideceğini anladığı için:
- O Allah’ın bileceği iştir sultanım, demiş, biz fıçılara doldurup üzüm suyunu Allah’a havale ederiz; sirke mi yapar, şarap mı yapar, kendisinin bileceği iştir, biz ona karışmayız."
Bu fıkrada da görüldüğü gibi;
Yumuşak bir üslubu içeren mizahın diliyle, yasaklanmış konular karşısında bile gülmeye yol açarak kişiler arası gerginliği azaltmasını bilmişlerdir.
Bektaşi fıkralarının içeriğinde ikna, eleştiri, uyarı ve kıvrak zekâya bağlı bir iğneleme söz konusudur.
Kadim tarihimizden günümüze miras bu inanılmaz tecrübe gösteriyor ki; yasaklarla toplumu baskı altında yönetmek isteyenlere karşı, gerçeğe "hüü" demenin bir yolu hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır.
Mecliste kabul edilen, halkı oto sansüre zorlayan, yargıdan önce hapis öngören Sansür Yasası, kolektif zekanın direnişi ile karşılaşacak, bu yasayı çıkaranların kendi kendilerine kurdukları tuzağa dönüşecektir.
Çünkü algıyla yönetilen ülkelerde, algı oluşturmak için yasaklarla korunan yalan haberler kullanılmak zorundadır.
Daha dün Fetö adına bu işi yapan, gerçeği eğip bükerek komplo kurbanlarına ceza yağdıran savcıların, yargıçların başlarına gelenleri biliyoruz.
Tarih, gerçeğe "hüü" diyenleri, gerçeği saptıranlar karşısında, hep haklı çıkarmıştır.
Çünkü; hüü sesini duyan gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.
Gerçeğe hüü demeye devam!
Çünkü; Bizi ancak sessizlik öldürebilir!
Mesut Karakoyunlu