1. Genel hususlar.
a. Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı Atatürk Sevdalısı yurtsever yoldaşlarım hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu 10 Kasım günü Kurtuluş Savaşımızın kahramanı ve dahi Komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarılması için devrimleri birbiri ardına gerçekleştiren ve kısa zamanda Türkiye Cumhuriyetini dünyanın çağdaş ve saygın ülkeleri arasına sokan büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 84 ‘üncü yılında kendisini minnet ve şükranla anıyorum. Çok kısa zamanda yaptıkları devrimler ile bugün hala ülkemize yıkıcı, bölücü ve irticai tehditlere ve atamıza yapılan düşmanca ve onur kırıcı söylemlere rağmen bugün bir nebze nefes alabiliyorsak her şeyimizi onun büyük devrim ve eserleri sayesindedir. Bana Atatürk’ün ölümü ve yaptıklarını anlatan bir makale yazın dendiğinde inanın ne yapacağımı ve neler yazmam gerektiği konusunda şaşırıyorum. Neden? Çünkü onun yaptıklarını birkaç sayfaya sığdırmak olanaklı değildir. Hani istiklal marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’ un Çanakkale şehitleri ile ilgili yazdığı şiirde söylendiği gibi “ Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın “ dizesinde söylediği gibi Yüce Önder Atatürk’ümüzün de yaptıklarını tarih kitaplarına sığdırmak olanaklı değildir.
b. Bu duygu ve düşüncelerle, bizlere bu cennet vatanı armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları olmak üzere, bağımsızlığımız için canlarını gözünü kırpmadan veren şehitlerimiz ile gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Ruhları şad olsun. Ben bu sosyal medya, gazete ve dergilerde yazılacak makalemiz için çok önemli vurgulanması gereken hususlara değinmek istiyorum. Umarım bu bilgiler her kesimden duyarlı ve Atatürk sevdalısı yurttaşlarımıza ve öğrencilerimize ulaşır. Ben bu yazdığım makalelerimi kendi sosyal medyamdaki binlerce kişiye ulaştırıyorum. Her makalemin sonunda duyarlı yurttaşlar olarak Atatürk’ün bize gösterdiği yöntemleri ve de en önemlisi bu yaşadığımız sorunlardan nasıl kurtulmamız gerektiğini açıklamaya çalışıyorum. Bugün günümüzde siyaset ile uğraşan kişiler, özellikle yönetimde yaşanan sorunları eleştiri olarak söylüyorlar, ancak Atatürk’ün yaptıkları gibi çözüm önerilerini, akıl ve bilimi esas alarak neler yapılması gerekir? Bu konularda çözüm yollarını üretmiyorlar. Bizler Atatürk’ün en zor ve yokluklar içerisinde dahi uygun strateji uygulayarak gerek kurtuluş savaşımız gerekse devrimlerimizin yapılmasında eşsiz bir komutanlık, siyaset ve devlet adamlığı örneğini göstermiştir. Bugün bizlerin de yapması gereken en önemli husus Atatürkçü Düşünce sistemi ve ilkelerini esas almak ve aksaksız bir şekilde uygulamaktır. Ülkemizde özellikle yüce önder Atatürk’ün fotoğraf, rozet, flama ve posterlerini taşıyan ve bunu topluma gösteren platonik ve şekilci bir Atatürk seviciliği vardır. Asla “ ATATÜRK SEVİCİ DEĞİL, ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ VE İLKELERİNİ UYGULAYAN “ duyarlı yurttaşlar olmalıyız. Aynı zamanda sağduyulu vatandaşlarımıza da ulaşacak şekilde iletişim yöntemlerini bulmalıyız ve kullanmalıyız.
c. Diğer yaşadığımız üzücü olaylardan birisi de Atatürk’ümüzün ölümünün yıldönümlerinde bu iktidarın bilinçli bir şekilde uyguladığı yöntemlerle anılmamasıdır. Ancak halkımız bu yapılanları görüyor ve Anıtkabir’e yurdun her köşesinden akın akın gelen yurttaşlarımız tarafından ziyaret ediliyor.
2. Yüce Önder Atatürk’ün düşünce sistemi ve ilkelerine yönelik esaslar ve değerlendirmeler.
a. Beni Atatürk ile ilgili olarak etkileyen hususlardan birisi de yaptığı devrimlerin bir sistem içinde yapılması ve en önemlisi de bu sistemin içinde bir “ dinamik ideali “ içermesidir. Hiç unutmam tahminen 1986 yılı Kara Harp Akademisi (kurmaylık) sınavlarında bir soru çıkmıştı. Soru metin tipi ve puanı en yüksek soruydu. “ Atatürkçü düşünce sisteminin “ Dinamik İdeali” nedir? Açıklayınız.” Ben yaşamımda böyle bir soru ve Atatürk’ün düşüncesi ile ilgili bir yaklaşım duymamıştım. Doğal olarak sınavdan çıktıktan sonra bu soruların nereden çıktığını araştırdık ki Genel Kurmay Başkanlığı tarafından 1984 yılında hazırlanan üç ciltlik Atatürkçülük serisi kitaplardı. Sonra yaptığımız değerlendirmede, Atatürkçü düşünce sisteminin ve ilkelerinin bünyesinde bir dinamik idealin olduğu ve bu sayede yıllara bağlı kalmadan her dönemde bir devletin yönetiminde ve siyasetinde daima göz önünde bulundurulması gereken temel ilkeler olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda Atatürkçü Düşünce sisteminin ilke ve esaslarını iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar;
(1) Temel İlkeler ( Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve İnkılâpçılık-Devrimcilik)
(2) Bütünleyici İlkeler (Tam bağımsızlık, Milli egemenlik, Ülke bütünlüğü, Milli birlik ve beraberlik, Akılcılık ve bilimsellik, Batılılaşma ve çağdaşlaşma, İnsancıllık ve insan sevgisi, Barışçıllık - yurtta barış, dünyada barış, Eşitlikçilik, Gerçekçilik)
Bu ilke ve esaslar Öğretmenliğim esnasında öğrencilerime sorduğum en önemli sorulardır. Bizler bu temel esaslar ve ilkeler doğrultusunda bir değerlendirme yaptığımızda, Atatürk’ün ölümünden sonra devlet yönetiminde bunlardan uzaklaştığımızı hatta son 20 yılda bilinçli olarak Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkelerinin devlet yönetiminden bilinçli olarak çıkarıldığını görmekteyiz. Ülkemizin halen yaşadığı sorunlardan çıkışının tek çözüm yolu Atatürk’ün devrimlerinin kaldığı yerden bu sistem ve ilkeler doğrultusunda acilen başlatılmasıdır. Esas üzücü olan ise 40-50’li yıllarda açlık ve sefalet içinde olan özellikle Japonya, Çin, Kore ve diğer Uzak Asya ülkeleri ile diğer kıtalardaki bazı ülkeler Atatürk’ün düşünce sistemi ve ilkelerini uygulayarak günümüzün sosyal refah ve ekonomik yönden en iyi yaşanabilir ülkeleri haline geldiler.
b. Atatürk’ün ben de bıraktığı en önemli özelliklerinden birisi de Türk askerine ve subayına ve dolayısıyla Türk ordusuna verdiği değerdir. Kendisinin askeri bir deha olması yanında, söylediği sözler özellikle son yıllarda yaşadığımız Türk Silahlı Kuvvetlerini sinsice ve bilinçli bir şekilde güçsüz ve yok edilecek şekilde uygulanan planın bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Sevr antlaşmasıyla Türk subaylarını ve askerlerini aşağılayıcı şekilde Osmanlı döneminde yapılan bu uygulamaların benzeri günümüzde de uygulanmaktadır. Bu uygulamalarla halkımız ordusuna düşman edilmiştir. Türkiye, bölgesindeki jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle çok kritik bir bölgede olup, dış güçlerin etkisiyle ve düzenlenen çirkin senaryolarla bilinçli bir şekilde bölgesinde hak ve çıkarlarını koruyamayacak güçsüz bir ordu haline getirmek gibi gayretler içerisindedirler. Yüce önder Atatürk’ün bu konudaki sözlerinden birkaçını söylemek isterim.” Bir ordunun kıymeti, zabitan (subay) ve kumanda heyetinin kıymetiyle ölçülür”,,, “ Askerine düşmanlık yapan , düşmana askerlik yapar “ ,,,, “ Ordumuz, Türk Birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatan severliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir ”,,,, “ Türk milletine taarruz eden düşman, önce Türk subayını aşağılamak ister “ Atatürk’e göre; Dünyada sözü en çok geçen devletler, orduları ve ekonomileri en güçlü olan devletlerdir “. Bunun yanında Atatürk’ün ölmeden önce Mayıs 1938 ‘de Cumhuriyetin bekası için Türk ordusuna verdiği vazife çok önemlidir. “Türk vatanının ve Türklük topluluğunun, şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve güvenimiz vardır.” Acaba bugün yaşadığımız olaylar bu sözleri ne kadar doğruluyor diye düşünüyorum.
c. Atatürk’ün imza attığı önemli devrimler ve sırasıyla tarihleri
* 1 Kasım 1922; Saltanatın kaldırılması
* 29 Ekim 1923; Cumhuriyetin ilan edilmesi
* 3 Mart 1924; Halifeliğin kaldırılması
* 17 Şubat 1926; Medeni Kanun’un kabul edilmesi
* 30 Kasım 1925; Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması
* 1928-1937; Laikliğin kabul edilmesi
* 1930-1933 ve 1934; Kadınlara birtakım haklarının verilmesi
* 25 Kasım 1925; Şapka ve kıyafet kanununun kabul edilmesi
* 1925 ve 1931; Takvim, saat ve ölçülerde farklılıklara gidilmesi
* 21 Haziran 1934; Soyadı kanununun kabul edilmesi
* 3 Mart 1924; Eğitim ve öğretim inkılâbı
* 1 Kasım 1928; Harf inkılâbı
* 12 Temmuz 1932; Dil inkılâbı
3. Atatürk kimdir?
a. Yaşamı boyunca 5800 kitap okumuş bir entelektüel, aydın, askeri deha ve komutan, ileri görüşlü kişisel çıkarlarından uzak, büyük bir siyaset ve devlet adamıdır. Ülkesine son derece bağlı ve milliyetçi bir yurtseverdir. İleri görüşlü ve geleceği sezebilen bir önder ve devlet adamıdır. Son derece insancıllık ve insan sevgisi içeren bir kişilik sahibidir. Son derece memleket sevdalısı ve ülkesinin değerlerine bağlı bir kişi “ Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir ” diyebilen son derece ilkeli bir insan ve liderdir. Atatürk başta geometri kitabı olmak üzere birçok kitap yazmak suretiyle insanların akıl, bilim ve sosyolojik konularda aydınlanmasını sağlamıştır. Savaş meydanlarında yendiği düşmanlarına bile son derece saygılı bir insandır. Paşam Milletvekili maaşlarına zam yapacağız diye görüşü alındığında , “ Aman öğretmen maaşlarını geçmesin ” diyebilecek kadar eğitimciye değer veren emeğe ve eğitime saygılı bir insandır. Çanakkale Savaşı’nda ölen yabancı askerlerin annelerine yaptığı konuşmada, “ evlatlarınız artık bizim evlatlarımız olmuşlardır “ diyecek kadar insancıldır. Suudi Kralı 1926 yılında Peygamberimizin mezarını yıkmak için girişimde bulunduğunu duyduğunda “ Ordularımı aşağı indiririm ” diyecek kadar dinine bağlı bir insandır. Ekonomik yönden yok denecek kadar kötü durumda olan ülkemizde İzmir İktisat Kongresini yaparak en uygun ekonomik kalkınma modeli olarak “ Karma Ekonomik Sistemi “ uygulayarak 1929-1939 yılları arasında Türkiye’nin yüzde 96 olarak sanayi alanında büyümesini sağlamıştır.
b. BM Örgütünün 27 Kasım 1978 Tarihli UNESCO Genel Kurulu’nun, Atatürk’ ün 1981 yılındaki 100. Doğum Yıldönümü olması dolayısıyla aldığı kararlar gereğince; Atatürk’ün ”Ulusal mücadele ve Çağdaşlaşma lideri olması, evrensel niteliklerini ortaya koyması, UNESCO‘nun ilgilendiği tüm alanlarda olağanüstü bir reformcu bir devlet adamı olması. Özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunu kabul etmesi. Uluslararası anlayış iş birliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları ” inancıyla, Türkiye Cumhuriyeti‘nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100 ‘üncü yıldönümünde, 1981 yılında anılacağını hatırlatarak, son 100 yılın en büyük devlet ve siyaset adamı seçilmiştir. Bu ödül Atatürk’ü yetiştirmiş bir ulusun mensupları olarak, hepimize kıvanç vermektedir.
c. Atatürk ile ilgili Hilafetin kaldırılmasından dolayı olumsuz bakışı ve düşünceleri olduğu belirtilen ve bugünkü iktidar tarafından kullanılan İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un yorumu ise; “ Mısır'da on bir yıl kaldım. Fakat on bir saat daha kalsaydım çıldırırdım. Sana halisane bir fikrimi söyleyeyim mi? “ insanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de. Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal ’e versin! " demiştir. Son şehzade Osman Ertuğrul Bey; “ Bir şeyi unutmayın. Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasaydı hiçbirimiz olmazdık. Yaptığı devrim belki hanedan için kötü oldu ama Türkiye onun sayesinde var. Siz, ben, hepimiz varlığımızı ona borçluyuz." sözleri ile de Atatürk için ‘Olmasaydın da olurduk’ diyen vefasızlara, ‘Olmasaydı olmazdık’ diyerek tokat gibi yanıt veriyor. Osman oğlu ailesinin bugünkü genç üyelerinin Atatürk ve Cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini de buraya alarak açıkladığımızda Vahdettin ’ in soyundan gelen Neslişah Evliyazade’nin, ” Ben Atatürk çocuğuyum. Türkiye için yaptıklarından, giyim tarzına Mustafa Kemal ‘e hayranım ” sözü bir örnek olarak çok şeyi anlatıyor zaten.
4. Ülkemizde yaşanan sorunlar ve çözüm yolları.
a. Yapılan bir araştırmaya göre; Atatürk ‘ ü seven ve inananların oranı yaklaşık % 80-90, ama Atatürkçü partilerin aldığı toplam oy oranı % 20-25 civarındadır. Sonuç olarak burada cevaplandırılması gereken birçok sorun ve sorular var. Ancak bu soruların cevabının çok samimi verilmesi gerekir. Albert Einstein diyor ki; Dünya yaşamak için çok tehlikeli bir yer; Ama kötülük yapanlar yönünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden “. Atatürk’ün bütünleyici ilkelerinden biri olan Gerçekçilik esasları doğrultusunda, halkımızda bir yılgınlık var olup, gerçekleri konuşmaktan çekinmektedirler. Atatürk Türk ulusuna “ Asla gerçekleri konuşmaktan korkmayınız “ diyor. İstiklal marşımız da “ Korkma “ diye başlıyor.
b. Artık ülkemizde Yüce Önder Atatürk’ün hedeflediği milli eğitim ve bu bağlamda eğitimde birlik ilkesi yok edilmiştir. Şimdi çocuklarımızı yetiştirmek görevi hiçbir mazeret üretmeden biz ebeveynlere düşüyor. Başlangıçta yapabileceğimiz konuların orta öğretim düzeyindeki gençlerimize doğum ve önemli günlerinde Nutuk kitabı ve Atatürkçü Düşünce Sistemi ve ilkeleri doğrultusunda hazırlanmış yayınları hediye edelim. Her birey küçük çocuklarına resimli Atatürk kitabı verebilir ve okumasını sağlayabilir. Çocuklarınızı Atatürkçü Düşünce Sistemi hakkında yapılmış konferans ve filmlere götürün. Bizler bilinçli yurttaş olarak bu iktidarın yaptığı olumsuzlukları biraz da olsa ortadan kaldırabiliriz. Ülkemizde yaşanan sorunların çözümüne yönelik önerilerimi sunmak ana düşüncemdir. Asla yılgınlık ve mazeret üretmek bize göre değildir ve olmamalıdır. Milli birlik ve beraberlik içerisinde yapılacak tüm toplantılara katılalım ve çözüm önerilerine destek verelim.
Değerli dostlarım, sözlerimi bir Norveç atasözü ile sonlandıralım. “ Çaresiz kaldığında Atatürk gibi düşün” bu ana esaslar ve ilkeler doğrultusunda her şey gönlünüzce ve yolunuz açık olsun.
Tarihçi, Yazar ve E.Albay Kemal KARAKUZEY